Öncelikle şunu belirtmeliyim ki bu yazıyı müzik üniversitesi kurulmasını öneren ve bu konuda çalışan arkadaşlarımıza karşı veya onların yanında; diğer yandan kurulmasına karşı olanlara da karşı veya onların yanında biri olarak yazmıyorum. Amacım, cumhuriyetten bu yana batı müziği ve 1976 yılında Türk müziği eğitimi vermek amacıyla kurulan Türk müziği konservatuarları tecrübesi üzerinden ve atılacak adımların daha dikkatli atılması, kadrolaşmalardan kaçınılması konusunda katkıda bulunmaktır.
Bağlama ustası Erol Parlak, bir “Müzik Üniversitesi kurulması” önerisiyle, aslında bir müzik hazinesi mahiyetindeki Türkiye'de olması gereken şeye dikkat çekti. Ancak, müzik üniversitesi kurulmadan önce mevcut konservatuarların ve müzik okullarının halledilmesi gereken pekçok meselesi olduğu gerçeğini gözardı etmemek gerekiyor.
“Müzik Üniversitesi” fikri ilk anda kulağa hoş gelebilir, hatta hiç müzik okullarının ve konservatuarların olmadığı müzik zengini bir ülke için bu fikir önemlidir, yöneticileri heyecanlandırabilir ama Türkiye'de cumhuriyetin ilk yıllarından beri iyi veya kötü; konservatuarların hatta 1976 yılından itibaren Türk müziği eğitimi de veren konservatuarların, eğitim fakültelerinin müzik bölümleri ve güzel sanatlar liselerinin müzik bölümleri olduğunu hatırlar ve bu müzik eğitimi kurumlarının istenen düzeyde müzik eğitimi vermediği gerçeği ile yüzleşirsek, Türkiye'de düzeyli, kaliteli ve sağlıklı müzik eğitimi vermesi gereken bu kurumlardan istenen verimi ve başarıyı elde edememişken üstüne bir de müzik üniversitesi kurmanın mevcut sorunları çözmekten uzak olacağını ve ülkemizin müzik eğitimine yeni bir boyut kazandıramayacağını da görebiliriz.
Müzik Üniversitesi kurulmasın demek istemiyorum, ancak bu üniversite kurulacaksa eğer, kurulmadan önce ülkemizdeki müzik eğitim düzeyi masaya yatırılmalıdır. Meselâ bu üniversitede nasıl bir akademisyen kadrosu yer almalıdır ve bu kadro yeterli ve kifayetli bir kadro mu diye düşünmek gerekmektedir. Mevcud konservatuarların ve diğer müzik eğitimi kurumlarının müzik eğitim kalite ve yeterliliği gözden geçirilmelidir. Bu okullardan mezun çocuklarımızın istihdam meseleleri incelenmelidir. En kestirme ifadeyle bugün konservatuarlardan mezun olan çocuklarımız öğretmen olamamaktadır. Devletin (TRT de dahil) koro ve orkestralarındaki kadrolar parsellenmiş durumdadır ve koro veya orkestralara alımlarda performans ve kabiliyetten çok, referans (yani torpil) geçerli olmaktadır. Mezun olan çocuklarımızın zihinleri, özellikle son sınıftan itibaren ciddî bir iş bulabilme sorunu ile meşgul olmaktadır. Bu, önemli bir meseledir. Bugün batı ülkelerinde konservatuar bitiren bir gencin iş sahası, gerek müzikbilimleri alanında, gerekse sanatını icrâ edebileceği alanlarda olsun, ülkemizden daha geniştir. Türkiye, bir müzik üniversitesi kurmadan önce bu elverişliliği sağlamalıdır. Bu üniversitenin, “sanat müziği, halk müziği, batı müziği” türünden anlamsız sınıflandırmalar üzerine kurulmaması gerektiği de önemlidir.
Öte yandan, ülkemizde maalesef müzik eğitimi veren konservatuarlar ve bütün müzik eğitim kurumlarında öğretim elemanlarının çoğu, alanlarında yeterli değildir. Ancak çok az sayıda öğretim elemanı, öğrencisini doğru yetiştirebilecek ve ona hem teorik hem de pratik anlamda katkı sağlayabilecek düzeydedir. Bu tabloyu önümüze koyduğumuzda, heyecanla kurulması planlanan “Müzik Üniversitesi”nde kimlerin hocalık yapıp kabiliyetli gençleri yetiştireceği sorusu önem kazanmaktadır. Meselâ bugün müzik eğitimi veren kurumlarımızda müzik bilmeyen müzikologlar görev yapmaktadır. Bu alanlarında kifayetsiz hocalar, müzik üniversitesinde de referansla yer bulacaklarsa eğer, müzik üniversitesinin eğitim kalitesinin daha en başta düşmesine sebeb olacaklardır.
