Soykırım kozunu da kullandılar işte, var mı ötesi? Uydurdukları putlar Türkiye’yi çarpamaz

04:004/11/2019, الإثنين
G: 4/11/2019, الإثنين
Yasin Aktay

Her sene 24 Nisan’a doğru Ermeni diasporasının lobi faaliyetleri ve baskılarıyla ABD gündemine gelen Ermeni Soykırımı iddialarının bu yıl bu zamanda ve bu şekilde ABD’de gündeme alınışı ve karara bağlanması aslında bu konuda işin hakikatini samimi bir biçimde arayanlar için aydınlatıcı bir etki yapmış olmalı. Çünkü tarihsel bir olay, üzerinden uzun bir zaman geçmiş bir olay hakkında siyasetçilerin karara varmaya kalkmaları, vardıkları kararın olayın hakikatiyle ne kadar ve nasıl ilgili olabileceğine

Her sene 24 Nisan’a doğru Ermeni diasporasının lobi faaliyetleri ve baskılarıyla ABD gündemine gelen Ermeni Soykırımı iddialarının bu yıl bu zamanda ve bu şekilde ABD’de gündeme alınışı ve karara bağlanması aslında bu konuda işin hakikatini samimi bir biçimde arayanlar için aydınlatıcı bir etki yapmış olmalı. Çünkü tarihsel bir olay, üzerinden uzun bir zaman geçmiş bir olay hakkında siyasetçilerin karara varmaya kalkmaları, vardıkları kararın olayın hakikatiyle ne kadar ve nasıl ilgili olabileceğine dair çok güzel bir örnek ortaya çıkarmıştır.

Bu olay üzerinden giderek siyasi bir tartışmanın konusu olan tarihsel bir olayın hakikatinin ne kadar bilinebileceği üzerinde düşünebilir, tarihsel bilginin mahiyeti ve tabiatı hakkında düşüncelerimizi ilerletebilir, derinleştirebiliriz.

Malum, daha önce ABD TM’nin gündemine her yıl gelen bir konu Ermeni Soykırımı meselesi. Sadece ABD’nin değil, Avrupa’nın bir çok ülkesinin parlamentolarının gündemine de geliyordu konu ve bu ülkelerle ilişkilerin seyrine göre ya bir oy farkıyla reddediliyor veya yine bir iki oy farkıyla kabul edilebiliyordu. ABD başkanları genellikle görüşleri başka türlü olsa da, her sene soykırım sözcüğünü kullanıp kullanmayacakları noktasından hareketle yapacakları konuşmalar dikkatle izlense de, şimdiye kadar Türkiye ile olan ilişkiler dolayısıyla “felaket” tanımlamasının ötesine geçmediler.

İşin en trajikomik tarafı Türkiye’de 104 yıl önce yaşanmış hadisenin “soykırım” sayılıp sayılmayacağına kendini karar verme konumunda görenlerin hepsinin bırakın 104 yıl öncesini günümüzde bir sürü katliamın, soykırımın sorumlusu olmaya devam ediyor olmaları.
Hollanda
, mesela, daha 1995 yılında
Srebrenitsa
’daki kendi taze soykırım siciline bakmadan 104 yıl önce yaşanmış bir hadise hakkında Türkiye’ye karşı soykırım hassasiyetine kapılıyor.
Yine
Fransa
,
Cezayir
’de,
Ruanda
’da, hatta şimdi
Suriye ve Libya
’da alenen işlediği insanlık suçları ortadayken, Türkiye’ye karşı Ermeni soykırımı sopasını kullanmaya çalışıyor. Aynı Fransa’nın Türkiye’deki hadiselerden dolayı kendisine iltica etmiş onbinlerce Ermeni’nin çocuklarını, gençlerini 2. Dünya Savaşı’nda cephenin ön saflarına sürerek Fransızlara kurban ederek kırmış olduğu gerçeğini
bizzat Hrant Dink
anlatmıştı
.

Fransa’nın Ermeni aşkı değil Türkiye nefreti sözkonusu ve bu nefret uğruna Ermenileri de her seferinde kullanmaktan geri durmuyor.

Bütün bu parlamentoların soykırım kararı çıkarması orada bir soykırım olduğunu mu gösteriyor şimdi yoksa Ermenilerin ne kadar kullanılışlı bir savaş malzemesi olarak görülmeye devam edildiğini mi?
Konu tarihsel bir olaysa, tarih bilgisi olmayan, sadece siyasi saiklerle hareket eden parlamentoların bu konuda alacağı hiçbir kararın olayın mahiyetiyle ilgili hiçbir durumu aydınlatamayacağı açık. Bilakis bu tür kararlar belki bu olaya müdahil olanların
tarih bilgisini ne kadar yozlaştırabildiklerini
göstermesi açısından yine oldukça öğretici olabilir.
ABD’nin Ermeni soykırımı meselesini şimdiye kadar hep reddettiği halde bugün tam da Türkiye’nin Barış Pınarı Operasyonuna karşı bir tür cezalandırma konusu olarak gündeme getirmiş olması bu açıdan oldukça hayırlı olmuştur bile diyebiliriz.
Böylece şimdiye kadar konunun Türkiye’ye karşı bir siyasi koz olarak değerlendirilmekten başka bir anlamının olmadığı da daha net bir biçimde görülmüş oldu.
İşin doğrusu 19. Yüzyılın başlarında özellikle Osmanlı coğrafyasında Batılı ülkelerin kışkırtarak Osmanlıya karşı ayaklandırdığı halklar arasında yaşanan trajik hadiseler söz konusudur. Bu kışkırtmalar neticesinde özellikle Balkanlar’da milyonlarca Müslümanın kanı döküldü, milyonlarcası tehcir edildi.
I. Dünya Savaşı şartlarında aynı şekilde ayaklandırılan Ermeni çeteleri Doğu’da bir çok Müslümanın kanını döktü.
Savaş şartlarında bir arada yaşamaları riskli hale gelmiş Ermenilerle Müslümanların alınan tedbir çerçevesinde birbirinden ayrılması uygun görülmüş, Ermeni nüfusunun yine Osmanlı toprakları içinde başka noktalara yerleştirilmesi uygulaması yapılmıştır. Bu olay o günün şartları içinde ülkenin maruz olduğu risklere karşı alınabilecek en makul tedbirdi. Müslüman nüfusun Balkanlarda maruz kaldığıyla karşılaştırılamayacak dikkatte bir uygulamaydı.
Dikkat edilirse biz de kendimizi kaptırıp detaylara inmek durumunda kalıyoruz.
Ancak işin aslı, konunun tarihte kalmış olması ve olayla ilgili asıl gerçeğin bütün açıklığıyla bu saatten sonra bilinme ihtimalinin olmadığıdır. Bu saatten sonra konuyu kim gündeme getirmek istiyorsa eski defterleri karıştıran müflis tüccardan öte bir şansı yok.
Peki ya sıkıştıklarında, veya kendi boyunduruklarından kurtulmaya çalıştığında bu muydu Türkiye’ye karşı yapabilecekleri?

Varsın yapsınlar. Var mı bundan ötesi?

Ürettikleri sahte tarih putu Türkiye’yi çarpamaz.
#Ermenistan
#Diaspora
#ABD
#2. Dünya Savaşı
#Osmanlı Devleti