Benim kişisel tarihimde hak edilmiş bir övgü olarak pek yeri yoktur “aferin”in.
“Aferin” neden bilmem bir kabahatin yüzüme vurulmasının mahcup bırakan nadide kelimesi oldu hep.
Bu acaba benim ve kuşağımın ortak yazgısı mı? Hepimizin mi anaları babaları öğretmenleri bir halt işlediğimizde, bir şeyi beceremediğimizde, vazoyu devirip kırdığımızda, yalan söylediğimiz ortaya çıktığında tek kelimeyle kesip biçtiler hükmü ve cezayı; “Aferin…”
Arkasından sessizlik.
Suçlunun sessizliği, kızanın daha fazla bir şey söylemesine gerek kalmadığını bilmenin bilinciyle artık susması, darbenin yerini bulması…
O yüzden “Aferin” diyorum Beşar Esat'a.
Lübnan'da Hariri'nin neredeyse tonluk bombayla öldürülmesinin sorumlusu olarak dünya sisteminin ağır topunun ucundan kendisini alan Türkiye'ye bugün artık ne yaptığı açık olan kalleşlikler için. Kendisini Ortadoğu'nun kaderine terk edilmiş, fakir ve bir o kadar kurnaz ülkesinden bir üste lige çıkarmak için elini uzatan Türkiye'nin başına örülen çoraplardaki katkısı için.
185 bin kilometrekare ülkesini şimdi fiilen -belli ki yarın resmen- en az üç parçaya böldüğü, milyonlarca vatandaşının hayatını zehir ettiği, sık sık da kimyasalla varille zehirlediği için.
Bir “Aferin” de Moskova'daki pek akıllılara.
2. Dünya Savaşı'ndan sonra yedikleri herzeyi tekrarlamayı 70 yıl sonra başardıkları için.
“Boğazlar, Kars, Ardahan”ı verin” saçmalığını şimdi son teknoloji uçaklarla sınırlarımızda hatırlattığı için bu “Aferin”. O zaman nasıl Batı Bloğu'na ve hatta NATO'ya bütün gücüyle iteklemişse şimdi yine benzeri bir sonucun, operasyonun başlatıcısı Rusya'ya.
NATO Genel Sekreteri ne diyor, “48 saat içinde gerekli askerî birlikler bölgeye indirilir” diyor. Moskova'daki istihbarat deneyimi, devlet tecrübesi ve tabii ki tarih bilgisi olan zevatın bu sonucu öngörmemiş olması ihtimali öngörüp buna uygun davranmalarından daha vahim olduğuna göre; koca bir “aferin”i hak ediyorlar.
“Aferin” komşumuz İran.
Başının derde girdiği her dönemde, her savaşta, her savaş arasında, Irak'la kapıştığında, sistemden dışlandığında, nükleer enerjiye ulaşmaya çalıştığında bütün riskleri, bütün eleştirileri göğüsleyip sana gerçekten komşu gibi, arkadaş gibi davranan Türkiye'ye yaptıkların için o “aferin”lerden biri de senin tabii ki.
Dünyaca ambargo yediğin döneminde sana ihtiyacın olan temel maddelerin ulaştırılma biçimini dönüp darbe girişi yapanlarla örtülü ittifakından açık PKK ve Suriye operasyonlarındaki rolüne kadar büyük bir “aferin…”
Mülteciler kapılarına gelene kadar Suriye meselesini görmezden gelen Avrupa ve Ruslar Türkiye sınırına inene kadar durumu idare etmenin bin bir yolunu bulan ABD'ye de “aferin…”
Gerçi, belki Batı da Rusya da bilmediğimiz anlaşmalı bir oyunu oynuyorlar sadece ama biz yine de gördüğümüzü yayalım.
Bir “aferin” de kendimize.
İnsanlar gibi devletlerin, toplumların da karakterleri olduğunu ve bunun asla değişmediğini bir kere daha unuttuğumuz için.
Biz hep unutuyoruz bunu.
Bu da bize ders olsun aferin'i.
Bunlar olup biterken aydın, akademisyen, gazeteci, kamu yönlendiricisi aktörlerin çoğuna herhangi bir aferin'e gerek yok.
Onlar yedikleri haltı biliyorlar ve söylenecek “aferin”i kelime anlamıyla takdirmiş gibi yorumlayıp satacak yüz var onlarda.
Konumuz dışılar dolayısıyla.
Ama takdir etmek anlamında, gerçek, sözlük anlamıyla hem de alkışlarla “aferin” tabii ki Nobel Kimya Ödülü'nü kazanan Aziz Sancar'a.
Sadece hepimizi onurlandırdığı için değil sadece Mardin'in gariban bir ilçesinde okuma yazma bilmeyen ana babanın çocuğu olarak bilimde ulaştığı zirve için de değil…
Bunlar kadar Türk kelimesinin aramızdan bir etnik kolun değil ortak ismimiz olduğunu bütün dünyaya da bizzat bize de hatırlattığı için.
Ayrılıkçı Kürt siyasal hareketinin en büyük entelektüel kurnazlığı ve buram buram ırkçı saldırısı Türk-Kürt ayrımı üzerine kurulu uzun zamandır. Ve işte Mardinli bir bilim adamı veriyor binlerce kilometre öteden buna karşı tokat gibi cevabı; “BBC'nin bana sorduğu ilk soru, 'Siz Arap mısınız?' oldu. Ben Türküm o kadar. Mardin'de doğmuşsam Cizre'de de doğmuşsam, Kars'ta da doğmuşsam ben Türküm…”
Hepsi için ayrı ayrı teşekkürler hocam.