Soru sabit ve henüz cevabı bulunamadı.
Arayışlar sürüyor.
Yeni seçilen milletvekilleri tek tük geliyor Meclis binasına.
Şeref Holü'nde kırmızı halı üzerinde yürüyüp ilk masadan başlıyorlar işlemlerine.
Yan yana masalarda güler yüzlü Meclis memurları kimlik faslından sonra parmak izlerini alıyor özenle.
Sonra Meclis kartından araç kartına, banka işlemlerinden telefona, rozete, TBMM yayınlarına kadar bir dizi başlangıç, hoş geldin prosedürü.
Henüz çok azı geldi ama tamamı geldiğinde, parmak izlerini verirken, araç kartlarını alırken bu düğüm çözülmüş olacak mı?
Onların kafasında da aynı soru; koalisyon mu erken seçim mi?
Hele ki yeni, ilk defa seçilmiş olanlar için herhalde en son isteyecekleri şey erken seçim.
Ama yapacak bir şey yok.
Resmi süre başladıktan sonra hükümetin kurulması için 45 günleri var erken seçime gitmemek için.
Uzatmaya da gerek yok gerçi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu turlarına başladıktan sonra işin rengi belli olacak ve oradan çıkacak sonuç değişmeyecek.
AK Parti dışındaki üçü yanyana gelemediği, gelemeyeceği, MHP, HDP ile aynı çatı altında ister dışarıdan ister ortak olarak asla görünmek istemediği için kalan sadece iki seçenek var;
AK Parti ile CHP veya AK Parti ile MHP koalisyonu.
Harıl harıl bu tartışılıyor Ankara'da her koridorda.
Dışarıdan anlaşılması, fark edilmesi zor ama sonunda mutlaka duyulan görüşmeler sürüyor partiler ve aracılar arasında.
Öyle ki, yarın resmi temaslar başladığında taraflar birbirlerinin ne diyeceğini biliyor olacak zaten.
Kolay değil ama olur da iki parti anlaşırsa gereksiz görüşme turlarına bile kalmaz hükümet.
Peki gidişat, işaretler bir şey diyor mu?
Öncelikle bütün partiler erken seçim ihtimalinin de bir koalisyon kadar güçlü olduğunu bildiğinden bu durumda tekrar meydanlara indiğinde onca ihtimalden herhangi birinin bile hayata geçmemesinin sorumlusu olarak görülmek istenmiyor.
En azından erken seçim kararının sorumluluğunu eşit paylaşmaya çalışıyorlar. Bu yüzden ilk geceki açıklamalar üç günde “Herkese kapımız açık”a döndü.
Ön şartlar büyük oranda geri çekildi, telaffuz edilmez ya da çok az anılır oldu.
Hem yüzde 41 oyun güveni hem kendisi olmadan hükümet kurulamayacağını gören AK Parti görüşmelere rahat başlıyor.
Koalisyon ortağı olmanın risklerini bilen CHP ve MHP de dışarıda kalan olursa en azından bir sonraki seçimde iktidar ortakları yıpranırken kendisinin oylarını artırabilecek olmanın kısmi güvencesine sahip.
HDP içinde veya destekçisi olabileceği hükümet alternatiflerinin herhangi birinin neredeyse imkânsız olduğunu gördüğü ve bu seçimlerin en başarılı partisi olmanın avantajıyla zaten rahat.
Herkesin rahat olması yine de bir hükümet kurulması zorunluluğunun hepsinin üstünde olduğunu unutmalarına engel değil.
Kurulamaz ve seçimlere gidilirse birkaç puanla ne çok şeyin değişebileceğinin hesabını bile yapıyorlar.
Erken seçimden de yine üç aşağı beş yukarı yüzdeler değişse bile koalisyon çıkarsa ne olacak?
Herhalde yine çözümsüz kalınıp yine erken seçime gidilmeyecek…
AK Partili koalisyonlarda diğer partnerin CHP ve MHP olması arasında ise birbirinden çok farklı iki hükümet, iki farklı yaklaşım, iki farklı model çıkacağı ortada.
CHP ve MHP koalisyonda yer almanın getireceği avantajlar kadar zorluklarını, götüreceklerini de hesap ederken, şüphesiz AK Parti de partnerlerinin her birinin farklı sorunlar ve farklı avantajlar sağlayacağının farkında.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önceki gün Deniz Baykal'la yaptığı görüşmeden Baykal'ın aktardıkları ve sonra dün Cumhurbaşkanı'nın açıklamaları partilere erken seçimden önce koalisyon seçeneklerini ciddi şekilde düşünmeleri için cesaret vericiydi.
Ancak gün biterken Ankara'da şekillenmiş bir koalisyon ihtimali bile henüz yoktu.
Evet, henüz erken, henüz siyasiler poker suratlarıyla ellerini saklıyor.
Haziran'ın ortasına doğru belki o yüzden Ankara hâlâ yağmur altında.