“… Bir kadın çok az tanıdığı bir adamın dedikodusunu yapıyormuş.
Eminim aranızda kimse bunu yapmıyordur.
O gece bir rüya görmüş. Başının üzerinde kocaman bir parmak belirmiş. Kendisini işaret ediyormuş.
Kadın suçluluk duygusuyla kasılmış kalmış.
Ertesi gün günah çıkarmaya yaşlı Papaz O'Rourke'e gitmiş. Olanı biteni ona anlatmış.
Sonra üst üste sormaya başlamış;
“Dedikodu günah mıdır?”
“Beni işaret eden parmak Yüce Tanrı'ya mı aitti?”
“Bağışlanmayı dilemeli miyim?”
“Peder, söyleyin, yanlış bir şey mi yaptım?”
“Evet” demiş Peder. “Evet, seni cahil ve kötü yetişmiş kadın… komşun hakkında yanlış konuştun. Onun adını lekeledin. Yürekten utanç duymalısın…”
Kadın üzgün olduğunu söyleyip af dilemiş.
“O kadar kolay değil” demiş Peder ve eklemiş; “Eve gidip bir yastık alıp çatıya çıkmanı istiyorum. Onu bıçakla yırt ve sonra bana gel…”
Kadın eve gidip söyleneni yapıp geri dönmüş. Peder, “Şimdi, yastığı yırtınca rüzgârda savrulan binlerce tüyü geri toplayıp getir” demiş.
“Bu imkânsız” demiş kadın çaresizlikle, “Rüzgâr hepsini bulamayacağım yerlere dağıttı…”
“İşte” demiş Peder, “Bu dedikodudur…”
Yazının başlığı oysa bugün ne hoş bir şeyden bahsedecekmişim gibiydi değil mi?
Oysa hoş olan sadece dedikodu yapılırken aldığınız geçici haz. Sonrası başımızın üstünde dolaşan milyarlarca kuş tüyü.
Hangisi kimin eseri, kim hangisini toplamalı artık ayırd edemeyeceğimiz bir büyük kaos.
Yukarıdaki anlatı Türkiye'de de Şüphe ismiyle gösterilen filmden. Pazar vaazında anlatıyor filmin başrollerinden birindeki Peder.
Tıpkı bu film gibi, konusu kiliselerdeki çocuk istismarlarına yönelik olan ve son Oscar'da en iyi film seçilen Spotlight bir yanıyla da Hollywood'un Yahudi kanadının Vatikan'dan
filminin intikamı için mi çekildi, onu sinema yazarları tartışsın.
Bizi ilgilendiren asıl bölüm sadece dedikodunun bile nasıl bir facia olduğunu gösteren çarpıcı anlatım.
Kendi dinimizde ısrarla dedikodu, gıybet, iftira hakkında bu kadar uyarı varken, bizzat
'in “Müslüman her günahı işleyebilir ama asla yalan söylemez” dediğini her fırsatta birbirimize anlatırken göğümüz neden uçuşan kuş tüyleriyle dolu?
Çünkü tekil olarak, birey olarak insan'la ilişkimiz gittikçe problemli hale geldi.
Denemek için köşede bir şey uydurun, sokağın bitiminde heyecanla size o uydurduğunuz şeyi gerçekmiş gibi anlatıyorlar artık.
Bu sadece sosyal bir arıza, darbe girişiminin ardından yaşanan olağanüstü dönem ve onun zorunlu koşullarının kolaylaştırdığı bir eğilim mi?
Yoksa bu atmosferden yararlanıp kişisel hesabını görmenin, gözünü diktiği makamın çıkarın da peşinde iz mi sürüyor epey kalabalık bir grup?
Çıkarcılar ve onların kullanışlı gönüllü ahmakları bir tarafa…
Bize düşen duyduğumuz, dinlediğimiz, okuduğumuz şeyde muhatap olunan şeyin nihayetinde bir insan olduğunu unutmamak.
İnsan düşmanının bile mert olanını talep ettiği gibi, düşmanına bile başkalarının değil kendi kurallarıyla muamele eder, mücadele eder.
O yüzden şu sıra tavan yaptığı geleneğimize inancımıza adetlerimize ters işlere bu kadar kolay alışırken karşımızda tek tek insanlar olduğunu unutmayalım.
Belki biz onun dedikodusunu yaparken o kızının üstünü örtüyor;
Biz birine iftira atarken o belki öksüren babasına su veriyor o anda;
Biz biri için aleyhine yalan söylerken o bir kedinin başını okşuyor belki de…
Kim bilir?
Gök mavi mi değil mi unutacağız neredeyse çatılarda bıçakla yırtılıp içi boşaltılan kuş tüyleriyle bembeyaz kaplandığı için.
İyi de bir tuhaflık yok mu ey Ümmet-i Muhammed?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.