Tasarım harikası doğada bizim çöp dediğimiz her şey
tekrar tüketildiği için çöp sorunu yoktur.
Kırsal bölgelerde yaşayanların da çöp sorunu olduğu söylenemez.
Çöpler şehirlerle doğan bir sorundur.
Daha doğrusu
ile dünyanın en büyük sorunu haline dönüşmüştür.
tarıma dayalı küçük yerleşim yerlerinde evcil hayvanların atıkları gübre olur.
İnsanların yemek artıkları ineğin koyunun, meyve kabukları kuzuların tavuk ve ördeklerin yemi olur.
Bazı meyvelerin sert kabukları sobalara çıra olur.
Her atık bir şekilde yeniden kullanılarak faydalı hale dönüştürülür.
Atığının pis kabul edildiği tek canlı insandır.
Vahşi denilen hayvanların
helal rızıkları da leşlerdir
, onları yiyerek hem tabiat dediğimiz doğada temizliği sağlarlar hem de yaşamlarını devam ettirecek gıdayı almış olurlar.
, vahşi diye isimlendirdikleri yaşamla ilgili belgesellerinde hep aslan, kaplan, kurt, sırtlan, timsah ve yırtıcı kuşların canlı hayvanlarla beslendiğini seyrettirerek bizlere
bu vahşetin doğanın kanunu olduğunu yutturmaya çalışırlar
Doğayı ve içindekileri tasarlayan
ki biz ona Allah diyoruz; O, hiçbir canlıyı vahşi hayvanlar canlı canlı yakalayıp parçalasın ve canlı canlı yesin diye yaratmamıştır.
Biz onun
olduğuna inanıyorsak ki öyledir.
Aslan ormanlar kralıyım diyerek her acıktığında geyik ya da sığır sürüsüne saldıramaz öyle bir hakkı yoktur.
Saldırıyorsa, bedelini aynı şekilde öder ama sen onu göremezsin çünkü belgeselciler onu çekmezler.
Belgeselcilerin arka plandaki amacı zaten dünyaya güçlünün güçlüyü ezebileceğini kabul ettirmektir.
Yani
vahşi kapitalizmi meşrulaştırmak
amacından başka amaçları yoktur.
İnsandan vahşi hiç bir canlı yoktur.
Aslan bile karnı acıktığında canlı av ararken, insan temel ihtiyacı için değil, biriktirmek için saldırır.
Vahşi olan doğa değil, kapitalizmdir
ve onu ayakta tutmaya çalışanlardır.
Tarımdan ve doğadan uzaklaştıkça
da uzaklaştık.
Şehirlerde yaşamaya başladık ama medenileşemedik.
Çöpü ayrıştırmayı bilmeyen,
çöp üretmeyi şehirlilik sanan
kuru kalabalıklar arasında yalnız yaşamaya alıştık.
Tek tek insan olarak kalmak yerine
yığın olmayı tercih ettik
Çöpüne Sahip Çık Vakfı’nın
Türkiye genelinde gerçekleştirdiği
Türkiye Atık Farkındalık ve Algı Araştırması’nın
sonuçları geniş katılımlı bir çalıştayda değerlendirilmiş.
Çalıştay’ın amacı araştırma sonuçlarından yola çıkarak çözümler önermek.
Vakfın Genel Müdürü Emrah Bilge diyor ki: “Ürettiğimiz çöpü azaltmak ve çöpü doğru yere atmak bizim elimizde.
Belediyenin çöpü toplaması sorunumuzu çözmüyor, sadece problemi gözümüzün önünden kaldırıyor.
Asıl önemli olan
; ortaya çıkan çöplerin ise en iyi şekilde
doğru yere atılması”.
Çalıştayın çöp sorununu çözmeye yönelik önerileri arasında şunlar yer aldı;
* Tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmeden kalıcı çözümlere ulaşmak zor.
* O yüzden çöpün doğru yere atılmasından önce tek kullanımlık ürünlerin tüketimine dayanan
odaklı tüketim alışkanlıklarından uzaklaşmamız gerekiyor.
* Geri dönüşümü teşvik etmek amacıyla
sistemlerine başvurulabilir.
* Çözümlerin sürdürülebilir olması için çocukluktan itibaren
çalışmalarına ağırlık verilebilir.
Araştırma ve Çalıştayda öne çıkan sonuçlar da çarpıcı;
Türkiye’de çöp denildiğinde insanların yalnızca
aklına geri dönüşüm geliyor.
Geri kalanlar çöpü bir an önce uzaklaştırılması gereken bir yığın olarak görüyor.
Toplumun yüzde 60’ı
kavramından habersiz.
Problemin çözümü için iki görüş başa baş durumda.
Katılımcıların
çöpü ayrıştıranların ödüllendirilmesini önermiş.
ise ödül yerine cezanın etkili olacağını söyemiş.
Araştırmaya katılanların
de çözümü devletten bekliyormuş.
Devletin bizi adam etmesini bekliyorsak yolumuz epey uzun demektir.