AK Parti’nin kuruluşunun üzerinden 18 yıl geçmiş bulunuyor. Her yıl 14 Ağustos’ta kuruluş yıldönümü dolayısıyla çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Bir kısmı kutlama olan bu etkinliklerin bir kısmı da AK Parti için bir yıllık genel durum değerlendirmesi şeklinde oluyor.Böylece AK Parti hem son bir yılına hem de genel olarak kuruluşunda bu yana kat etmiş olduğu mesafeye bakma imkanı bulmuş oluyor. Kendi kendini değerlendirebilmek, dönüp kendine bakabilmek, kendine bir yana tutabilmek, kendi üzerine
AK Parti’nin kuruluşunun üzerinden 18 yıl geçmiş bulunuyor. Her yıl 14 Ağustos’ta kuruluş yıldönümü dolayısıyla çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Bir kısmı kutlama olan bu etkinliklerin bir kısmı da AK Parti için bir yıllık genel durum değerlendirmesi şeklinde oluyor.
Böylece AK Parti hem son bir yılına hem de genel olarak kuruluşunda bu yana kat etmiş olduğu mesafeye bakma imkanı bulmuş oluyor
. Kendi kendini değerlendirebilmek, dönüp kendine bakabilmek, kendine bir yana tutabilmek, kendi üzerine düşünebilmek açısından bu gelenek önemli bir fırsat sağlıyor kuşkusuz.
Bu yıl Kurban Bayramı’na denk geldiği için 14 Ağustos yerine beklenen etkinliklerin bu hafta içinde yapılacağı anlaşılıyor. Ancak 14 Ağustos’u bayram demeyip ıskalamayan ve değerlendirmelerini yapanlar da oldu.
Daha önce söylediğimiz gibi, 18 yıl bir siyasi parti için belki çok uzun bir tarih değil, ama bu sürenin 17 yılına yakınını tek başına iktidarda geçirmiş bir AK Parti neresinden bakarsanız çok özgün bir tecrübe ve model ortaya koymuş durumda.
Tek başına iktidar sorumluluğunu taşımış olmak dolayısıyla bu süreci bir yandan çok yoğun, deyim yerindeyse dolu dolu yaşamış oldu AK Parti.
Her yıldönümünün eşiğine çok önemli hadiseler yaşamış olarak ve genellikle bu hadiselerin üstesinden başarıyla gelmiş olarak erişmiş oldu. Ama her yıldönümü bir öncekine nazaran daha fazla birikim oluşturmuş oldu. Artık devasa bir AK Parti tarihi var ortada. Çünkü Türkiye’nin son 17 yılını da yönetmiş, her şeyine, olumlu veya olumsuz bütün icraatlarına, projelerine, programlarına da imza atmış bir AK Parti var karşımızda.
Belki ilk zamanlarda yaşanan bir çok olumsuzluğun sebebini önceki iktidarlara, statükoya, vesayet düzenine bağlayarak açıklamak mümkün olabilirdi, ama artık öyle bir yol yok.
17 yıllık iktidar süresi yapılan bütün olumlu icraatın gururunu taşımaya engel olmasa da, yapılamayanlara mazeret uydurmaya engel olacak bir süre; bu 17 yıllık süre içinde ne tür badirelerden geçilmiş olursa olsun, ne tür sorunlarla boğuşulmuş olursa olsun. AK Parti’nin tam da bundan dolayı işi geçmişe göre çok daha zor, çünkü artık kendisini aşmak gibi bir beklentiye cevap vermek durumundadır.
Doğrusu daha önce de söylediğimiz gibi tarih yazımındaki genel kural AK Parti için de geçerlidir. Tarih her gün, her an yeniden yazılır. Geçmiş bugünkü olayların ışığında yeniden yazılı
r. Dolayısıyla 18 yıllık tarih her yıl o günkü olayların ışığında nasıl yazılıp AK Parti o tarihin içinde nasıl bir aktör olarak temayüz etmişse, bugün AK Parti’nin tarihini yazmak için bambaşka bir konjonktür oluşmuş durumda.
