Özgür Suriye’de Türkiye havaları

04:0023/12/2024, Pazartesi
G: 23/12/2024, Pazartesi
Yasin Aktay

Suriye’de Halep’ten Şam’a kadar yol boyunca belli ki hava saldırısıyla vurulmuş yolun kenarına çekilmiş çok sayıda askeri veya sivil aracın yanından geçerek ilerliyorsunuz. Yolda süratli gidiyorsanız yine roketler dolayısıyla oluşmuş çukurlara dikkat ederek ilerlemek zorundasınız. Bunlar telafisi zor şeyler olmayacak tabi. Önemli olan zincirlerinden kurtulmuş, özgürlüğün havasını solumayı sağlayan bir iklimin kısa bir süre içinde oluşmuş olması. Yol boyunca geniş, ekili zeytin, fıstık ve meyve ağaçlarından


Suriye’de Halep’ten Şam’a kadar yol boyunca belli ki hava saldırısıyla vurulmuş yolun kenarına çekilmiş çok sayıda askeri veya sivil aracın yanından geçerek ilerliyorsunuz. Yolda süratli gidiyorsanız yine roketler dolayısıyla oluşmuş çukurlara dikkat ederek ilerlemek zorundasınız. Bunlar telafisi zor şeyler olmayacak tabi.
Önemli olan zincirlerinden kurtulmuş, özgürlüğün havasını solumayı sağlayan bir iklimin kısa bir süre içinde oluşmuş olması.
Yol boyunca geniş, ekili zeytin, fıstık ve meyve ağaçlarından oluşan bakımlı tarım arazileri dikkat çekiyor.
Başta Halep ve Şam’da herhangi bir sokakta, bir lokantada veya camide Türkçe konuşan birileriyle karşılaşmak çok olağan durumlardan biri.
Türkçe’nin bu yaygınlığı kuşkusuz yolu Türkiye’den 13 yıl içinde geçmiş 6 milyon Suriyeli dolayısıyla çok normal ama bunu sahada görmek ve yaşamak bambaşka bir şey. Kendinizi adeta bir Güneydoğu şehrinde gibi hissediyorsunuz.
Kürtçe veya Arapça birçoğunun anadili ama insanlar Türkçe de bilir.
Suriye’de bu durum gündelik kültürel hayatın normali haline gelmiş bulunuyor.

EVE DÖNÜŞ, AMA AYNI İNSAN OLARAK DEĞİL
Yolda yürürken İstanbul’dan, Ankara’dan, Gaziantep’ten daha önce görüştüğümüz, tanıştığımız Suriyeli birçok insanla karşılaşabiliyoruz.
Büyük çoğunluğu son birkaç gün içinde gelmiş olanlardan, bir kısmı da daha önceden Türkiye tarafından oluşturulmuş güvenli bölgelere yerleşmek üzere gelip yerleşmiş olanlardan.
Şimdi hepsi 13 yıl önce terk etmek zorunda kaldıkları evlerine dönmüş oluyorlar ama aynı şekilde, aynı şahıslar olarak, aynı donanımlara sahip olarak değil.
Arada yaşamış oldukları 13 sene onlardan çok şey götürdüğü gibi çok şey de katmış. Yeni bir ufuk, yeni bir vizyon, yeni bir kişilik, ilave dillerle de olsa hepsi bir “
eve dönüş
” heyecanını büyük bir mutlulukla yaşıyor.
Bu mutluluğa yakından şahit olmak için bile tam da bu zamanda buraya gelmeye değermiş.
Bu insanlar Türkiye’deki veya başka ülkelerdeki ilişkilerini de buraya kaçınılmaz olarak taşıyorlar.
En fazla bulundukları Türkiye’den daha fazla ilişki taşımaları da mukadder.
Bunun kuşkusuz Suriye’nin yeniden inşasında Türkiye’nin nasıl bir role sahip olacağı sorusunun cevabını oluşturacağı çok açık. Daha şimdiden Halep’te, Şam’da döviz büroları devrimden hemen sonrasından itibaren başlamak üzere Türk lirasının en çok değer gören para birimi olmaya başlamış. Burada Türk lirasıyla rahatlıkla alışverişinizi yapabiliyorsunuz artık. Türk lirasının tedavül alanının Suriye’nin tamamına bu şekilde genişlemesinin Türk Ekonomisine nasıl bir etkisi olacak, uzmanlar yorumlasın artık.

