Bilmem başka bir fotoğraf çekimi için mi katılmamıştı MHP lideri Bahçeli yoksa Meclis açılışında parti yöneticilerinin teamüllerin dışına bolca taşıp Cumhurbaşkanı ile polemiğe girecek olmalarına şahit mi olmak istememişti?
İri puntoyla yazılmış yarım a4 boyutundaki otuz sayfa boyunca MHP'lileri ya da CHP'lileri rahatsız edecek tek cümle yoktu bence ama onlar konuşmayı ara ara provoke etmeyi tercih etti.
Konuşma beklendiği gibi yaşanan sürecin temel sorunlarına ilişkin Cumhurbaşkanlığı makamının bakış açısını yansıtıyordu.
Suriye, mülteciler, bölgedeki kargaşa, terör, buna bağlı olarak Çözüm Süreci aşamaları ve biraz AB, ekonomi,1 Kasım'daki yeni seçim.
Bu başlıklara rağmen konuşma temel bir analize dayanıyordu; “Yaşamakta olduklarımızın tümü birbirine çok bağlıydı.”
Terörle mücadeledeki kararlılık, Türkiye'nin bölünmezliği, milletin birliği, Türkçe, İstiklâl Marşı vurguları yanında genelde hepimize özelde Kürt vatandaşlara yönelik çağrısı netti; tek bayrak altında tek vatan üzerinde tek devlete sahip tek bir milletiz.
İç bakışın daha sonra bir analize dönüştüğü yer konuşmanın son bölümündeydi; “Küresel sistem hareket halinde, değişirken Türkiye'nin kazanımları ve hedeflerini heba etmemek…”
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının ağırlıklı bölümünü oluşturan terörle mücadele ve dış gelişmeler birbirine burada bağlanıyordu; ona göre sonuna kadar mücadele edilecek olan terör bütün bu gelişmelerin bir parçasıydı.
Ki doğru analizin bu olduğu ortada.
Yaşadıklarımızın bizden, kendi sorunlarımızdan bağımsız olduğunu reddeden güya çok bilmiş sanat ve medyadaki entelektüel hegemonya bunun tersini iddia edip kaç asırdır sadece kendimizi suçlamamamızı öğütlüyorsa da Tunus, Libya, Mısır, Suriye, Irak, Filistin, Afrika'nın orta kuşağındaki Müslüman coğrafya hatta İran'daki manevra ve Kırım meselesine kadar her şey birbirine bağlı.
Bütün bu haritada yerinden kıpırdatılamamış, hâlâ parçalanma tehlikesi geçirmeyen, bütün çalkantılarına rağmen istikrarsız ve umutsuz hale düşmemiş tek ülke var.
İster karadan ister Karadeniz ve Akdeniz sularından nereden bakarsanız bakın Erdoğan'ın konuşmasının sonunda altını çizdiği gibi 78 milyonun aynı şekilde aynı yönde hareket etmesinin tam sırası.
Aramızda onlarca kültürel, siyasal, sosyolojik, düşünsel farklılık var ve olmalı da; bunlarla geleceğimize ait olanları yıpratmamak, ayırmak meselesi yaşadığımız.
Suriye göklerinde artık ezanlara F-22'lere Su-24'lerin sesi de karışmaya başladı.
Herkes üzerinde tartışsa da ülke geleceğinde yeri olmadığı kesinleşen Esat sadece savaşın simgesel araçlarından biri artık.
Fiilen bölündüğü ortada olan bu fakir ülkenin geleceğinde kendileri dışında herkes söz sahibi neredeyse. Onlara düşen taraflardan birinin yanında çarpışmak ya da bombalanmak ya da yollara düşmek…
Bütün bu kargaşada Suriye'nin kuzeyinde, hemen sınırlarımızın altında bir Kürt bölgesi oluşturmak isteyen PKK/PYD Batı'nın yanında Işid'e karşı savaştığı algısıyla fırsatı kaçırmak istemiyor.
Aynı anda iki ülkede birden böyle bir savaşı kaldıramayacakları açık olduğu halde Türkiye'yi böyle bir dönemde oyalamaları, rahatsız etmelerinin sebebi herhalde kendi taktik çalışmaları değil.
Tıpkı bayram boyunca yollarda güneye doğru ilerlediği görülen tankların terörle mücadele için sınıra gitmediği gibi.
Ankara içine girdiği makasa katlanıyorsa da sonunda o makasın kendisini kesip atmasına müsaade etmeyecek.
Dünyanın bütün orduları Akdeniz'e konuşlanırken Kıbrıs görüşmelerinin bundan sonra Avrupa'nın bundan önce burun kıvırıp şimdi birden yumuşadığı gibi gitmeyeceği nasıl belliyse o haritaları çizen cetveller en azından Anadolu'ya kadar uzatılamayacak.
Herhalde konuşma sırasında diplomatik locayı tıka basa dolduran ecnebiler de hem kelimelerden hem hareketlerden hem tonlamadan bu kadarını anlamışlardır.
Yaşayan görecek…