Türk Lirası’nın şu anda dolar karşısında yaşamakta olduğu düşme trendinin ne Türkiye’nin ekonomisiyle ne de ABD’nin ekonomisiyle ilgisi olmadığını herkes biliyor, görüyor.
ABD ekonomisi şu anda Türkiye ekonomisi karşısında dünden bugüne göreli olarak daha fazla güçleniyor değil, doların değer kazanması da bununla alakalı değil. Türkiye’nin ekonomik göstergeleri ise Türk lirasının bu ölçüde düşmesini gerektirecek hiçbir işaret vermiyor. Aksine Türkiye’nin bütün ekonomik göstergeleri çok daha güçlü olduğunu gösteriyor.
Dolayısıyla krizin ekonomik olmaktan ziyade siyasi olduğunda hiç kimsenin artık bir kuşkusu olmadığı için aslında krizin etkisi de her geçen gün daha da azalıyor. ABD Doları bir silah, bir koz olarak sahaya sürmek suretiyle kendisinde de dolarına da olan bütün güveni yitiriyor.
Bu, sadece Türkiye’de değil bütün dünyada dolara karşı ve Amerikan hegemonyasına karşı alternatif arayışlarını daha fazla hızlandırıyor. Öteden beri herkeste bu hegemonyanın ahlaksızlığına, kural tanımaz pervasızlığına dair bir hoşnutsuzluk biriktiriyordu zaten. Bu hoşnutsuzluk Türkiye ile birlikte bir patlama noktasına gelmiş durumda.
O yüzden ABD’nin siyasi üstünlüğünü doları bu kadar açıktan koz olarak kullanmak suretiyle Türkiye’ye dayatma girişimi yanında hiçbir müttefik bloğu bulamıyor. AB ülkelerinin neredeyse tamamı bu ahlaksız kur suiistimaline karşı ABD’ye tavırlarını koydular.
Nitekim, son operasyonu ABD’nin kendi kendini kuşatması, kendine kapanması adını verdiğimiz sürecin ileri bir adımına dönüşmüş oldu.
Aslında eceli gelen siyasetçi gider Tayyip Erdoğan’a sataşır. Şu ana kadar siyasi ömründe Recep Tayyip Erdoğan’a bulaşıp da siyaseten hayatta kalabilmiş kimse yok. Trump’ın bu adımının da Trump ve ekibinin siyasi ömürlerinin sonuna geldiklerinin işaretleri olarak okunması mümkün.
Esasen şu ana kadar herkeste Amerika’nın küstah ekonomik pervasızlığına karşı gelişen hoşnutsuzluğa karşı koyma arzusu vardı ama hiç kimse bunu Erdoğan kadar açıktan dillendirmeye cesaret edemiyordu.
Obama’nın AB ve ABD arasında başlattığı Transatlantik Gümrük Birliği anlaşmasından Trump’un bütün uluslararası diplomatik ve ticari teamülleri çiğneyerek çekilme kararı zaten Trump ABD’sine karşı Avrupa’da ciddi bir hoşnutsuzluk uyandırmıştı. Trump’ın Almanya’yı aşağılayan, NATO toplantısında neredeyse bütün Avrupa’ya karşı sergilediği kibirli ve nobran tavırları, İngiltere ziyareti esnasında Kraliçeyi istiskal eden tavrı Trump’a dair ciddi bir antipatinin birikmesine yol açmıştı, ama hiç kimse Trump’ı veya Amerika’yı karşısına daha fazla almaya cesaret edememişti.
Kral çırılçıplak ortadaydı, üstelik kral Trump’ın kendisini giyinik göstermek gibi bir çabası da olmadığı halde kimsenin gördüğünü söyleme cesareti yoktu. Oysa bu kriz dolayısıyla Erdoğan herkesin içinde birikmiş olan ukdeyi çözmüş, herkesin duygularına ve gördüklerine tercüman olmuş oldu. Muhtemelen şimdiye kadar Türkiye’nin söylemlerinden rahatsız olan AB ülkeleri bile Erdoğan’ın bu içten, dobra, cesur yüreği ile kendi yürekleri arasında ilk defa bir yol keşfetmişlerdir bile.