HİCRET TECRÜBESİ MEDENİYET İNŞASI İÇİN BİR DONANIM
Eve dönüş tecrübesi yaşayan bu insanların yeni bir ülke, yeni bir toplum, hatta yeni bir medeniyet inşa etmek için nasıl bir büyük imkân yakalamış olduklarını biraz tarih okuyan bilir aslında.
Bu tür acı muhaceret tecrübeleri yeni medeniyet inşalarında çok önemli bir rol oynamıştır tarih boyunca.
Hicret
Kur’an’da da verimli, bereketli bir macera olarak nitelenir ki tarihsel sosyolojinin bütün verileri bu durumu teslim ediyor.
İbn Haldun
’un
da bütün yaklaşımını yoğunlaştırdığı bu boyutun ışığında, şimdi diyebiliriz ki, Suriye örneğinde biz bu yeni medeniyetin doğuşuna şahit oluyoruz.
TARİHİN DOĞRU YANINDA YER ALAMAYANLAR
Bu medeniyetin inşasında Türkiye’nin rolü herkes tarafından her yerde ve her zaman takdir edilecektir.
Şimdiye kadar Suriye’de yaşanmış olan bu uzun sürecin bütün gelgitlerinde Suriye’den insanlar dalga dalga kaçmak zorunda kalmıştır. Bu süreçlerde rol oynayanlar rejimin yanı sıra İran, Rusya ve ABD idi. Bunların Suriye’deki bütün müdahalelerinde Suriye halkı topyekûn büyük ve ağır bedeller ödemek zorunda kaldı. Bir tek Türkiye’nin müdahalesinde halk çok mutlu, kendi evlerinde, kendi şehirlerinde, kendi meydanlarında topyekûn, sevinç gösterileriyle kutlamalar yapıyor, dışarıya kaçmış olanlar ise şimdi evlerine dönmeyi düşünürken, yeni durumda evlerini terk etmek zorunda kalan hiç kimseye de rastlanmıyor. Başlı başına bu durum bile tarihin doğru yerinde kimin yer aldığını göstermeye yetiyor.
İslam Devrimi iddiasıyla ve Siyonizme karşı direniş cephesi kurmak adına yıllarca burada Suriye halkına karşı mücrim rejimin yanında duran İran’ın Suriye halkına kazandırdığı ne oldu?
İlk fırsatta hem Hizbullah’ın hem de İran’ın bütün çıkarlarını az bir pahaya İsrail’e satmakta tereddüt etmeyen, son menfaatini de bu yolla devşiren Esed’in ona sağladığı şey ne oldu günün sonunda? Esed uğruna feda ettiği onca maddi çıkarı bir yana bırakalım, İslam Devrimi adına bütün iddialarını buraya gömmüş olmadı mı? Sednaya’da veya hesapsız, sayısız başka yerlerde ortaya çıkarılan toplu mezarlar, yaşanmış insanlık dışı katliamlar, işkenceler sadece Esed’e mi yazılıyor şu anda?
Merce Meydanı’ndaki kulenin duvarlarına şimdi Esed zamanında yakınlarını arayan insanların astıkları afişlerle dolmuş vaziyette.
Kulenin dört duvarı insan boyunun erişebileceği yere kadar tıka basa dolu ve bu resimlerin hepsi sadece bir hafta içinde asıldı. Daha önce yakınlarını kaybetmiş insanların onları sorma cesareti bile olmuyordu. Sadece bu görüntü bile Suriye’de son 61 yılda neler yaşanmış olduğunu anlatmaya yeterken bu yaşananlardan Esed’i desteklemiş olanların elbette çıkaracakları bir hisse de olacaktır. Bunlar yaşanırken Esed’le dayanışma içinde burada bulunan İran, Rusya ve ABD ve diğer kardeşlerinin hepsi bunların suç ortaklığı töhmetinden hiçbir zaman kurtulamayacaklardır.
EMEVİ CAMİİ ŞİMDİ TAM DA AHVALİNİ CAMİ
Emevi Camiine her gittiğimizde gördüğümüz manzara başlıbaşına anlatılmaya değer.
Cami tam da ismiyle müsemma, cami, yani toplayıcı, biraraya getirici, buluşma noktası, ama şimdi bir kutlama ve bayram alanı. Camide bütün vakit namazlarında hiç azalmayan kalabalık geçici midir acaba diye soruyorum Türkiye’den tanıdığım ve burada karşılaştığım Suriyeli bir öğrenciye. Bu kalabalığın tabii ki bugünlerde biraz anormal olduğunu söylüyor. Ne yazık ki, bu Cami yıllarca rejim tarafından sünnilere vakit namazlarının dışında kapalıydı ve buraya gelmenin verdiği hiçbir heyecan yoktu.
