1970’li yıllardaki gözünü para hırsı bürümüş olan patrona ahlak ve insanlık dersi veren
Münir Özkul’un oynadığı Yaşar Usta’nın
söylediklerinin bugün hala karşılığı varsa, ciddiye alınıyorsa, örnekleri görülüyorsa, 40 sene öncenin seri imalat yapan otomasyon ağırlıklı ekonomi dünyasındaki
çalışan-çalıştıran ilişkilerinin
robot teknolojisine geçildiği bugünlere kadar yani 40 senede bir arpa boyu ilerlemediği anlaşılır.
‘Bizim Aile’ filminde ‘
, oğlunun sevdalandığı kızın zengin ve vicdansız babasının işyerine gidip insanlık dersi verdiği o meşhur konuşmayı hatırlayalım;
“Bak beyim, sana iki çift lafım var.
Koskoca adamsın.
Paran var, pulun var, herşeyin var.
Binlerce kişi çalışıyor emrinde.
Yakışır mı sana ekmekle oynamak.
Yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak.
Sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören.
Anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor.
Ama ben boşuna konuşuyorum. Sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum.
Hıh. Sen büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi Saim bey.
Sen mi büyüksün. Hayır ben büyüğüm,
Sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç.
Gözümde pul kadar bile değerin yok.
Ama şunu iyi bil, ne oğluma ne de gelinime hiç birşey yapamayacaksın.
Yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi.
Çünkü biz birbirimize
parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız
.
Bizler birbirimizi seviyoruz.
Bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun.
Dokunma artık aileme, dokunma çocuklarıma, dokunma oğluma, dokunma gelinime.
Eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben, Yaşar usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni.
Anlıyor musun. Vururum ve dönüp arkama bakmam bile.”
Der ve çıkar,
zenginliğiyle her şeyi çözeceğini sanan adamın odasından
.
Müdürü olduğu özel kolejin kapatılmasının ardından öğrencilere parkta ders yaptırırken,
Mahmut hocanın yaptığı okul tarifi
mükemmeldir;
“Okul sadece dört yanı duvarla çevrili, tepesinde dam olan yer değildir.
Sırasında bir orman, sırasında dağ başı.
Öğrenmenin, bilginin var olduğu her yer okuldur.”
Hele de okulu ticarethane olarak gören okul sahibine söylediği
, “Ben tüccar değil, eğitimciyim”
sözleri eğitim anlayışının nasıl olması gerektiğini gösteren en net tariftir.
Bu memleketin en sevilen oyuncularından biri olan rahmetli
, balyoz gibi etkili olan
, “Ben yoksul Yaşar usta! sen, fabrikatör...”
sözleri hafızalarımızda hala taze ise ekonomik gelişmenin teknoloji boyutunu bırakıp biraz da
yeniden tartışmamız gerekiyor.
Filmlerinde güldürürken de ağlatırken de öğretiyordu.
Güle güle
, güle güle
, güle güle
.
Japon yönetmen
’nın “
” (Dreams) filminden bir sahne:
-İhtiyacımız yok. İnsanlar konfora çok alışmış. Konforun daha iyi olduğunu düşünüyorlar. Esas güzel olanı fırlatıp atıyorlar.
-Peki, etrafı nasıl aydınlatıyorsunuz?
-İyi de gece çok karanlıktır.
-Evet, zaten öyle olması gerekir.
-Geceleriniz de gündüz gibi aydınlansa fena mı olur?
-Gecelerim aydınlansın istemem. Çünkü o zaman yıldızları göremem.”
1-Dijital dünyada yapay zekâ ile sunulan algoritmik seçenekler
tasarlanıyor.
(Microsoft’ta yapay zekâ algoritmaları üzerine araştırmalar yapan Türk mühendis
)
2-‘Benden sonra tufan’ dememek bizi iyi insan yapacak. Toplum olarak parayı amaç olarak konumlandırıyoruz. Oysa
para; ün gibidir, gelir geçer
.
(BM’nin İyi Niyet Elçisi oyuncu
)