Dışişleri Bakanı Hakan Fidan dedi ki: “Türkiye ve Avrupa, Sarkozy öncesi çizgiye dönmeli.” Fidan’ın sözleri şu gerçeğe dayanıyor: “Sarkozy dönemine kadar, Almanya ve Fransa’nın siyasi liderleri, Türkiye’nin AB üyeliğini stratejik bir adım olarak gördü.” Ama sonra iş değişti. Üstelik sadece Türkiye-AB ilişkileri bağlamında değil. Karşımızda stratejik öngörü yeteneğini, (Merkel’den sonra) lider çıkarma kapasitesini kaybetmiş, diplomasinin d’sini bilmeyen, yükselen ırkçılığın kayığına binmiş, nobran
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan dedi ki: “Türkiye ve Avrupa, Sarkozy öncesi çizgiye dönmeli.” Fidan’ın sözleri şu gerçeğe dayanıyor: “Sarkozy dönemine kadar, Almanya ve Fransa’nın siyasi liderleri, Türkiye’nin AB üyeliğini stratejik bir adım olarak gördü.” Ama sonra iş değişti. Üstelik sadece Türkiye-AB ilişkileri bağlamında değil.
Karşımızda stratejik öngörü yeteneğini, (Merkel’den sonra) lider çıkarma kapasitesini kaybetmiş, diplomasinin d’sini bilmeyen, yükselen ırkçılığın kayığına binmiş, nobran bir AB (Fransa-Almanya) var. Ekonomik güç büyük ama başı kesilmiş tavuk gibiler. Rusya’nın Ukrayna saldırısı kimyalarını bozdu. Yeni arayışlara girdiler.
Türkiye ile de farklı bir ilişki kurmak istiyorlar.
Ancak alışkanlıklarından da kopamıyorlar. Züccaciye dükkânına giren fil gibiler. Özellikle Suriye konusunda.
SURİYE’DEKİ SATRANÇ TAHTASI
Bakınız…
Suriye’de müthiş bir satranç oynanıyor.
Bu diplomasi trafiğinin birbiriyle ilintili iki amacı var.
. Şam’ın uluslararası meşruiyetinin sağlanması, jeopolitik konumlanma.
. Suriye’nin siyasi ve ekonomik inşası. Bu kapsamda sağlanacak dış destek.
Ankara, Şam yönetiminin meşruiyetinin kabul edilmesi (dolayısıyla yaptırımların kalkması) için her platformu kullanıyor. Suriye konusunda kritik nokta,
Arap/Körfez ülkelerinin yeni Şam’dan ürkmemesiydi.
Ankara böyle bir sonucun oluşmaması için dikkatli davrandı. Önce Doha, ardından Ürdün’de Arap ülkeleriyle bir araya gelerek onlara Suriye’de istikrar için güçlü mesajlar verdi. Hatta
Dışişleri Bakanı Fidan’ın
Şam ziyareti öncesinde Arap ülkelerine “Önce Şam’a siz gidin” teklifi yapıldığı bile konuşuluyor.
Kahire’de katıldığı D-8 toplantısı ise Mısır’ın kaygılarını gidermek için oldukça önemliydi.
Bu temasların ardından
Arap/Körfez ülkelerinin Şam’a daha sıcak yaklaştığı görülüyor.
İnsani yardıma başladılar. Şam’la temas artıyor. Libya, Irak heyetleri Şam’a gitti. Şam bölge ülkeleriyle telefon trafiği yürüttü.
Suriye geçiş hükümeti ilk yurtdışı ziyaretini Suudi Arabistan’a gerçekleştirdi.
S. Arabistan Savunma Bakanı Bin Selman
“Suriye’nin kalkınma zamanı geldi” dedi.
Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani
önceki gün Katar, BAE ve Ürdün’ü kapsayan bölge turuna çıktı. ABD, Ukrayna, Azerbaycan; Şam’a giden diğer ülkelerdi.
