Fransa ile dün, bugün, yarın

04:0028/10/2020, Çarşamba
G: 27/10/2020, Salı
Yaşar Süngü

Dün;Osmanlı-Fransız ilişkileri Kutsal Roma İmparatoru olarak görülen Şarlken’e yenilen Fransuva’nın Kanuni’den yardım istemesiyle başladı.Kanuni Sultan Süleyman Şarlken’e karşı bir denge oluşturmak ve Avrupa Hristiyan birliğini parçalamak için Fransa’yı destekledi.Osmanlı Devleti’nin desteğini kaybetmek istemeyen Fransuva, Kanuni’ye bir elçi göndererek, birtakım ayrıcalıklar talep etti. Taraflar arasında dostluk ve ticaret antlaşması imzalandı.Fransa’ya Osmanlı topraklarında ve limanlarında ticaret

Dün;

Osmanlı-Fransız ilişkileri Kutsal Roma İmparatoru olarak görülen Şarlken’e yenilen Fransuva’nın Kanuni’den yardım istemesiyle başladı.

Kanuni Sultan Süleyman Şarlken’e karşı bir denge oluşturmak ve Avrupa Hristiyan birliğini parçalamak için Fransa’yı destekledi.

Osmanlı Devleti’nin desteğini kaybetmek istemeyen Fransuva, Kanuni’ye bir elçi göndererek, birtakım ayrıcalıklar talep etti. Taraflar arasında dostluk ve ticaret antlaşması imzalandı.

Fransa’ya Osmanlı topraklarında ve limanlarında ticaret yapma imkanı veren Kanuni, İslam dünyasına karşı birleşmek isteyen Hristiyan Birliğini ilk parçalayan padişah.

Kanuni’den sonra gelen diğer padişahlar da aynı siyaseti izlemiş ve Hristiyanların birlik olmalarını aralarından kendilerine yakın duranları destekleyerek engellemiştir.

Balkan ülkeleri de uygulanan aynı siyasetle yıllarca Osmanlı toprağı olarak kalmıştır.

Sonra ne oldu?

Sonra biz zayıfladık, aynı taktiği onlar öğrendi ve bize uyguladı.

Şimdi onlar birlik, biz paramparçayız.

**

Bugün;

Yaklaşık 450 Fransız şirketinin Türkiye’de sanayi veya ticari faaliyeti var. Fransız-Türk ikili ticari ilişkilerde üç kilit sektör var; Otomotiv, tekstil, ilaç.

Fransa ve Türkiye arasındaki ekonomik ilişkiler ticaret ve yatırım alanlarında son 10 yılda hızlı bir artış göstermiş.

Türkiye’deki Fransa’nın Dış Ticaret Danışmanları ile yapılan anketler sonucunda ortaya çıkan, Fransız şirketlerinin Türkiye’de yerleşik olma sebepleri şöyle sıralanıyor;

*Canlı ve dinamik bir iç pazardan istifade edilmesi (82 milyonluk nüfus)

*Yetenekli ve esnek iş gücünden yararlanılması

*İthalat engellerinin aşılması (Gümrük Birliği’ne rağmen)

*Çeşitlendirilmiş ve güçlü bir yerel özel sektörle bütünleşme arayışı

*Orta Doğu, Güney Kafkasya ve Orta Asya’ya giriş noktası olma imkanından yararlanılması;

Yukarıda sıralanan özellikler sadece Fransızları değil, diğer yabancı yatırımcılar için de Türkiye’yi cazip kılıyor.

Bir de şu noktayı gözardı etmemek lazım; Türkiye yabancı yatırımcı için sadece ucuz işçiliğin olduğu ülke değil, başka ülkelere göre (Çalışanlar açısından) çok daha kaliteli üretimin yapıldığı bir yer.

Yatırımların mantığı incelenen sektörlere göre farklılık gösteriyor;

Otomotiv: İkili ticaret dengesi 2006 yılından itibaren Fransa için açık vererek, 2019 yılında 2,7 milyar Euro’ya çıkmakla beraber, ihracatta genel olarak bu dönemde artış görülüyor.

Türkiye’nin Fransa’dan araç ve aksesuar ithalatındaki pazar payı düşüşü, Fransa’nın küresel pazar payının zayıflamasından daha hızlı.

Ancak, Renault ve ekipman üreticileri yerel olarak üretime yönelik yatırımlar yapmamış olsaydı, Fransız şirketlerinin (dünyadaki ve Türkiye’deki) konumu daha düşük olacaktı.

Türkiye, Renault’nun beşinci pazarı olup, bu Fransız markası binek araçlarda lider.

Tekstil/giyim: Fransız şirketleri, Türkiye için fazla veren ikili ticaret dengesini hareketlendirerek, Türkiye’ye yatırım yapmak yerine Türkiye’de alt yüklenicilerle çalışıyorlar.

Türkiye’de üretim de Fransa’dan konfeksiyon alanındaki özel makinelerin ve teknik ürünlerin ithal edilmesine yol açıyor.

Türkiye’de satılan Fransız tekstil-giyim sektörü büyük ölçüde lüks alanda.

İlaç endüstrisi: Fransız yatırımları doğrudan (Sanofi) veya lisans anlaşmaları şeklinde (Servier) yapılıyor.

**

Yarın;

Avrupa ve ABD’de yaşanan İslam düşmanlığı, İslam coğrafyasındaki Müslümanlara değil, kendi ülkelerinde hızla artan Müslüman nüfusa yönelik.

Kendi ülkelerinin dışındaki Müslümanların yaşadığı ülkeleri ya yönetiyorlar ya sömürüyorlar.

Geleceğe yönelik yaptıkları bütün araştırma ve projeksiyonlarda ülkelerinde etkinlikleri ve güçleri hızla artan Müslüman nüfusun gelecekte kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarına zarar vereceğini ve ülkeye hâkim olacağını düşünüyorlar.

Endişelenmekte haklılar.

Mesela 65 milyonluk Fransa’da Afrika ve Ortadoğu kökenli yaşayan Müslümanlar nüfusun yüzde 10’una sahip.

Yarının Fransa’sında Macron olmayacak ama 6.5 milyonu aşan ve hızla artan Fransız Müslüman nüfus hep olacak.

O yüzden bu sıkıntılar geçici.

#Fransa
#Macron
#Yatırım