Ortadoğu’da ABD için tehlike çanları

04:0019/09/2016, Pazartesi
G: 14/09/2019, Cumartesi
Yasin Aktay

Türkiye'nin Cerablus üzerinden bir ay kadar önce Suriye'deki gelişmelere dahil oluşu, hiç kuşkusuz Suriye halkı için yeni ve umut dolu bir aşamaya geçişi müjdelemiştir. Çünkü Suriye'de Türkiye'nin girdiği her yerde o bölgenin halkı tekrar kendi evlerine dönmüş oluyor ve orada yaşamaya zaten devam edenlerden de hiç kimse evini terk etmek zorunda kalmıyor. Bayramda Türkiye'nin DAEŞ'in elinden kurtarmış olduğu bölgelere Türkiye'nin yaptığı yardımları ve Türk askeri ile bölge halkının gözünde en ufak bir korku ve tedirginlik taşımayan kaynaşması önemli bir görüntüydü.



Sadece bu görüntü bile dünyaya Türkiye'nin Suriye denklemine dahil olan diğer aktörlere nazaran farkını ortaya koymaya yetiyor. Diğer aktörlerin hepsi girdikleri, hakim olup kontrol ettikleri yerlerde, arkalarında sadece ölümler, yıkımlar ve yığınla insan göçleri bırakıyor. İster İran ister Rusya, ister Suriye hükümeti veya ABD'nin bütün operasyonlarının arkasında sadece ölüm, yıkım, iltica ve etnik temizlik görülüyor.

Bir tek Türkiye bu süreçte girdiği her yerde insanların hayatını kurtarıyor, yıkım yerine imar ediyor ve bırakın ilticayı, eve dönüşü sağlıyor.


Eve dönüş veya bir yerin yerleşik insanı bu tür durumlarda yapılan operasyonların veya izlenen siyasetlerin meşruiyetinin aslında en önemli ölçüsüdür. Başkaları Suriye'de ne arıyor ve ne yapıyor, buna en iyi karar verecek olan oraların sakinleridir.

DAEŞ'le mücadele adına girilen yerlerden o yörelerin insanı neden kaçmak zorunda kalıyor?
Amaç gerçekten DAEŞ'le mücadele ise bu mücadelenin faturası sonuçta neden sadece o bölgede yaşanan insanlara kesilmiş oluyor?


DAEŞ'le mücadele adına bütün ülkelerin Suriye'de düzenlediği bütün operasyonların ardından binlerce insan evlerini terk etmek ve çoğu Türkiye'ye sığınmak zorunda kaldı. Bunda bir tuhaflık olduğu çok açık. İşte bu tuhaflığın bir sonucu, yine DAEŞ'le mücadelede Türkiye'nin de katıldığı ortak paydada yapılan kara operasyonlarına katılmaya karar veren ABD askerleri Çobanbey'de halk tarafından protesto edildi. Kara operasyonu olduğu için halk bu protestoyu yapmaya fırsat bulmuş oldu.

Ne yazık ki, bir çok yerde halk bu protesto imkanının bile bulamıyor, çünkü başına yağan bombalarla başını kaldıramıyor bile.


Şu anda ne ABD'nin ne de başka herhangi bir dış aktörün Suriye'deki varlığı için Suriye halkına sunabildiği hiçbir makul gerekçe yok.

Suriye halkını hangi şiddetten kurtarmaya geliyor bunlar?

Birinci önceliği Esad zulmünden kurtulmak olan Suriye halkına ABD gelip hiç gündemlerinde olmayan DAEŞ'ten kurtarmayı vaat ediyor, ama bu kurtarışın Suriye halkına yansıması bizzat kurtarıcı tarafından daha fazla katliam, yıkım ve etnik temizlik oluyor.



Amerika'nın dostluğu düşmanlığından daha fazla can yakıyor. Bir yerde sorun olarak tespit ettiği bir şeyin üzerine giderken o sorunu çözmüyor daha da derinleştiriyor

. Bu ilkeden Türkiye de mustarip, Suriye halkı da geçmişte Irak halkı da. Amerika'nın bir sorun dillendirmesi karşısında artık herkesin çok dikkatli olması gerekiyor. Zira artık kuvvetle muhtemel ki, hiç olmayan bir sorun böylece yaratılmış oluyor ve bu sorun kaşındıkça daha da büyütülüyor.



Arkasında el attığı Irak'ı yaşanmaz hale getirmiş bir sorun çözme tecrübesi olan ABD'nin, esasen Suriye meselesine yaklaşırken Irak tecrübesinden ders çıkararak çok daha dikkatli olması gerekirdi.
Bilhassa Türkiye ile daha diyalog içinde, Türkiye'nin uyarılarına kulak vererek hareket etmesi onun da yararına olurdu

.



Geldiğimiz noktada yaşanmaz hale getirilmiş Irak'tan sonra yine bu ABD müdahalesi yüzünden krizi iyice derinleştirilmiş ve her ABD müdahalesinin işleri daha da karıştırdığı bir Suriye var.

Günün sonunda ABD Suriye'yi görmezden gelmiş olsa Suriye'de sorunların çok daha kolay ve kendi halinde çözülebileceği bir tablo çıkıyor karşımıza.


ABD'nin Suriye'de DAEŞ'le mücadeleyi öncelikleri arasına alması başlı başına Suriye'de sorunun başı olan Esad rejimine doğrudan destek olması anlamına geldi. Üstüne üstlük Türkiye'ye karşı terör faaliyetleriyle her gün gündemde olan PKK'nın uzantısı olan PYD'yi DAEŞ'le teröre karşı müttefik olarak benimsemesi ve onunla iş tutması ABD'nin hiçbir etik ve hukuki ilkesinin olmadığını gösterdi.



Aynı ABD yarın kafasına esti diye, bütün müttefiklerini açıkta bırakıp DAEŞ'le anlaşabilir ve onunla da başkalarına karşı ittifak kurabilir

. Bunu her an bekleyebiliriz. Gelinen noktada ABD'nin teröre karşı olma söyleminin hiçbir inandırıcılığı kalmamıştır. ABD teröre ilkesel olarak değil, tamamen konjonktürel olarak ve sadece bazı terörlere karşıdır.



ABD büyükelçisinin

“teröre destek veriyor oldukları için”

kayyuma devredilen HDP belediyeleri dolayısıyla hızla sergilediği hassasiyet de bu konjonktürde PKK'nın da dolaylı bir müttefik olarak görüldüğünü gösteriyor.



ABD'nin terör konusunda sergilediği bu tutarsızlık, esasen ABD'nin kendisine zarar vermektedir

. ABD giderek bölgede dostluğuna güvenilmeyen bir müttefik, hatta dostluğu düşmanlığından daha fazla zarar veren bir müttefik olarak görülmeye başlanıyor. Bu algı sadece Türkiye'de değil, bölgedeki bütün ülkelerde geçerli hale gelmiş bir algıdır.



Bu algıyla bölge barışında, istikrarında ve tabii ki güç savaşında nasıl bir etkinlik sergilemeyi hesaplıyor?

Bu aklı ABD yetkililerine kim veriyor, doğrusu ABD yönetiminin bununla yüzleşmesi gerekiyor. Bizden söylemesi…


#Cerablus
#ABD
#DAEŞ