Yazın bitimi ve sonbaharın başlamasıyla gündüzlerin sıcak gecelerin ayaz olduğu bu günler köylerde ve kırsal bölgelerde
zamanıdır.
Yapıldığı evlerde kokusu sokaklara kadar yayılır.
Yani köy evlerinde odaların mis gibi tarhana koktuğu günlerdeyiz.
Anadolu’da hâlâ yoğun olarak yapılıyor mu bilmiyorum ama yakın çevremde o geleneği sürdürenler var.
Annemden çocukluğumda ilk duyduğumda şaşırmıştım; “
Tarhana rençberin kahvesidir.
” demişti.
Ama böyle düzgün söylenmez.
Köylü ağzıyla söyleyiş şöyledir; “
Darana irençberin gavesidir.
”
O günden beri de en sevdiğim çorbadır tarhana.
Şimdi birçok insan
ne olduğunu bilmez.
Rençber, 1500 yıllarında Farsça’dan alınmış.
Zahmet çeken emekçi demek.
Yani günümüzde kullandığımız tabirle
.
Tarım aletleri olmadığı için
yapılırdı her şey.
Güneş doğmadan ailecek kalkılır, kadınlar ve erkekler tarlaya, çocuklar da ağıldan hayvanları alarak meraya doğru yola çıkılırdı.
Evde sadece varsa yaşlı nine, yoksa yemek yapacak biri kalırdı.
Önce üç dört saat tarlada çalışılır sonra evden getirilen tarhana çorbasına bolca
doğranır ve birlikte
sallanırdı.
Tarhana yapımı ile aynı zamanlar içinde
bölgesinde pastırmalar kurutulduğu için bu döneme
da denir.
Genellikle sonbahar mevsiminde başlar.
Yılda birkaç kez yaşanır ve kasım sonuna kadar sürer.
Tarhana ve pastırmanın kurutulması için en ideal dönemdir.
Dünyanın pek çok yerinde yaşanan bu dönem, Almanya’da “
”, İsveç’te
, Amerika Birleşik Devletleri’nde “
” (Indian summer) gibi adlar alır.
Tarhana
buğday unu, yoğurt, biber, tuz, soğan, domates
ve aroma verici bitkisel maddelerle yoğrulan hamurun fermente edildikten sonra kurutulması, öğütülmesi ve elenmesi ile elde edilen bir gıdadır.
Tarhana Orta Asya’dan göçen
tarafından Anadolu’ya gelmiş ve batı ülkelerine yayılmıştır.
Ülkemizde yaklaşık
olduğu bilinmektedir.
Bunlardan bazıları; Ege, Trakya, Gediz, Sivas, Maraş, Beyşehir, Kastamonu yaş, göce, göçmen, kiren (kızılcık), hamur, et, süt, üzüm tarhanaları ve top, ak, kıymalı, şalgamlı ve pancarlı tarhanalardır.
Bu çeşitlilik yöresel olarak kullanılan
değişiklikler ve
şeklinden kaynaklanmaktadır.
Tarhana ve çorbası içerdiği besin değerleri sebebiyle aile ve toplum sağlığı için oldukça önemli bir yere sahip.
Tarhana denilince akla ilk gelen yöre
.
Uşaklılar tarhana çorbasının içinde “
” olduğunu söylerler.
Gıda uzmanlarına göre tarhana çorbasında
A, B, B1, B2, B6, C, D, E, K, N
vitaminleri ile çok sayıda aminoasit bulunur.
Tarhana ana bileşeni olan
esansiyel aminoasitler bakımından birbirlerini tamamlamaları sayesinde daha
yüksek kaliteli protein kaynağı
hâline dönüşür.
Ayrıca tarhana
,
bakımından da oldukça zengindir.
Araştırmacılar tarhananın, özellikle
bebekler, oyun-okul çağı çocuklar
ve risk altındaki kişiler için yararlı bir gıda olduğunu söylerler.
Tarhana kurutulduktan sonra evlerde çeşitli iriliklerde öğütülerek bez torbalarda, fıçılarda (
yöresinde), kavanozlarda serin, ışık almayan, rutubetsiz ortamlarda depolanır.
Depolama koşullarının uygun olması durumunda
arasında renk, koku, mikrobiyolojik özelliklerinde değişme olmadan saklanabilir.
Söz konusu tarhana olunca
adı altına süt tozu ve margarini Türkiye’ye verirken zeytinyağı ile tereyağını kendine alan,
yılları arasında Türkiye’ye “
” adını verdiği genetiğiyle oynanmış GDO’lu buğdayı da satmayı başaran ABD’ye karşı tek başına mücadele eden ve kazanan ve halka tarhana yapmayı öneren Tarhana Osman’ı da hayırla anmak lazım.
O dönemde ABD’nin verdiği buğdayla topraklarımızı, süt tozu ve margarinle de insanlarımızı zehirlediğini söyleyen
lakabıyla meşhur olan
hem Türkiye’de hem Amerika’da biyokimya eğitimi almış değerli bir insandı.
Selda Bağcan’dan dinlediğimiz söz ve müziği Emrah Mahzuni’ye ait olan,
isimli türküde ne diyorduk;