Bir fincan kahvede ne hikayeler var

04:0011/10/2020, Pazar
G: 10/10/2020, Cumartesi
Yaşar Süngü

Genç kuşak yerli ve yabancı kahve zincirlerinin de etkisiyle atalarının içeceğine sert bir dönüş yaptı.Yani kahveye dönüş hızlı oldu.Osmanlı'da şehir kültüründe kahve vardı, bugün onun yerini çay aldı.Her ne kadar ayranı resmi olarak “milli içecek” ilan etsek de asıl milli içecek bugün her evde kahvaltıyla başlayıp akşam yemeğinden sonra en az bir bardak içtiğimiz çaydır.Ancak çay içme kültürü genç kuşağa aktarılamayınca çaylar orta ve yaşlı kuşağa kaldı.Şimdi genç kuşağın tercih ettiği ve hızla

Genç kuşak yerli ve yabancı kahve zincirlerinin de etkisiyle atalarının içeceğine sert bir dönüş yaptı.

Yani kahveye dönüş hızlı oldu.

Osmanlı'da şehir kültüründe kahve vardı, bugün onun yerini çay aldı.

Her ne kadar ayranı resmi olarak “milli içecek” ilan etsek de asıl milli içecek bugün her evde kahvaltıyla başlayıp akşam yemeğinden sonra en az bir bardak içtiğimiz çaydır.

Ancak çay içme kültürü genç kuşağa aktarılamayınca çaylar orta ve yaşlı kuşağa kaldı.

Şimdi genç kuşağın tercih ettiği ve hızla içme kültürü olarak hanelere giren kahve var artık.

Ancak biz yani bu toprakların insanı kahveye de çaya da hayır demedi.

Osmanlı’dan günümüze kahve ve çay kültürüyle büyüdük.

**

Peki gençlerin bu kadar ilgi gösterdiği kahvenin masamıza gelene kadar ki hikayesi nasıl.

Kahvenin hikayesi tadı kadar keyifli değil.

Afrika üzerine akademik çalışmalarıyla tanınan Profesör.Dr. Ahmet Kavas’ın eylül ayında itohaber.com’da yayınlanan kahve ile ilgili yazısından öğrendiğimize göre kahvede de diğer birçok tarım ürünlerinde olduğu gibi inanılmaz bir sömürü ve haksız kazanç var.

Profesör Dr Kavas’ın yazısıyla devam edelim;

Günümüzde 10 milyon tona ulaşan global kahve üretiminin yaklaşık yüzde 16’sı Afrika’da. Anavatanı Afrika olan kahve, 90 ülkede üretiliyor.

25 milyon çiftçiye doğrudan, 110 milyon insana ise dolaylı istihdam sağlanıyor.

Fildişi Sahili’nde Avrupalı bir firmanın açtığı kahve öğütme fabrikası dışında tüm yeşil kahve çekirdeği hiçbir sanayi işlemine tabi tutulmadan Hamburg ve Roterdam limanlarına sevk edilip buralardan da işleneceği farklı ülkelerdeki tesislere gönderiliyor.

Diğer ihraç ürünlerinde olduğu gibi kahvede de ekiminden ürün elde edilene kadar emeği çeken üreticiler karınlarını zor doyururken ve kilosu bir dolar dahi etmeyen ürünleri işlendikten sonra içlerinde kilosu bin 500, 2 bin, hatta 3 bin dolara müşteri bulan türleri var.

**

Kahvenin nasıl bulunduğunun hikayesi de ilginç; kahve, eski adıyla Habeşistan olarak bilinen Afrika’nın nüfus bakımından Nijerya’dan sonra en kalabalık ikinci ülkesi olan Etiyopya’da yetişen bir ağaçtı.

Kaldi isimli bir çoban keçilerinin bir ağacın meyvelerini yediklerinde daha hareketli olduklarını fark edince, bunu köyündeki keşişlere götürüp onların da sıcak suya katarak içmeleriyle ayinlerde uyuklamaları geçmiş.

6. yüzyılda ulaştığı Yemen’de yaygınlaşması asırlar almış.

Yemenliler, 12. yüzyılda buna çok önem vermişler ve adına ‘kahve’ demişler.

Ticaretini de Arap tacirler yaptığı için en makbul türüne de ‘Arabica’ denmiş. Yemen’de ‘Moka’ adıyla da tanınmış.

Tüm Arabistan, Mısır, Irak, Suriye ve özellikle İstanbul’da 16. yüzyılda çok tüketilen bir içecek olmuş.

Özellikle Osmanlılar bugün dünyanın en fazla kahve tüketicisi Avrupa toplumlarına kahveyi tanıtan millet olarak biliniyor.

Zira Avrupa, kahveyi ilk defa 17. yüzyılın başlarında öğrenmiş.

**

Günümüzde tüm ülkelerde az veya çok kahve tüketiliyor. Takriben günde 1.6 milyar fincan kahvenin içildiği dünyamızda çok ilginç bir durum söz konusu.

Kısaca, “Güney üretir, kuzey tüketir” diye bir kavram gelişmiş.

Kahvenin bir özelliği, sadece tropikal bölgelerde yetişmesi.

Kuzey yarımküre bu ürünün yetişmesine uygun değil.

Tüm ürünlerin yüzde 79’u hiç ürün yetiştirilmeyen Avrupa (yüzde 53) ve ABD ile Kanada’da (yüzde 26) tüketiliyor.

Hatta Arabica’nın fiyatının belirlendiği borsa New York’ta, Robusta’nınki ise Londra’da.

Finlandiya, kişi başına yılda yaklaşık 12 kg. tüketimle birinci sırayı alırken, diğer İskandinav ülkeleri de kişi başına ortalama 10 kg. civarında kahve içiyor.

Diğer Avrupa ülkelerinde ise en düşük kişi başı tüketimler de 6 kg. civarında.

‘Türk kahvesi’ adıyla pişirilme tarzıyla adeta marka olmuş Türkiye ise son yıllardaki artışlarla ancak kişi başına 1.1 kg. tüketir hale gelebilmiş.

**

Kahvede de mısır ve petrolde olduğu gibi üretici Afrika ülkeleri ile tüketici Avrupa ülkeleri arasındaki ilişki bizim tarımdaki çiftçi ile aracı arasındaki ilişki gibi.

Üretici karnını zor doyururken aracılar kazançlarını katlıyor.

Bu ticaretten üreticiye bir lira düşerken 9 lirası aracıya kalıyor.

Ne demiş şair; Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa.

#Kahve
#Şehir
#Osmanlı