Ne planlasan yapamadığın, ne yazmayı tasarlasan yazamadığın günlerin içindeyiz iyice.
Hemen her köşe yazarının akşam saat beş buçuk civarında yazılarını yeniden revize etmek zorunda kaldığı bir gündü dün de.
Bugün siz gazetelerinizi okurken bilmem bizim yazdıklarımızın hükmü kalmış olacak mı?
Suruç'ta gencecik insanları öldüren bombanın artçı dalgaları neyin nesi anlamaya çalışıyorduk.
İtiraz ediyorduk.
Kurulan bağlantıların saçmalığına işaret ediyorduk.
Son dakika haberleri düştü her ekrana; Kilis'te bir astsubay sınırın ötesinden açılan ateş sonucu şehit olmuştu.
İki askerin de yaralandığı saldırı Işid bölgesinden yapılmıştı.
Sınıra yaklaşan Işid militanlarını karşılayan ve geri dönmeleri söyleyen askerlere açılan ateş sonucu yaşananlara Türkiye'nin tepkisi ağır bombardıman; özel birliklerin ve tankların sınırı geçmesi; uçakların Diyarbakır'dan havalanması oldu.
Astsubayımızı şehit eden militanın öldürüldüğü; birkaç aracın tahrip edildiği; sınırın hemen karşısındaki Işid mevzilerinin ağır bombardımanla büyük tahribata uğratıldığı gelen ilk bilgilerdi.
Ankara'nın sınır ötesinde kalıcı olma, yerleşme gibi bir niyeti taşımayıp angajman kuralları gereği en sert şekilde yanıt verildiği açıklandı.
Suriye meselesinin başından bu yana sınır ötesindeki en kapsamlı çatışma sayılır bu bizim için.
Bundan sonra nasıl gelişeceğini ise şimdi öngörmek mümkün değil.
Önceki gün Kabine toplantısında Işid dahil bölgedeki terör örgütlerine karşı alınacak önlemlerle ilgili yeni bir Bakanlar Kurulu kararı alınacağının açıklanması nedeniyle bu yaşananların devamının geleceğini de öngörebiliriz.
Bu hızlı ve ani gelişmenin özetinden sonra her şeyi başlatan Suruç patlaması ve sonrasında yaşananlara dönmek gerek.
“AK Parti eşittir, hamisidir, ağabeyidir Işid'in” saçma ve akıl dışı ama güçlü, etkili sloganının açtığı, açmaya devam ettiği hasarlara.
Son günlerde artan yurt içindeki terör eylemlerinin Suruç sonrasında hızlı bir tırmanışa geçtiğini gördük.
Aynı gün Adıyaman'da bir Başçavuş şehit edildi.
İki polis evinde şehit edildi; sivil insanlar öldürüldü.
Siirt'te baraj bombalandı; onlarca araç yakıldı; parti binalarına bombalar atıldı; sağda solda taciz ya da daha ağır amaçlı silah atışları oldu.
Suruç'taki bombanın faturasını Türkiye'ye çıkarmak için seferber olundu.
PKK'nın akla ziyan açıklamalarını hayata geçirmesi için mükemmel bir bahaneydi sanki Suruç.
Uzun zamandır Doğu ve Güneydoğu'ya son yılların en büyük asker ve polis aktarması yapılırken bölgede bir “paralel devlet” kurma çalışmalarını açıktan ilân eden örgüte sonbaharda ağır bir darbe vurulacağı belliydi.
Suruç bütün bunları öne çekmiş görünüyor.
Fiili durumumuz bu ama geride belki bin tane soru cevapsız bekliyor.
Türkiye veya herhangi bir ülkenin tarihinde Suruç benzeri büyük, acı, sansasyonel eylemler uluslar arası bağlantılar ve içeriden destekler dışında yapılmış mı?
Yapıldı mı?
12 Eylül öncesinden günümüze kadar tek tek tarayıp bakabiliriz bütün bu gidişatı değiştirmeye yönelik saldırılara.
HDP'nin açıklamalarının ya da PKK'nın bundan hareketle yaptığı saldırıların mantıkla açıklanabilir tek bir yanı var mı?
Işid Türkiye'nin kendisiyle savaşmasını çok mu istiyordu ve böyle bir saldırıyı Türkiye topraklarında gerçekleştirdi?
PKK neye güvenerek karşı saldırılarla başka bir cephe açıyor?
HDP silahlar konuşunca siyasetin ne kadar anlamsız hale geldiğini 2012'de olsun öğrenemedi mi?
Şimdi Türkiye Kilis'in karşısında sınırlı bir operasyon yaptı.
Bölgenin devamında açıldığı sahanın çok önemli bir özelliği var; Hemen altında Azez, doğusunda da Cerablus var.
Cerablus Işid'in kontrolünde ancak ABD uçakları Ramazan ayının son haftası 9 noktaya saldırı yapmıştı. PYD, diğer kantonları birleştirebilmek için buradan Işid'in daha önce olduğu gibi ABD tarafından çıkarılmasını ve kendisinin girmesini çok istiyor.
Ankara içinse bu net bir kırmızı çizgi.
Hemen aşağıdaki Azez muhaliflerin elinde ve Halep yolu için kritik önemi sahip.
Velhasıl Türkiye'nin topa girdiği yer ne Işid'i ne PYD'yi memnun edecek bir arazi.
Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldığı söylenen karar netleştiğinde genel manzarayı daha net göreceğiz.
Şu an için başkentten görülen o ki Türkiye ne PYD'nin hesaplarına ne Işid'in komşuluğuna ve ne PKK'nın kalkışmasına göz yumacak.
Ağustos sandığımızdan çok daha sıcak geçecek…
İnşallah ayrımsız hepimiz vatanın milletin yanında durmayı kalben de aklen de vicdanen de başarırız.