Bu konjonktür, mesela AK Parti’nin ilk defa bir seçimi İstanbul ve Ankara bazında kaybetmiş olduğu bir konjonktürdür
. AK Parti adına değerlendirmeler yapanların çoğu bu kaybın yol açtığı atmosferden etkilenerek yeniden bir AK Parti tarihi yazmaya koyuluyorlar, bu da çok yadırganacak bir durum değildir, işin tabiatına uygundur, ancak bunu yaparken insafı da elden bırakmamak gerekiyor. Bu değerlendirmeler yapıldığında AK Parti’nin 17 yıldır zorla iktidarda durmadığını, halkın takdirini, tasvibini ve oyunu alarak iktidarda kalmış olduğunu unutmamak gerekiyor.
Ne yazık ki, bu tarih yazımlarında işin bu boyutu unutuluyor ve 18 yıl sonra AK Parti’nin bütün hikayesini İstanbul ve Ankara bazındaki sonuçlar bağlamına sokuşturma gayretkeşlikleri göze çarpıyor.
AK Parti hala ülkenin çok açık arayla birinci partisidir ve lideri hala ülkenin başıdır. 17 yıldır yaptığı şeyler halk tarafından büyük tasvip gördüğü için her seferinde oylarını artırarak iktidara geliyor AK Parti. Bu her icraatı olumlu olmasa da halka arasındaki diyaloğun çok güçlü olduğunun göstergesi. Elbet bunun ilelebet devam etme garantisi yoktur.
Şimdiye kadar bu diyaloğun güçlü olması sayesinde devam etmiş bir halk-parti ittifakının bu diyaloğun zayıflamasıyla da her şeye rağmen devam edeceğini kimse söyleyemez. Halka yakın durmaya, halkı temsil etmeye, bizatihi halk olmaya devam etmek, tevazuu elden bırakmamak, bırakılmışsa tevazua dönmek şart.
Ancak burada AK Parti’nin bu diyaloğu devam ettirebilme konusunda hala bütün siyasi partilerden ve oluşumlardan daha güçlü imkanlara, daha elverişli bir kültüre ve kanallara sahip olduğu da bir gerçektir. Bu kanalların ne kadar ve nasıl en aktif ve verimli şekilde işletileceği üzerinde durulacaktır, durulmalıdır elbet. Burada ifade etmek istediğim şey, AK Parti’yi bugünkü bazı gelişmeler ışığında değerlendirirken, geçmişe dönük yazılan tarihin de bir anda göz ardı edilmeye başlaması.
Oysa AK Parti iktidardaki 17 yılın her birinde çok önemli mücadeleler, icraatlar ortaya koydu. İlk başta askeri vesayetçilikle, derin kurumsal vesayetçilikle yaptığı mücadeleyle Türkiye’nin demokratikleşmesine geri dönülmez bir yol aldırdı.
Mücadelelerin en önemlisini, en çetinini son olarak FETÖ’ye karşı verdi. Ülkeyi elli yıldır kanser gibi sarmış olan paralel devlet yapılanmasına karşı ortaya koyduğu mücadeleyi AK Parti’den ve lideri Recep Tayyip Erdoğan’dan başka hiç kimse göze alamazdı, almadı da zaten.
Bu mücadele verilmeseydi ülkemiz zaten işgal altındaydı ve üstelik biz bunun farkında bile olmamış olacaktık.
FETÖ’nün sadece Pennsylvania’daki zattan ibaret olmadığını, onun Türkiye’yi sürekli işgal vesayeti altında tutmak isteyenlerin bir maşası olduğunu ve bu maşayı kullananların hiç de pes etmiyor olduğunu, yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz bütün olaylar yeterince gösteriyor.
Sadece bu mücadelelerin tarihi ve bugünkü durumu açısından bakıldığında bile, AK Parti’nin 18. yılında hala başkasına devredilemeyecek ve parçalanamayacak bir misyona sahip olduğu görülür.
#AK Parti
#Kuruluş
#Yıl dönümü