Elek değil saksı

04:0031/01/2017, Salı
G: 17/09/2019, Salı
Yaşar Taşkın Koç

Anadolu'dan bahsediyorum.



Her ağacın bitkinin meşrebin mezhebin anlayışın olduğu bir topraktan. O yüzden yüzlerce yıldır her yönden gelenlere vatan olmuştur. Hâlâ da oluyor hatta.



Balkan göçleri meselâ… yüz yıldan daha fazladır sürer.



Kafkas göçleri ya da… onların da yüz yıldan fazla geçmişleri var.



Kolay kolay duygularını belli etmeyen Akif'in gözünden iki damla yaşın sessizce süzüldüğüne dair tek şahitlik Balkan Savaşları'ndaki ağır yenilginin haberinin geldiği güne dairdir. O yüzden evini göçmenlere açar epey bir süre.



Akif demek yeterli değil mi okuyucu? İstiklâl Marşı yazarı şair-i azamdan bahsedildiğini hemen anlıyorsunuz sadece Akif deyince bile.



Balkan kökenli Akif.



Ana tarafından da Kafkas olan Akif…



Yapılan analizlerde hatta o yüksek şiirin sebebi olarak hem Balkan hem Kafkas köklerinin kendisine kattığı her şeyin bu topraklarda yoğrulmasının etkisinden bahsedilen Mehmet Akif…



Velhasıl, bu topraklardan neyi eksiltseniz bir şey gerçekten eksilir. Şaka değil.



Balkan-Kafkas meselesine bodoslama mı daldınız, sonu İstiklâl Marşınızın yokluğuna kadar gider artık…



Bir bakarsınız en eski ve en değerli sözlüğünüz Kutadgu Bilig buhar olmuş…



Anadolu'yu koca bir elek haline getirirseniz geriye sizin gibi düşünen üç beş kişi ve hepi topu ne birikiminiz varsa bu mantıkla o kalır geriye sadece.



O yüzden Anadolu bir elek değil, bir saksıdır.



Bu sırada Trumpizm kanatlarını açmış şimdilik Amerika kıtasında göğü karartmaktaymış… önümüzdeki çeyrek yüzyılın Müslümanlar için ne kadar zorlu geçeceğini ispatlamak istiyormuş… kimbilir daha neler neler yapacakmış… bunlara bakmaya vaktimiz kalsın istiyoruz kendi saçma tartışmalarımız arasında.



Dünyanın aslında düz olduğuna kadar giden yeni saf “bilim karşıtı” tartışmalara girersek insanlığın son iki bin beş yüzyıllık eğitim öğretim icat ve keşiflerini yeni baştan ele almak gerekecek ki gerçekten bilim ve teknolojide gelinen bütün aşamalardan bir başka üst aşamaya sıçranmak üzere olunan bir zamanda bu herhalde sadece kahredici bir talihsizlik olur.



Ama oluyor mu, evet maalesef bunlar da oluyor…



Sorunlarımızın ve sorularımızın değişmesi için yapılacaklar konusunda iki kere ikinin dört ettiğini söylemek zorunda bırakılmak gibi bir talihsizlik içindeyiz şu sıralar iyice.



Oysa biz gözümüzü kapasak da kapamasak da hayat, bilim, gerçekler ve gidilmekte olan yön değişmiyor.



İnsanlık yaradılışından bu yana bir yön tutturmuş ve o yönde ilerlemesini sürdürüyor.



Arada sapmalar, gerilemeler olsa bile, hızı düşse veya artsa bile ana yön de ilerleme gerçeği de değişmiyor.



O yüzden Türkiye'deki kimi tartışmaların konjonktürel, geçici olduğunun anlaşılması uzun sürmez.



Tıpkı Trumpizm'in bütün bu gidişte bir sapma olması gibi.



Trump için gelmekte olan dünyanın simgesi ve gerekli aktörü saptamalarının tersi çok daha mümkün bu yüzden.



Trump veya temsil ettiği değerler (?) bir kalıcılığa sahip olma şansını bulamaz bütün bir tarihe bakınca. Oysa bugünkü karmaşık ve yanlış olan şeylerin aklanması, akılla anlaşılır hale gelmesi için bir tutamak olarak değerlendirilerek hata yapılıyor tam da.



Trumpizm yeni ve kalıcı bir analizin ana verilerinden birisi yapılarak doğruya ulaşılamaz, çok çok bir gidişatta süreli bir katalizördür, gelir geçer hatta kısa süre sonra ihmal edilebilir. Tıpkı Kudüs'ün kimin başkenti olacağına tek başına karar veremeyeceği gibi. Veya asırlardır küresel düzeyde bilim ticaret turizm gibi gerekçelerle insanlığın birbirine karışmasını önleyemeyeceği gibi.



Madem şairden başladık şairle bitirelim. Şansa bak ki o da Çanakkale kökenli olan Edip Cansever yazmış bütün bu olup bitene uyarlanabilecek bir şiiri; “Masa da masaymış ha…”



Yerim kalmadı, artık siz bulur okursunuz…



Masayı ister dünya yapın ister Anadolu…


#Edip Cansever
#Anadolu
#Donald Trump