Buna mukabil İranlılar için Caminin geniş avlusu bir Şii gösteri meydanı haline getirilmişti. Onlar için hiçbir kısıtlama yoktu
. Emevilere olan tarihi düşmanlıkları dolayısıyla da bunu bir dini kazanım sayıyorlardı. Camiye bu rağbet insanların bu karanlık günlerden, bu rejim zindanından kurtuluşlarının coşkulu bir sevinç ifadesi, bir şükür edası.
Cami’de yine Türkiye’de muhacir olarak tanıdığınız birçok Suriyeliyle karşılaşabiliyorsunuz.
Hızla dönmüş ve soluğu Emevi Camiinde almış. Şahsen tanımadığım ama
Yeni Şafak Arapça, aljazeera.net
teki yazılarımdan veya bir şekilde tanıyanlar geliyor, birlikte bu büyük fethi tebrik ediyor, beraber fotoğraf çekiyorlar.
FOTOĞRAF HERMENÖTİĞİ
Bazıları çekilen fotoğrafları da yayınlıyorlar.
Tam da burada galiba bir açıklama yapmak gerekiyor. Siyasetçi veya biraz tanınan biri olmanın beraberinde getirdiği yeni fotoğraf kültürünün veya adabının bir sonucu.
Beraber fotoğraf çektirme talebine olumlu cevap vermek insanlara yapılabilen en basit ve belki en ucuz ikramdır.
Talebe olumsuz cevap vermek çoğu kez kendine özgü bir cimrilik, hatta nezaketsizlik sayılır. Tartışılır tabi, üslubu, imkanları ve yolları itibariyle.
Ama siyasetçilerin fotoğraf kadrajında birlikte bulundukları şahıslar dolayısıyla maruz kaldıkları istenmeyen durumlar da oluşabiliyor.
Nitekim, Mısır medyasında Ahmet al-Şara ile çektirdiğimiz bir fotoğraf yanımızdaki bir Mısırlı şahıs dolayısıyla çok ciddi bazı hassasiyetleri uyandırmış. Mısırlı muhaliflerin Suriye devrimi üzerinden Mısır’a da bir devrim yolu bulma niyetini gösteriyor gibi anlamlar çıkarılmış. Açıkçası bu çıkarımlar ve bu yayınlar beni ziyadesiyle şaşırttı. O fotoğraf tamamen bahsettiğim tarzda doğaçlama bir yolla çekilmiş ve benim bilgim dışında yayınlanmıştır.
Bilakis benim Yeni Şafak için kendisiyle yaptığım mülakatta al-Şara bilhassa Suriye’nin başka ülkelerle ilişkileri hususunda tamamen barışçıl ve tamamen diyalog ve işbirliğine dayalı bir yol takip edeceğini söylemişti, bunu da aktardım.
Açıkçası bu cevap şu açıdan çok önemliydi: Onun geçmiş mücadele deneyimi Nusra’dan HTŞ’ye geçtiğinde zaten tamamen Suriye’ye, yani kendi ülkesini zalim ve insanlık dışı bir rejimden özgürleştirme amacına odaklanmıştı.
Bu onun bu saatten sonra başka ülkelerin mücadeleleriyle ilgisi kalmadığının ilanıydı. Doğrusu bu ona aynı zamanda sonuna kadar haklılık ve meşruiyet veren bir tercihti.
Şimdi ise
Suriye’de başarıya ulaştığı durumda kendi ülkesinin bir dolu sorunu varken başka ülkelerin içişleriyle uğraşmak gibi bir yola girmeyeceğini bizzat kendisi söylüyor. Buna elbette ve bilhassa Mısır da dahil.
Esasen Türkiye ile Mısır arasındaki mevcut diyalog ve yakınlaşma ortamında onun başka bir siyaset takip etmesi de mümkün görünmüyor.
Zira hem Suriye’nin yeniden inşasında en büyük destek Türkiye hem de kendisi Mısır ve Suudi Arabistan olmaz üzere hiçbir ülkenin desteğinden asla müstağni değil.

Gördüğümüz ve kendisiyle konuşmalarımızdan anladığım kadarıyla savaş yorgunu bir Suriye halkına şu andan sonra yeni maceralara sokmak gibi bir niyeti yok Şara’nın. Bunu da şu mülakatımızda zikrettiği şu sözlerinde açıkça ifade etmişti zaten: Bunun ötesinde bütün İslam dünyasının sorunlarını çözmek gibi, gücümüzün üstünde ve bizi asıl halkımıza karşı sorumluluğumuzdan alıkoyacak işlere girişmeye niyetimiz yok. Ülkemizin yararına olacak şekilde bütün ülkelerle ilişkilerimizi kurmaya ve geliştirmeye çalışacağız.

#Suriye
#Şam
#Emevi Camii
#Yasin Aktay