Tüm bu ülkelerin elbette Şam’dan beklentileri var. Kimi ekonomik kazanım, kimi bölgesel nüfuz peşinde koşuyor. Suriye bu görüşmelerden maksimum çıkar elde etmeye çalışacak, diğer aktörler de aynısını deneyecektir. Karmaşık bir konudur.
Sıfır toplamlı bir oyun değildir.
Ancak bu ülkelerin hiçbiri -ABD dâhil- ellerini açık etmedi. En azından kameralar önünde, kesin sınırlar koymadı. Şam yönetimi ile göz hizasında bir ilişki kuruldu. Çünkü diplomasi bunu gerektirir. Ama aynı estetiği Almanya ve Fransa dışişleri bakanlarının ziyaretinde göremedik.
Almanya ve Fransa dışişleri bakanları Baerbock ve Barrot’un
Şam ziyareti birçok açıdan dikkat çekicidir. İç savaştan çıkmış milyonlarca insanın yaşadığı sorunlardan çok magazinel detaylar ve ikilinin öne sürdüğü “şartlar” gündeme gelmiştir. İkili, diğer heyetlerin aksine, Şam’a çelik yelekle gittiler. Suriye lideri Şara’nın Almanya’nın kadın
Dışişleri Bakanı Baerbock
ile tokalaşmaması ciddiyetsiz bir tartışmanın konusu oldu. Baerbock da yaptığı açıklama ile konuya girdi (Şara, daha önce
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın kadın müsteşarı Barbara Leaf
ile de bir araya gelmişti. Böyle bir haber çıktığını gördünüz mü?).
Alman ve Fransız bakanlar Suriye’ye çantalarında peşin hüküm ve şartlarla gitti.
“Beklentilerimiz karşılanmazsa Suriye’ye yardım etmeyiz” mesajı verdiler.
Bu mesajı da cümlenin en başına koydular.
12 yıllık iç savaştan çıkmış, tükenmiş bir topluma ilk mesajınız buysa, adı şantajdır.
Almanya ve Fransa’nın Suriye’den iki ana talebi olduğu anlaşılıyor.
. Tüm gruplar geçiş yönetimine katılsın istiyorlar. Bu yaklaşımı Ankara da paylaşıyor. Son tahlilde çıkabilecek yeni huzursuzlukların bir çuval inciri berbat etme potansiyeli yüksek. İyi de bu mesaj “Avrupa Suriye’yi destekleyecek ama İslâmcı idare kurulmasının sponsoru olmayacak” şeklindeki ayrıştırıcı bir cümleyle mi verilir?
İkilinin ikinci talebi terör örgütü PKK/SDG’nin konumuyla ilgili.
Baerbock dedi ki: “Barışçıl bir Suriye için Kürtlerin güvenliği önemli.” Burada terör örgütü PKK/SDG’yi işaret ettiklerini biliyoruz.
da şunu söyledi: “Ülkenin kuzeyinde silahlar susmalı. Siyasi bir çözüm bulunmalı.” Sonra,
terör örgütü PKK/SDG’nin elebaşı Mazlum Abdi ile telefonda görüştü.
Barrot’un “Kuzeyde silahlar susmalı” mesajı ile terör örgütünün Suriye’de “Çatışmayalım, masada konuşalım” yaklaşımı paraleldir. Suriye lideri Şara, tüm grupların silah bırakmasını istemiş, terör örgütü PKK/SDG temsilcileri ile bu kapsamda görüşülmüştü.
Terör örgütü bu görüşmeler kapsamında silah bırakmaya hazır olduğunu söylüyor ancak statü istiyor.
Bu statünün ne olduğunu hepimiz biliyoruz.
Sahada kazanamayacaklarını masada elde etmeye çalışıyorlar.
İki bakanın sürpriz Şam ziyaretinin en önemli sebeplerinden biri bu olsa gerek. Yoksa o iki bakanı Suriye’ye ABD mi gönderdi?
#Politika
#Siyaset
#Yahya Bostan
#Terör