20 yılda yapılanları yıkma vaadi: 418 milyar dolar

04:0116/04/2023, Pazar
G: 16/04/2023, Pazar
Yusuf Dinç

Türkiye son 20 yılda çok büyük kazanımlar elde etti. Yatırımlarla çehresini değiştirdi. Vizyon projeler ortaya koydu. Sağlık tarafında dünyanın en başarılı kalkınmalarından birini gerçekleştirdi. Eğitimli insan kapasitesini geliştirdi. Savunmasını güçlendirdi. Ama öyle böyle değil, kimsenin başaramadığı nispette yerlileşerek güvenliğini sağladı. İş dünyasına yatırımlar için alan açtı. Altyapı sağladı. Enerji desenini yerlileştirmek üzere yatırımlar yaptı. Üst sıralarda rekabet halinde olan başka

Türkiye son 20 yılda çok büyük kazanımlar elde etti. Yatırımlarla çehresini değiştirdi. Vizyon projeler ortaya koydu. Sağlık tarafında dünyanın en başarılı kalkınmalarından birini gerçekleştirdi. Eğitimli insan kapasitesini geliştirdi. Savunmasını güçlendirdi. Ama öyle böyle değil, kimsenin başaramadığı nispette yerlileşerek güvenliğini sağladı. İş dünyasına yatırımlar için alan açtı. Altyapı sağladı. Enerji desenini yerlileştirmek üzere yatırımlar yaptı. Üst sıralarda rekabet halinde olan başka ülkelerin mahrum olduğu enerji kaynaklarını ekonomisine kazandırdı. Yaptığı altyapı yatırımlarının ve sunduğu enerji güvenliğinin etrafında gelişen bir eko-sistem meydana getirdi.

2001’de 201 milyar dolar civarı olan gayrisafi yurtiçi hasılası ilk defa 2022 yılında 1 trilyon doları geçti. Yani 2001’den bu yana ilave 800 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklük oluşturdu.

Şimdi üstüne koyma vakti. Ama yapılan tüm yatırımlar tehdit altında.

“418 milyar doları geri alma” vaadiyle üstü kapalı biçimde ifade bulan bir tehdit.

Şehir hastaneleri, yolları, köprüleri, havalimanları, uyduları, muharip uçakları, seyir füzeleri, gemileri… Atom enerjisinden elektrik üreten ülkeler ligine girmeyi mümkün kılan girişimi… Doğalgaz yatırımları, TOGG yatırımları… Aklınıza ne geliyorsa…

Gerçi bazı bazı aralarından seçilip tek hangilerinin yok edileceği ifade ediliyor ama tek tek saymak yerine tümünü birden hedef almanın ifadesi; 418 milyar dolar…

Türkiye, 60ları bir darbeyle kaybetti. 70leri başka bir darbeyle. 80leri başka bir darbeyle. 90ları başka bir darbeyle. 15 Temmuz’da bir yenisi denendi.

İradesine yapılan saldırıların ekonomisine verdiği zarar telafi edilmeye çalışılırken bugün aksine kazanımlarının elinden alınmasıyla tehdit ediliyor.

418 milyar dolar tüm bu gelişim için yapılan yatırımların katlanılan maliyeti olarak hesaplanıyor. Bu yatırımların tümü reddediliyor. Hepsinin sökülmesinden bahsediliyor. Oysa sökülse 418 milyar doların geri gelmesi falan söz konusu değil. Hatta gelir üretmeye başlayan bu yatırımları şimdi bırakın demenin ilave maliyeti söz konusu olur. Bu yatırımlar etrafında gelişen ve 418 milyar doların çok üzerinde olan ekonomik aktivitenin budanması da cabası…

Türkiye’nin son 20 yıldaki kazanımları 418 milyar dolar söylemiyle doğrudan tehdit edildiği gibi sembolik olarak da benzer bir mesaj veriliyor; Ayasofya’nın yeniden müzeye çevrilmesi…

Aynı yaklaşımın kendisini farklı bir biçimde ifade etmesinden başka bir vaat değil. Aslında Ayasofya’nın müzeye çevrilmesini sembolik bir mesaj olarak okumak da mesajı verene haksızlık olur.

Ayasofya’nın müzeye çevrilmesi, 418 milyar dolarla ifade edileni anlayamayanlar için sembolik değil, öz be öz “Türkçe” niyet beyanıdır.

