Mağripli bir dilenci, Halep’in kumaşçılar çarşısında şöyle haykırdı diyor Sâdi; “Ey servet sahipleri, eğer sizde insaf, bizde kanaat olsaydı, dünyada dilenme adeti kalkardı”. Toplumlarda dilenciliğin ve yoksulluğun artmasının suçlusu sadece servet sahipleri değil, sadece idareciler de değil. Kanaat etmesini bilmeyen, israfı önemsemeyen insanlarımız da yani biz de hepimiz bu suçun ortağıyız. ** 10-15 yaşlarındayken köyün gençleri geceleri bahçelere hırsızlık yapmaya giderlermiş. “Beni hiç çağırmazlardı”
Mağripli bir dilenci, Halep’in kumaşçılar çarşısında şöyle haykırdı diyor Sâdi; “Ey servet sahipleri, eğer sizde insaf, bizde kanaat olsaydı, dünyada dilenme adeti kalkardı”.
**
10-15 yaşlarındayken köyün gençleri geceleri bahçelere hırsızlık yapmaya giderlermiş.
Çalmayacağını biliyorlardı.
**
“Eve gidip alalım” dedi.
Ben de tamam almaya gidelim deyince tarladan çıktı arabanın kasasına bindi.
“Ön tarafa şoför mahalline niye gelmiyorsun” dedim.
“Devam et” dedi.
Akrabam olduğu halde ön tarafa oturmayı tercih etmek yerine arabanın kasasında gelmeyi tercih etmişti.
Neden?
“O kadının hassasiyetini şimdi kimsede göremiyorum. İnsanlara dedikodu malzemesi vermemek de bizim vazifelerimizdendir” derdi.
**
Bizim mahallede sevgilisini, sözlüsünü nişanlısını bu arabayla gezdirmeyen delikanlı yoktur.
Hayır diyemezdi, işim var da diyemezdi.
“Biz yalan söylemesini öğrenmedik. İhtiyacı olmasa istemez” derdi.
Suistimal ederler miydi?
Ederlerdi.
**
Gaz ve tuzdan başka diğer ihtiyaçlarını kendileri üretirlerdi.
Şekeri pancardan, yağı keten tohumundan, elbiseleri de keten sapından iplik üreterek yaparlardı.
**
Ketenden çıkarılan bu yağ hem kandillerde ışık, aydınlatma için hem de yemeklerde kullanılıyordu.
**
O zamanlar tuğla ve kiremit ocaklarında ürettikleri kırmızı tuğlaları öküz arabalarıyla 30 km uzaklıktaki Kartepe bölgesine satmaya getirirlermiş.
Babasının nasıl bir insan olarak bilindiğini bu hikâye ile anlatmıştı bir gün;
Aleviler de Salim ağayı çok severler.
Köyden biri tuğla ve kiremit istemiş.
Öküz arabasına kiremit ve tuğlaları yüklemişler ve Akmeşe üzerinden bayraktar köyüne varmışlar.
Tuğla ve kiremitler adamın ihtiyacından fazla gelmiş.
Arabada tuğlaların üçte biri kalmış.
Köylüler elde kalan tuğla ve kiremitleri alınca hem tuğlaları geri götürmekten hem de yükten kurtulmuş olurlar.
**
Bu hikayeleri anlatacak adam yok şimdi.
Onlarla bir arada olmayı ertelemeyin, görüşmemek için bahane bulmayın.
Önceliğiniz işiniz değil sevdikleriniz olsun.