Suriye’de, Yemen’de, Irak’ta, Libya’da Müslüman kanı gövdeyi götürürken, Mısır’da askeri darbe neticesinde ülke her bakımdan tam bir karanlığa gömülürken İslam dünyasının asıl sorun alanından Filistin’den ses seda çıkmıyordu. Müslümanlar tarihlerinin hiçbir döneminde olmadığı gibi birbirleriyle uğraşıp birbirlerinin kanını dökerken, akla ilk gelen soru, bütün bu olup bitenlerin kimin işine yaradığıydı elbet:
Müslümanlar birbirlerine düşmüşken, alışık olduğumuz şekilde Kudüs’te, Filistin’de ağır bir provokasyondan anlamlı bir biçimde uzak duruyordu. 1967’den beri işgal altında tuttuğu bölgelerde neredeyse rutin olarak uygulamakta olduğu yeni yerleşim yerleriyle ilgili planlarını sessiz sedasız yine sürdürüyordu. Ama o kadarlık uygulama Müslümanların kendi ağır meşguliyetleri arasında dikkat bile çekmiyordu artık.
İsrail’in son birkaç yıldır özellikle Suriye konusundaki derin sessizliğinin, aslında olup bitenlerin onun stratejik hedeflerine hizmet ediyor olmasından kaynaklandığı bir sır değildi. İsrail’in etrafındaki ülkelerin parçalanması, hiçbir güçlü ordunun kalmaması, ortaya çıkan unsurların birbirleriyle uğraşırken İsrail’i unutması İsrail’in en sağlam güvenlik ve bölgesel etkinlik stratejisi.
Yemen, Suriye, Libya ve Irak’ta yaşanmakta olan parçalama operasyonları da İsrail’in stratejik planlarına harfi harfine uyan, elini değdirmeden gerçekleşen gelişmeler. Bu bölgelerde Müslüman dünyanın yabancı müdahalelere alan bırakmayacak bir etkinlik ortaya koyabilmesi için yeni inisiyatifler geliştirmesi gerekiyor.
Aslında bu vesileyle bir şey daha ortaya çıktı: Malum, Katar krizini tetikleyen süreç Katar emirine atfedilen ve Suudi Arabistan’ı rahatsız eden ve muhtevasında İran’a destek, Suudi Arabistan’a eleştiriler bulunan tweetlerdi. Katar o tweetlerin kendi resmi hesaplarına bir siber saldırı sızması neticesinde uydurulmuş olduğunu söyleyerek kendini savunduğu halde dört ülkenin kendi aleyhine bir operasyona başlamasına engel olamamıştı. ABD’li yetkililer ise geçtiğimiz günlerde bu konuda Katar’ı doğrulayarak o tweetlerin üstelik BAE merkezli bir siber saldırı merkezince üretilmiş olduğunu açıkladı.
Aslında bu gerçek, Libya, Yemen ve Suriye’de olup bitenlerle birleştirildiğinde BAE’nin ne yapmaya çalıştığı hususunda tabloyu çok daha iyi netleştirmektedir. Müslüman dünyanın bunca meşgalesi yetmiyormuş gibi Katar’a karşı gerçekleşen bu ittifakın sorunları çok daha fazla derinleştireceği ve bunun da İsrail’den başka kimseye yaramayacağı herkesin üzerinde uzlaştığı bir gerçekti.
Kudüs’teki Filistinlilerin topraklarını ve evlerini satın alarak Arapsızlaştırmak, İsrail’in önemli, ama pek başarılı olamadığı stratejilerinden. Çünkü Filistinliler hiçbir fiyata evlerini asla İsaillilere satmıyor. Oysa son zamanlarda Kudüs’te Arapların kendi aralarında ev satış hareketlerinin olduğu gözlemleniyordu. Arkasında çıkan el de yine BAE’nin bütün bu darbe-operasyonlarında rol alan İslam dünyasındaki karanlık-kirli eli Muhammed Dahlan. İsrail’e satılmayan evler önce buraları nihayetinde İsrail’e satacak Araplar tarafından satın alınmış oluyor.
Bugünlerde Kudüs’teki yeni provokasyonu, İslam dünyası içindeki sadık aracıları ve araçları yoluyla iyice ezmiş olduğu İslam dünyasının nabzını kontrol etme hareketi gibi. Ölmüş mü ölmemiş mi? Bir hayatiyet emaresi kalmamışsa yoluna böyle devam edecek. Kalmışsa, öldürücü darbeleri yapmak için o aracılar eliyle yeni operasyonları devreye girecek.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.