Paris-Ankara hattı

04:0022/12/2017, Cuma
G: 18/09/2019, Çarşamba
Yaşar Taşkın Koç

Avrupa Bakanlığı’nın son yıllarda başlattığı Türkiye-AB Sivil Toplum Buluşmaları için Paris’e gelen Türk gazeteciler olarak Fransız meslektaşlarımızla yapacağımız karşılıklı soru-cevaplı toplantıya biz de onlar kadar merakla girdik.Avrupa’yla birbirimize uzun zamandır yüksek sesle diğerinin hiç de hoşlanmadığı şeyler söylüyorduk.Açılışı, bütçe görüşmeleri nedeniyle bu seferki toplantıya katılamayan Bakan Ömer Çelik yerine Müsteşar Selim Yenel yaptı. Hızla giderilmesi gereken karşılıklı güvensizliğe

Avrupa Bakanlığı’nın son yıllarda başlattığı Türkiye-AB Sivil Toplum Buluşmaları için Paris’e gelen Türk gazeteciler olarak Fransız meslektaşlarımızla yapacağımız karşılıklı soru-cevaplı toplantıya biz de onlar kadar merakla girdik.

Avrupa’yla birbirimize uzun zamandır yüksek sesle diğerinin hiç de hoşlanmadığı şeyler söylüyorduk.


Açılışı, bütçe görüşmeleri nedeniyle bu seferki toplantıya katılamayan Bakan Ömer Çelik yerine Müsteşar Selim Yenel yaptı. Hızla giderilmesi gereken karşılıklı güvensizliğe vurgu yapan Yenel, Ankara’nın müzakerelerin başlatılması, Gümrük Birliği anlaşmasının yenilenmesi ve vize anlaşmasının yürürlüğe girmesini beklediğini vurguladı.

Bundan sonrası Parisli gazetecilerin ne diyeceğindeydi. Özellikle 15 Temmuz, sonrası, OHAL, demokrasi ve basın özgürlüğü konularında sorular bekliyorduk. Ama şaşırtıcı biçimde bunlara ya çok az vurgu yapıldı ya da hiç yapılmadı. İlginç biçimde ilkbahardaki siyasetçilerin vurgularına dair sorular ya da eleştiriler çok sık gündeme geldi.

İşin aktüel boyutu bir yana, başlarken asıl meselenin tarafların birbirini anlama sorunu yaşadığı düşüncesiydi. Toplantı bittiğinde tarafların birbirine o kadar yabancı, o kadar uzak olmadıkları anlaşılmıştı ve ev sahibi meslektaşlarımız konuşmalar açıklamalar eleştiriler ve soru cevaplardan rahatsız olmamış, aksine memnun ayrılıyordu. Beşincisi gerçekleşen bu buluşmanın devamının bu sefer Türkiye’de olması temennisiyle ayrıldık.

Ayrıldık ama sadece bu toplantıya özgü değil, dünyanın durumu, gidişatı ve sonrasına dair yaşanan kafa karışıklığında gazeteciler olarak bizim ne yaptığımız, ne yapacağımız sorusu ortada duruyordu.

Mesele olarak ele aldığımız her başlık nihayetinde petrol veya silah veya sermaye sektörünün atakları ya da birbirleri arasındaki çatışmaların sonucu değil mi özellikle şu son yıllarda?

Böyle bir süreçte gazeteci inandığı, kendince doğru bulduğu haberi yaparken bütün bu güçler arası çatışmanın ister istemez bir parçası olmuyor mu?

Gazetecilik bu durumdan kurtulabilir mi?

Nihai hedef her bir bireyin mutluluğu, şu ömür denen kısa yaşamı herkes için en anlamlı en makul herkesin kendince anlayacağı ama başkasının aleyhine olmadan mutlu yaşamasının bizzat kendisi değil mi?

Yoksa, her insan gibi gazetecilik de sonuçta bir 'seçme' işidir.

İstediklerini seçip haberini, gazeteni, televizyonunu oluşturabilirsin. Öyle de oluyor zaten.

Günümüzün temel meselelerinin bir şekilde içinde bin yıl öncenin Haçlı Seferleri de var. Onu başlatan Papa ve Keşiş Piyer’di. Piyer bir Fransız'dı.

Veya bu toplantıyı yaptığımız yere bir saatlik mesafede, ünlü felsefeci Foucault’nun da memleketi olan Poitiers’te durdurulmasaydı İspanya’ya çıkan Emevi birlikleri, tarih kim bilir nasıl akacaktı?

Ülkemizde gazetecilik de modern edebiyat da Fransız taklidiyle, esinlenmeleriyle, etkisiyle başladı.

Fransızlar'ı 1961’de Paris’in ortasında 200’den fazla hak arayan Cezayirliyi öldürmek; daha da beteri haber bile yapmamakla suçlamak da bir seçme. Cezayir politikasına karşı çıkan Sartre’ı tutuklamak isteyen polislere, “Sartre Fransa’dır” diyerek karşı çıkan Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle’e atıf da bir seçmedir.

Haçlı Seferleri’ne katılan herkesin adı Doğu’daki bizler için Franklar, Frenklerdi.

Fransızları bu işlerdeki rolüyle ya da 1789’da insanlara gösterdikleri yeni bir yolla da anabiliriz.

Tıpkı Avrupa Birliği’nin bütün kusur ve hele şu sıra içine girdiği sıkıntılı döneme bakarak dışlanması veya insanlığın savaşlara alternatif olarak bugüne kadar bulabildiği şimdilik en iyi çözüm olduğunu kabul etmek... ikilemi gibi.

Seçmek insani, kaçılamayacak bir gerçek olabilir.

Mesele seçmek değil zaten, her bir insan için, toplumlar milletler velhasıl bütün insanlık için doğru olanı seçme konusunda titizlenmek.

Yoksa, seçiminiz tarihle yanlışlanabilir elbet, önemli değil.

Önemli olan sizin bu çabayı gerçekten akıl ve vicdanla gösterip göstermediğiniz.

Bu, gazeteciler için de ciddi hem de çok ciddi bir sorumluluk.

#paris
#Ankara
#Fransa
#Türkiye
#​Avrupa Bakanlığı