Saxobank her yıl “abartılı” tahminler raporunu yayınlıyor. 2025 için 8 maddelik abartılı tahminlerinden 7.'si ABD’deki büyük bir sigorta şirketinin iflasına dairdi. Saxobank’a göre iklim değişikliği kaynaklı riskleri hafife alan bu afaki şirket afet çapında bir fırtınanın tazminat yükü nedeniyle iflas edecekti.
TVNET Parapolitik’te Semra Güney Karabaş ile konuyu ele almıştık. Türkiye’deki afet riski yönetim mekanizmalarının başarısına vurgu yapmıştık. Bunlara geleceğim. Fakat Los Angeles yangınını görünce aklıma ilk gelenin Saxobank’ın bu abartısız tahmini olduğunu söylemek isterim.
İlk tahminler 50 milyar dolarlık hasar oluştuğunu gösterdi. Fakat 2 gün içinde bu rakam güncellenerek 150 milyar dolara çıkarıldı. Sigorta şirketleri iflastan kaçmak için poliçe iptaline başvuruyor fakat bu yöntem şirketleri batmaktan kurtarmaz. İşin ucunun büyük bir şirkete uzandığına dair şimdilik bir karine görünmüyor ancak yangın da devam ediyor. Konutları geçip ticari yapılara, bankalara, enerji tesislerine, büyük altyapılara vesaire ulaşırsa büyük sigorta şirketlerinin dahi dayanma gücü kalmaz.
Bu olur olmaz şimdilik kesin bir hükümde bulunulamaz. Olsa belki “too big to fail” düsturuyla hükümet müdahil olup kurtarır. Bunu da şimdilik öngörmek mümkün değil. Fakat şurası kesin ki bu yangın dünyada reasürans şirketlerini afet risklerine karşı hassaslaştırmıştır. Yani risk algılarını yükseltmiştir. Reasürans şirketlerinin risk algısının yükselmesi poliçe maliyetlerini yükseltir.
Riskleri üstlenmekten kaçınmazlar çünkü işleri budur. İşler iyi gidiyor demektir. İsviçre’ye para oluk olup akacaktır yani. Ancak reasürans maliyetleri yükselirse riski üzerinde tutmaya mecbur hisseden yahut reasürans kapasitesi sınırlı olan sigorta şirketlerinin riskliliği artar.
Bu önemli bir sorundur. Sigorta-maliyet ilişkisi, sigorta-risk algısı ilişkisinden gelişen ekonomilerde güçlü olabildiğinden… Fakat Türkiye başka.
Türkiye’de afet risklerinin yönetimi birçok gelişmiş ekonomide dahi başarılamayan bir performansla kamu-özel yönetişimiyle gerçekleştiriliyor.
Trafik sigortası olarak bilinen Karayolları Mali Sorumluluk Sigortası riskli sürücüler havuzunu ve Olağanüstü Riskler Yönetim Merkezini (ORYM) saymıyorum.
Üzerinde durmak istediğim DASK ve TARSİM dünyada uygulamasına ve ne yazık ki başarısına imrenilen afet riski yönetim mekanizmalarıdır. Devletin prim desteği ve reasürans kapasite desteği gibi imkânları haizlerdir. Bu imkanları özel sektörün verimliliğinden yararlanma kabiliyetiyle birleştirirler. Birçok ülke tarafından örnek modeller olarak kopya edilmeye layık görülürler. Bu durum Dünya Bankası’nın afet riskleri yönetimiyle ilgilenen dairesinden teyit edilebilir.
Açıkçası afet riski yönetimi Türkiye’nin dünyadan pozitif anlamda ayrıştığı işlerdir. Birçok ülkenin durumuna bakılarak pozitif ayrışmanın manasının çok daha üstün olduğu anlaşılabilir.
Mesela asrın afeti olarak tanımlanan 6 Şubat depremlerinin hasarını karşılayabilecek bir sigorta şirketi yoktur. Hele de acenteler, eksperler hayatını kaybetmiş poliçeler enkaz altında kalmışken. Yıkılan konutların tespiti hadi bir nebze yapılabilir. Kısmi hasarları tespit etmek konaklama, su, gıda sorunu olan bir afet bölgesinde çok büyük iştir.
Buna rağmen DASK, 930 bin dosyayı, bir bölümünü başvuru şartı aramaksızın gıyaben açarak, %90’ını 6 ayda olmak üzere, 1 yıl gibi kısa sürede tazmin etmiştir. Etmiştir ve batmamıştır. Bilakis güçlenmiştir. Üstelik kamu üzerinde de yük oluşturmamıştır. Hatta yük almıştır.
Yeni Zelanda’daki bir depremde 30 bin dosyayı ödemek 10 yılı bulmuştu. Reddedilen ödemeler. Batan şirketler de cabası. Avustralya’da neredeyse “yok deprem olmadı,” der gibi kendini korumaya çalışan şirketler var. Türkiye’deki başarının altını çizmek için bu örneklere yer verdim.
Önümüzdeki dönemde kanun değişikliği gerçekleşirse DASK’ın ürünü Zorunlu Afet Sigortası (ZAS) olacak. ZAS, tüm poliçeler için deprem ve deprem kaynaklı risklerle deprem dışı afetleri de kapsayacak. DASK’ın kapsayıcılığının düşük olduğu mesela Karadeniz’de toprak kayması, sel, heyelan gibi riskler, Doğu Anadolu’da çok görülen çığ kapsama girecek. Küresel ısınmadan en çok etkilenen Akdeniz ve Ege için artık fırtına ve orman yangını riskleri deprem ve deprem kaynaklı risklerle beraber yönetilebilecek.
Bu da geleceğe dönük bir ihtiyaç gibi görünüyor. Kamu üzerinden yükü azaltma kabiliyetiyle de…
Çünkü artık doğal fenomenler afet olarak algılanıyor. İnsan doğaya kendini değil, doğayı kendine uyarlamaya çalıştığından. Doğayı tanımadığından, tanımak gayreti göstermediğinden…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.