Ali Cengiz oyunu

04:006/09/2020, Pazar
G: 6/09/2020, Pazar
Yaşar Süngü

Ağaçlar yalan söylemezler, hile yapmazlar. Elma ağacı hep elma verir, erik ağacı erik. Ne kedi bir köpek taklidi yapar ne de bir aslan fare.Hepsi neyse odur.Hile ve düzenbazlığa elverişli, renkten renge şekilden şekle dönen tek canlı varlık insandır.İnsanoğlu eksi sonsuzdan artı sonsuza kadar değişik rollere girebilir.Mesela bir takım kafamızı karıştıran üçkağıt, hile ve düzenbazlık işlerinde “Bu işte bir Ali Cengiz oyunu var” deriz.Çapanoğlu tabiri de buna benzer olaylarda çok kullanılır.Yani her

Ağaçlar yalan söylemezler, hile yapmazlar. Elma ağacı hep elma verir, erik ağacı erik. Ne kedi bir köpek taklidi yapar ne de bir aslan fare.

Hepsi neyse odur.

Hile ve düzenbazlığa elverişli, renkten renge şekilden şekle dönen tek canlı varlık insandır.

İnsanoğlu eksi sonsuzdan artı sonsuza kadar değişik rollere girebilir.

Mesela bir takım kafamızı karıştıran üçkağıt, hile ve düzenbazlık işlerinde “Bu işte bir Ali Cengiz oyunu var” deriz.

Çapanoğlu tabiri de buna benzer olaylarda çok kullanılır.

Yani her dönemin bir Ali Cengiz’i, bir Çapanoğlu’su vardır.

Ateş pahası ise halk arasındaki kullanılan en yaygın deyimdir.

Prof. İskender Pala toparladığı bu deyimleri “İki Dirhem Bir Çekirdek” adlı kitapçıkta toplamış.

Konuşmalarımızda çok kullandığımız bu deyimlerinin hikayelerini oradan alıntılayalım;

**

Hile ile iş yapanların dalaverelerine ve akla gelmeyecek tuzaklarına Ali Cengiz oyunu denir. “Filânca falancaya bir Ali Cengiz oyunu oynadı ki...” diye başlayan cümlelerin arkasında şeytanın bile aklına gelmeyecek hileler, düzenbazlıklar anlatılır.

Bu deyimin menşei eski bir halk hikâyesine dayanır.

Eski zamanda bir adam sihirbazlıkta o derece ileri gitmiş ki canını eğlendirmek ve halka marifetini göstermek üzere sık sık şekil değiştirmeye ve insanları hayrette bırakan oyunlar çıkarmaya başlamış.

Hatta bu oyunu menfaatleri için kullanmakta ve halkı aldatmakta da üstüne yokmuş.

Bu sihirbaz adamın bir huyu da isteyen herkese sihrini öğretmekmiş.

Ne var ki marifetini her kime öğretse, sonra ona bir oyun yaparak mat eder, öldürürmüş.

Devrin padişahı, bu gidişata dur demek isteyince, tellallar çığırtıp bu düzenbazı kendi huzurunda mat edene kızını vermeyi vaat etmiş.

Herkes bu tehlikeli sınavdan kaçarken Ali Cengiz adında fakir bir derviş, bu işe talip olmuş.

Ali Cengiz, sihirbazdan oyunu öğrenmek üzere kurs almaya başlamış.

Sınav, padişahın cuma selâmlığından sonra yapılacakmış.

Sonunda Ali Cengiz bir çiçek olup padişahın kucağına düşmüş. Sihirbaz bir eşek arısı olup üzerine konmuş. Ali Cengiz darı olup yere yayılmış.

Sihirbaz tavuk kılığına girmiş ve darıları toplamaya başlamış. O, darıları yiyedursun Ali Cengiz arkadan bir tilki olup tavuğu boğmuş.

Bu olaydan sonra bu tür hileli oyunlara Ali Cengiz demek adet olmuş

**

Tarihimizde Çapanoğlu lakabıyla anılan bir sülâle vardır.

Yozgat şehrini kuran Ahmet Paşa, bu sülâlenin ilk tanınmış kişisi olup 1764 yılında Sivas valisi iken önce azledilmiş, ardından da idam ettirilmiştir.

Ahmet Paşa’nın büyük oğlu Mustafa Bey ve ardından da küçük oğlu Süleyman Bey, vali olurlar. Süleyman Bey, bu sülâlenin şöhretini afaka salmış bireyidir.

Süleyman Bey zamanında sadece halk arasında değil; devlet kademelerinde de Çapanoğlu adı, korku ve çekingenlikle anılmaya başlar.

İşte o dönemde devlet memurlarından biri, verilecek bir yolsuzluk kararını kovuşturmak üzere müfettiş tayin olunur.

Araştırmaları ona, Çapanoğullarından birkaç kişinin de yolsuzluklarda parmağı olduğunu gösterir.

Çapanoğlu Süleyman Bey’in nüfuzundan çekinen memur, durumu yakın bir arkadaşına anlatıp fikrini ister.

Aldığı cevap şöyledir: Bu işi fazla kurcalama; altından Çapanoğlu çıkarsa başın belâda demektir!..

**

Vaktiyle Osmanlı hükümdarlarından biri maiyetiyle avlanmaya çıkmış.

Bir ceylanın peşinden koşarken, vakit bir hayli ilerlemiş ve gün batmaya yüz tutmuş.

Bu sırada gök kararmış, ortalığı şiddetli bir rüzgâr ve ardından da yağmur bastırmış.

Hünkâr ve adamları, en yakın kulübeye kendilerini zor atmışlar.

Meğer sığındıkları kulübe odunculuk yapan bir garibe aitmiş.

Sultan adamı tedirgin etmemek için kim olduklarını söylememiş ise de oduncu durumu kavramış ve ocağa büyük odunlar atıp kulübeyi iyice ısıtmış.

Dışarıda hem ıslanıp hem üşüyen padişah ve adamları bu durumdan pek memnun kalmışlar ve geceyi orada rahatça geçirmişler.

Hatta bir ara hünkâr; -Doğrusu şu ateş bin altın eder, diye söylenmiş.

Ertesi gün yola çıkacakları vakit, padişah oduncuya sormuş: -Efendi! Geceyi pek rahat geçirdik. Söyle bakalım borcumuz ne kadar?

Oduncu: -Bin altın beyzadem!

Vekilharç; -Ateş bu denli pahalı mıdır diye itiraz edince padişah vekilharcına dönüp:- Ağa, demiş, ateş iyiydi, şimdi pahasını verin!

Oduncunun bu tavrı halk arasında yayılmış, değerinin üstünde fiyat biçilen şeyler hakkında “ateş pahası” denilmeye başlanmış ve giderek deyimleşmiş.

#Ali Cengiz
#Çapanoğlu
#Altın