Ayrıca, şu anda müzik eğitimi veren kurumlardaki batı müzikçi- Türk müzikçi, halk müzikçi-sanat müzikçi gibi düzeysiz gerilim ve çatışmaların müzik üniversitesine sıçrama ihtimali yüksektir. Çünkü müzik üniversitesinin kuruluşunda yine bildiğimiz kadrolaşmacılar sahneye çıkacak ve kendi kadrolarını bu üniversiteye sokacaklardır. Bir arkadaşımdan aldığım bilgiye göre, daha şimdiden müzik üniversitesi eğitim kadrosunda yer alacak isim listeleri hazırlanmaya başlamış bile. Bu isimlerden bazılarını duyduktan sonra kurulacak üniversitenin maalesef yeni bir ufuk açamayacağını düşünüyorum.
Öte yandan, kurulması planlanan müzik üniversitesinde nasıl bir müzik eğitim müfredatı uygulanacağı ve mevcud konservatuar ve müzik eğitim kurumlarından ne farkı olacağı sorusu da önemlidir. Eğer farklılık batı müziği ve Türk müziğinin birarada öğretilmesiyse, bu eğitim biçimi zaten mevcud konservatuarlarda uygulanmaktadır. Veya fark, müzikbilimsel bir alan açılımı ise, bu uygulama da zaten mevcuddur.
Türk müziği eğitimi veren konservatuarlarımızın, bırakın dünyayı, henüz kendi ülkemize müzik kültürümüz adına yeni bir ufuk açamadığını daha önce yazmıştım. Bunun tek sebebi, çok az bir kısmı hariç, öğretim elemanı kadrolarının yeterli düzeyde olmamasıdır ve bu ciddî sorun, müzik üniversitesi kurulduğunda da devam edecektir. Müzik üniversitesi fikrinin oldukça fantastik olduğu muhakkak ama bu saydığım sebeplerden dolayı ne kadar gerçekçi olduğu tartışılmalıdır. Yani özetle, müzik üniversitesinin müzik eğitimimize yeni neler getireceği konusu önemlidir. Cumhuriyetten sonraki müzik eğitimi ve 1976'dan itibaren Türk mûsikîsi konservatuarlarının, birkaç değerli sanatçı yetiştirmiş olmasının dışında bir arpa boyu yol gidememiş olması, bir tecrübe olarak önümüzde durmaktadır. Ayrıca müzik üniversitesi, liseden sonra düşük puanlarla girilebilen değil, müzik kabiliyeti ile girilebilen ve anaokulundan itibaren lise son sınıfa kadar iyi sayılabilecek düzeyde müzik eğitimi almış olan çocuklarımızın bu eğitimlerini geliştirdikleri, liyakat sahibi öğretim üyelerinin görev yaptığı çok yönlü bir üniversite, bir müzik eğitim kurumu olmalıdır. Yani, müzik üniversitesinin eğitim altyapısı çok iyi hazırlanmalı, bu üniversite geliştirici ve tamamlayıcı nitelikte olmalıdır. Yoksa altyapısı iyi hazırlanmamış kurumların bir müddet sonra üzerimize çöktükleri tecrübe ile sabittir.
Müzik üniversitesi kurulacaksa eğer, bütün bu –genel olarak- pek başarılı olmayan tecrübeden dersler çıkarılarak kurulmalıdır. Fantastik bir deney olarak kalmamalıdır. Türkiye, anlamsız müzik devriminden beri müzik hâfızasını kaybetmiştir ve müzikle ilgili halledilmesi gereken pekçok mesele vardır. Müzik üniversitesi, konservatuarlar gibi ülkenin yeni bir müzik meselesi hâline gelmemeli, bilâkis mevcud meselelere çözüm getirebilmelidir ama bu çözümü kimlerle getireceği de ayrı bir soru işaretidir.
Müzik üniversitesinin, her şeye rağmen bütün bu olumsuz tecrübelerden ders çıkarılarak ve bu olumsuzluklar aşılarak, Türkiye'nin müzik zenginliğine yakışır şekilde titizlikle kurulmasını ve zengin müzik kültürümüz için hayırlı olmasını diliyorum.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.