İşin Türkiye cephesinde ise bu çapta bir ekonomik krizin şu ana kadarki en önemli etkisi ülke içinde milletçe bir birlik ve beraberliğe, dayanışmaya ve kenetlenmeye yol açmış olmasıdır. Bu etki muhtemelen tıpkı 15 Temmuz’daki gibi darbeciler veya darbeyi destekleyenler tarafından hiç beklenmeyen ve hiç hesaplanmamış bir etkidir.
Dolara operasyon yapmaya devam etmelerinin kayıplarını daha fazla artırmaktan başka bir etki yapmayacağını kısa sürede anlayacaklardır. Çünkü Türk lirasına yapılan operasyonun bir maliyeti var. Bu operasyonun bedava olduğunu sanmayın. Neticede dolar alabilmek için de Türk lirası almak zorundalar ve bu alışveriş bedava olmuyor. Türkiye pazarından çekilmek zorunda kalmanın, Türkiye pazarını kaybetmenin maliyetini söylemiyoruz bile.
Bu operasyonu yönetenler için bu sürecin Türkiye’de bir toplumsal patlamaya dönüşebileceğini hesaplıyorlar, ama umdukları gerçekleşmek yerine Türk halkının daha da kenetlendiğini görmek suretiyle büyük bir hayal yıkımına uğruyorlardır. Türk halkı ne kelime, bugün dolar karşısında Türk lirasıyla dayanışma konusunda bütün İslam dünyasından gelen görüntüler bu krizin bütün dünyaya Türkiye’nin gönül coğrafyasının ve Erdoğan’ın liderliğinin Türkiye’yi ne kadar aştığını gösterme fırsatına dönüşüyor. Artık Türkiye’ye bulaşan sadece Erdoğan’ı destekleyen yüzde 52,6’lık bir kesime bulaşmıyor 1,7 milyarlık bir Müslüman kitleye, hatta onun da ötesinde Latin Amerika’dan Hindistan’a, Çin’den Rusya’ya büyük bir umuda bulaşıyor demektir.
Bu arada olayın Rahip Brunson olayıyla ilgili olduğunu da asla düşünmemek lazım. Böyle olsaydı ABD yetkililerinin Türkiye’ye karşı bu tavırları tam da Brunson’un iki yıllık bir hapisten ev hapsine alındığı günün akşamında başlamaması lazımdı. Zaten o gün mahkeme kararının ardından ABD’den gelen ilk mesajlar memnuniyet ifade ediyordu. O gelişmenin hak ettiği normal tavır da bu olmalıydı.
Oysa sadece bir iki saat sonra Pence’in demeciyle sonra Trump’ın tweetiyle başlatılan süreç, Türkiye’ye karşı planlanmış daha derin bir operasyonun Brunson bahanesini kaybetmeme telaşını yansıtıyordu.
Muhtemelen Brunson o gün tamamen serbest bırakılmış olsaydı, ABD yetkilileri daha geçerli bir bahane bulmak için biraz zamana ihtiyaç duyacaklardı.
Anlayacağınız Brunson’ın kısmen serbest bırakıldığı gün böyle bir operasyonun başlatılmış olması adeta 15 Temmuz gecesi Hakan Fidan’ın Hulusi Akar’ı ziyaretiyle paniğe kapılan darbecilerin darbe saatini sabah 03:00’dan 21:00’a almak zorunda kalmaları gibi bir paniği yansıtıyor.
İsteyen bu davranış veya panik benzerliğinden bile FETÖ ve Brunson ilişkisine bir yol çıkarabilir tabii. Ne dersiniz?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.