Ortalama hesaplara göre küreselleşen ekonomide temiz enerji sektöründe yapılması gereken yıllık yatırım miktarı
civarında.
Türkiye’nin coğrafi konumu ve iklim koşulları, temiz enerji denilen
santrali kurulumu için oldukça elverişli.
Bu doğal avantajı
devlet, özel sektör ve üniversite iş birliği
doğru kullanabilirsek küresel enerji alanında büyük oyuncu olabiliriz.
Enerji alanında ne yaptık ne yapıyoruz bir bakalım;
Türkiye’nin rüzgar türbini üreticileri ve 3
50’den fazla alt tedarikçi,
Avrupa pazarı için önemli bir tedarik zinciri oluşturdu.
Türkiye 2035 yılına kadar her yıl 5.000 MW rüzgar enerjisi yatırımı yapmayı hedefliyor.
Bu hedefin gerçekleştirilmesi durumunda toplam
kapasitesi 50.000 MW’a ulaşacak.
Böylelikle Türkiye, elektrik üretiminde rüzgar enerjisinin payını yüzde 25-30 seviyelerine çıkarmayı planlıyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Dünya Bankası iş birliğiyle Marmara ve Balıkesir kıyılarında
deniz üstü rüzgar santralleri
için ölçüm çalışmalarına başlandı.
Türkiye’nin karasularında toplamda 75 GW’lık teknik
denizüstü rüzgar enerjisi
potansiyeli bulunuyor ve bu kapasitenin büyük kısmı belirlenen dört ana bölgeye odaklanmış durumda.
Üretim sürecinin tamamını veya bir kısmını gerçekleştiren
üreticilerinin sayısı 37.
Ancak, sektördeki hızlı büyüme, yeni yatırımlar ve küçük ölçekli üreticilerin sayısındaki artış göz önünde bulundurulduğunda, bu sayının 37’nin üzerinde olduğu nerdeyse kesin.
Türkiye’nin
kapasitesi, ülkeyi dünya sıralamasında 6. sıraya, Avrupa’da ise lider konuma taşıyor.
Bu başarı, Türkiye’nin güneş enerjisi potansiyelini ortaya koyması açısından büyük önem taşıyor.
Geçen ay açıklanan
Yenilenebilir Enerji 2035 Yol Haritası’nda,
mevcut durumda yaklaşık 30 bin megavat olan güneş ve rüzgar enerjisi kurulu gücünün 2035’e kadar 4 kat artarak 120 bin megavata ulaşması hedefleniyor.
Bu doğrultuda iletim altyapısının geliştirilmesini de öngören plana göre, ihtiyaç duyulan toplam yatırım tutarı ise 28 milyar dolar olarak hesaplanıyor.
Şimdi 2024 yılı itibarıyla dünyada enerji alanında yerimize bakalım;
WEF’in Enerji Dönüşüm Endeksi (ETI), 120 ülkenin mevcut enerji sistemleri ve dönüşüm performansını değerlendirmiş.
Raporda, Türkiye’nin enerji dönüşümündeki performansının gelişmekte olan ülkeler ortalamasına yakın olduğu belirtiliyor.
Rapora göre, bu ülkelerin 107’si son 10 yılda enerji dönüşümünde ilerleme kaydetti.
ETI sıralamasında Avrupa ülkeleri başı çekiyor. İsveç, Danimarka, Finlandiya ve İsviçre ilk sıralarda yer alırken,
bulunuyor.
Küresel temiz enerji yatırımları 2020’den bu yana yüzde 40 arttı, ancak bu büyüme öncelikle gelişmiş ekonomiler ve Çin’de yoğunlaştı.
2023’te temiz enerji yatırımları rekor bir seviyeye ulaşarak 1.8 trilyon dolara yükseldi ve bu yatırımların üçte birinden fazlası Çin tarafından gerçekleştirildi.
Bu alanda iki ülke dikkat çekici biçimde öne çıkmış.
, 2023 yılında bir önceki yıl tüm dünyanın kurduğu kadar güneş enerjisi santrali devreye aldı.
ise hidroelektrik ve biyoyakıt alanındaki uzun vadeli planları ve kurumsal gelişim girişimleriyle yatırım çekmeyi başardı.
Yenilenebilir Enerji 2035 Yol Haritası’nı
değerlendiren Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol’a göre Türkiye, Avrupa’da bu konuda en önde gelen ülkeden. Potansiyel çok büyük;
“Yeni enerji teknolojilerinde ülkeler önemli bir pozisyon almaya çalışıyorlar.
Pozisyon almaları iki sayede olabilir.
kendi üretimini artırmak. Bunlar, temiz enerji teknolojilerinde güneş panelleri, bataryalar, elektrikli araçlar olabilir.
de kendi ülkelerine daha ucuz olan malların girmesini ticari kurallarla, vergilerle engellemek. Ben her ikisinin de olacağını düşünüyorum.
Bunun ülkeler arasında ciddi bir
yol açabileceğini, bundan da dünya ekonomisinin zarar görebileceğini düşünüyorum, eğer doğru bir şekilde yapılmazsa.”
gibi en temel ihtiyaçları gasp edilen Gazze halkına saldıranların ve göz yumanların bu kadar çok olması kimseyi umutsuzluğa düşürmesin.
Kötülerin kendilerini en güçlü hissettikleri zaman mağlup olduklarını geçmiş tarihten biliyoruz.