Türkiye’nin gelecek kuşaklarının emin ve güven içinde yaşaması, vaat olmayan vaatlerle riske mi edilecek?

Türkiye’de bir kuşak bu vaatlerin gerçek olduğunu deneyimlemiş ve çoktan kendinden geçmiş. Hayalleri ve hayatları 90larda kalmış. Tüm tercihlerini artık gelecek nesiller için yapıyorlar.

Hatta gelecek nesiller sadece kendilerinden sonra gelecek olanlar için değil, kendileri için de tercihlerinde alan kazansınlar diye yapıyorlar.

Türkiye’ye vaat edilen sadece geçmiş 20 yılını silmek değil, gelecek 20 yılını da çöpe atmak demek. Hastane köşelerinde süründürmek, teröre gel geç demek, milletler muvazenesinde bağımsız politika yürütememek demek… Türkiye’nin egemenliğini ve iradesini üçüncü taraflara tevdi etmek demek… Yoğun bakımları elektriksiz, fabrikaları enerjisiz bırakmak, girişimcileri haraca bağlatmak demek… Şaka değil. Hepsini gördük, geçirdik.

Annem hep evde bir damacana su tutar. Babam da “yeter şu damacanayı doldurup durduğun, artık İstanbul’da sular kesilmiyor,” der. Ama gene de damacana dolu durur.

İnsanların çoğunda hastane korkusu var. Bu korkunun gerisindeki sorunlar nelerdir acaba?

Bu milletin 2002 öncesi hangi travmalardan geçtiğini liste yapsanız hem listenin sonunu gelmez hem de hangi refleksleri insanların hala diri tutup atamadığına inanamazsınız. O yüzden bu örneği veriyorum.

Hani bir tezahürat operasyona sokuldu son zamanlarda tribünde; yalan yalan yalan, dolan dolan dolan… Yıllarca boğazda kombine maç izlemiş biri olarak tribün sosyolojisi üstüne biraz fikrim varsa 15 Mayıs sabahı bir de bakmışsın “yalan yalan yalan, dolan dolan dolan 20 seçim kaybettin…” diye versiyonlarını vermiş.

Türkiye’yi her seçim ekonomik olarak açık olsun örtük olsun tehdit edenler aslında gene örtük olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomik başarısını ikrar etmektedir. Bu ülkenin yıkmaya değil, üstüne koymaya ihtiyacı var.

7’li Masa İktisatçılarının Yalan Yanlış Yönlendirmeleri

Geçtiğimiz hafta bir de 7’li Masa çevresindeki iktisatçıların organize tadı veren bir müşterek hareket içinde yalan yanlış Türkiye aleyhine spekülasyonları başladı. Türk ekonomisi ve tercihleri eleştirilebilir. Ama yalana ne gerek var ki? Bloomberg globalin Türkiye’ye bakan olarak dayatıp durduğu, yazı yayınlayıp her hafta aynı yazıyı tweet atsa da umduğu tesiri oluşturamadığı bir iktisatçı geçenlerde iki yalan salladı.

Birincisi “Merkez Bankasının bankaları sıkıştırarak yurtdışından borç bulmaları için baskı yaptığı ve seçim öncesi kurda kontrolü kaybetmemek için bu dövizleri kullanmak istediği” yalanıydı. Yıllarca uluslararası bankalar ve fonlarla Türkiye arasında ilişki geliştirmiş ve kaynak gelmesini sağlamış biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki bu işlerde term-sheetlerin (şartnamelerin) hazırlanması dahi seçime yetişmez.

İkinci yalanı da Merkez Bankasının aynı gerekçeyle “TL uzlaşmalı vadeli döviz satım ihalesi” açmasına dairdi. Bu dünyada bilinen ve uygulanan bir para politikası enstrümanıdır. Piyasaya öngörü sağlar. TCMB de yıllardır bu ihaleleri açar. 100-150 milyon dolarlık ihalelerdir. Bazen teklif dahi gelmez.

Saygınlığını kaybetmeye değer mi bu yalanlar bilmiyorum?

#Seçim
#Recep Tayyip Erdoğan
#AK Parti
#Vaatler
#Yedili Masa
#Kemal Kılıçdaroğlu