Eldeki kalıplar işe yaramayınca…

04:0022/01/2016, Cuma
G: 13/09/2019, Cuma
Yaşar Taşkın Koç

Hayata dair tavrınızı, bir şeyle karşılaşınca ne yapacağınızı belirleyen en önemli şey geçmişte edindiğiniz tecrübe oluyor.



İnsan zihni kıyaslama yaparak, önceki durumlara bakarak sonuçlar çıkarmaya, muhtemel hareketlerin muhtemel sonuçlarına dair fikir edinmeye çalışıyor.



Bunu öğrenmiş, eğitimini almış olmak kolay değil; eğitim sistemimiz de buna dair büyük bir eksiklik içeriyor zaten uzmanlara göre.



Ama yine de hayatın kendisinin öğrettiği kadarıyla geçmişle bugün; eskiyle yeni durum arasında kıyası otomatik olarak yapıyor insanoğlu.



İçinde bulunduğumuz zaman diliminin belki de sadece tek tek insanları, bu işin eğitimini almamış olanları değil işi bu olanları bile çaresiz bırakan bir özelliği var.



Geçmişte yaşadığımız, yaşanılmış, tarihten bilinen örnekler çok fazla işimize yaramıyor.



Ne bugün yaşananların geçmişte örneği var ne benzerleri gibi sonuçlanıyor herhangi bir şey.



Ortadoğu'da olup bitenler bütün uç analizlerden en görünene kadar hiçbiri yarın ne olabileceğine dair kesin bir kanaat oluşturamıyor.



Ülke içinde de durum çok farklı değil.



Başkanlık Sistemi, yeni Anayasa, terörle mücadele, muhtemel Kürt meselesinin geleceği… şu sıra en çok meşgul olduğumuz herhangi bir başlığın nasıl sonuçlanacağına dair kesin hükme sahip olmak imkansız.



Aynı anda, niyetlerle gerçeklerin birbirine en çok karıştığı bir dönemi de iç içe yaşıyor almak her şeyi daha da bulandırıyor.



Çok kişisel, sadece gazeteciliğe yönelik bir şeyden bahsetmiyorum.



Ankara'da da ilk akla gelen başlıkların nasıl sonuçlanacağına dair net bir fikir yok, işi bu meselelerle ilgilenmek, çözmek olanlar arasında da.



Kişiler kadar kurumları da kast ediyorum.



O yüzden şu sıra en çok “şu seçenek olursa şöyle, bu olursa böyle…” diye diye çok katmanlı düşünülüyor özellikle en kritik konular. Her mesele için en kötü ihtimalden en iyimserine kadar bütün ihtimaller göz önünde tutuluyor.



Hiçbir meselemiz bölgesel ve hatta küresel etkilerden azade olmadığı için verilerin çokluğunu, ihtimallerin kalabalıklığını varın siz hesap edin.



Burada da bitmiyor; politik, ekonomik, sosyal, kültürel gelişmelerin iç içe geçmişliği ile iletişimde gelinen sürat ve gelişmişliği de ciddiye almak zorunda olduğunuz büyük bir katalizör olarak ekleyin hepsinin üstüne.



Satrançta açılışta ilk hamle için yirmi ihtimal vardır; ya sekiz piyon için ikili ya atlar için yine ikili seçeneğiniz var sadece. Oysa üçüncü dördüncü hamleye gelindiğinde artık hamle seçenekleri milyonları bulmakta.



O yüzden Ankara'da kelimenin tam anlamıyla satranç tahtası başında gibi bakılıyor onca faktöre, gelişmeye, ihtimale.



Beş hamle sonrasını görmek bugünden mümkün değil.



Belki bırakın beş hamle, iki hamle sonrasını görmeye de gerek yok.



En basit ve en başarılı oyun aslında bir hamle sonrasını görmektir daima.



Devletin, başkentlerin, kurumların, ilgili sorumlu görevli yetkililerin işini biz yapıyor değiliz, yapacak da değiliz.



Bize, gazetecisinden diğer meslekteki her vatandaşa kadar hepimize düşen şeffaf, açık, net, doğru olandan yana olmak olabilir sadece.



Bazen konulara ne kadar kuşbakışı, bir harita üzerindeymişçesine en genel bakabilmek de bütün verilere sahip olmak da yetmeyebiliyor.



O saatten sonra Peygamber'in öğrettiği gibi kalbine danışmaktan başka çaren yok.



Hazır kar her yeri bembeyaz boyamışken yani kalbe en yakışan renge bürümüşken yeryüzünü…


#ankara
#ekonomik
#sosyal
#kültürel