Balkan Savaşları ve Cihan Harbi geçtiğimiz yüzyılda memleketimizin insani, sosyolojik ve ekonomik anlamda yaşadığı en büyük felaketlerdi. Bu zorlu süreç geride büyük insani kayıplar, harap olmuş bir memleket, tükenmiş bir ekonomi bıraktı. Kurtuluş Savaşı bu yenilgilerin ardından büyük bedeller ödenerek kazanıldı.Tablo öyle gösteriyor kiKahramanmaraş merkezli depremler o günden bu yana devlet ve toplum olarak yüzleştiğimiz en büyük imtihandır.Şiddeti, birbirini tetikleyen ardıl depremleri, yıkıcı
Balkan Savaşları ve Cihan Harbi geçtiğimiz yüzyılda memleketimizin insani, sosyolojik ve ekonomik anlamda yaşadığı en büyük felaketlerdi. Bu zorlu süreç geride büyük insani kayıplar, harap olmuş bir memleket, tükenmiş bir ekonomi bıraktı. Kurtuluş Savaşı bu yenilgilerin ardından büyük bedeller ödenerek kazanıldı.
Tablo öyle gösteriyor ki
Kahramanmaraş merkezli depremler o günden bu yana devlet ve toplum olarak yüzleştiğimiz en büyük imtihandır.
Şiddeti, birbirini tetikleyen ardıl depremleri, yıkıcı etkisi ve sonuçlarıyla
yakın tarihte eşine az rastlanan, büyük, çok büyük bir felakettir.
Depremler geniş bir bölgeyi etkilemiş, şehirlerimizi yıkmış, insanlarımızı hayattan koparmış, çetin kış şartlarıyla birleşince namütenahi imkanlara sahip Türkiye Cumhuriyeti devletinin bile müdahale sınırlarını zorlamıştır.
Çok can kaybettik. Canımız çok yandı. Arama-kurtarma gayretleriyle göçük altından -79 saat sonra dahi- canlı çıkarılan ve bizlere bağışlanan kardeşlerimizle bir nebze olsun teselli bulduk. Yüzyılın bu en büyük felaketinde enkaz altındaki kardeşlerimize salim bir kurtuluş, yaralılara şifa, hayatını kaybedenlere rahmet, geride kalanlara sabır, memleketimiz için güç ve kuvvet niyaz ediyorum. Allah ülkemizi ve insanımızı korusun. Başımız sağolsun.
“Böyle bir gündemde yeri mi?” diye soracaksınız belki ama yazmak ve dikkat çekmek zorundayım. Depremin yaralarını hep birlikte saracak, düştüğümüz yerden birbirimize tutunarak kalkacağız. Ancak bunu yaparken
Türkiye’nin geleceğini etkileyecek eğilimleri de takip etmek zorundayız.
Suriye’de yaşanması muhtemel gelişmelere işaret ediyorum. Jeopolitik düzlemde oynayan fay hatlarına.
Yazının sonunda belirecek fotoğrafı baştan ifade edeyim: Türkiye’nin Şam’la diyalog sürecini başlatması ve Ukrayna’da ortaya çıkan savaş, komşu ülkeleri yeni pozisyon almaya itiyor.
Söylenen o ki İsrail, Suriye’nin güneyinde bir tampon bölge oluşturmaya
çalışıyor. Nasıl mı? Anlatayım.
Biliyorsunuz Türkiye, Rusya ve Suriye Savunma Sakanları Moskova’da bir araya gelmiş, Dışişleri Bakanlarının da görüşeceği açıklanmıştı. Önümüzdeki
hafta için bir planlama yapıldığını
öğrendim ancak deprem felaketinin bu görüşmeyi erteleyip ertelemeyeceğini bilmiyorum. İlerleyen zamanda sürece katkı sağlaması açısından İran’ın da mekanizmaya dahil edilmesini bekliyorum.
Türkiye-Suriye diyaloğu sağlıklı bir zeminde ilerleyebilirse bölgedeki dengeleri önemli ölçüde etkileyecek.
ABD’nin Fırat’ın doğusundaki varlığı sorgulanır hale gelecek.
Bunun hem Türkiye’nin güvenliğini, hem terör örgütü PKK’nın Suriye’deki varlığını hem de İsrail’in endişelerini ilgilendiren sonuçları olacak. İsrail başlığı önemli. Biraz onun üzerinde duralım.
İsrail’in Suriye’deki önceliği Şam rejiminin kendisine tehdit oluşturmayacak düzeyde zayıf, ancak ayakta kalması. Ayrıca İran’ın Suriye’deki etkisinin azaltılarak Golan Tepeleri ve kuzey sınır güvenliğinin sağlanması. ABD’nin Fırat’ın doğusundaki askeri varlığı İsrail için bir güvenlik şemsiyesi rolü oynuyor. İsrailliler
ABD Suriye’den çıkarsa güvenliklerinin tehlikeye gireceğini düşünüyor.
İsrail, bu ihtimale karşı önlem alıyor. Suriye hava sahası Rusya kontrolünde. Bu yüzden Rusya ile ilişkileri sıcak tutuyor örneğin. 2017’den bu yana Suriye’deki İran unsurlarını, lojistik yollarını ve askeri altyapısını vuruyor. Rusya da bu saldırılara göz yumuyor. Sadece 2022 yılında 52 hava saldırısı düzenlendi.
İsrail Başbakanı Netanyahu 6 Ocak’ta ülkenin kuzeyindeki birlikleri ziyaret etti ve İran’ı, milislerini İsrail sınırına ve Golan Tepeleri’ne yaklaştırmaması, bunu engellemek için savaşacakları konusunda uyardı.
Burası önemli. Çünkü
İsrail’in sınırlarını korumak amacıyla Suriye’nin güneyinde 20 ila 40 kilometre derinliğinde bir tampon bölge oluşturmak istediği söyleniyor.
Söz konusu tampon bölge ilk kez 2017’de gündeme geldi. Ancak anlaşılan sahada dengeleri değiştiren iki gelişme, -Ukrayna’da patlak veren savaş ve Ankara-Şam diyalog görüşmeleri- İsrail’i tampon bölge tartışmasını yeniden açmaya zorluyor. Yakın geçmişte ABD’nin Suriye’deki Al Tanf üssünde önemli bir toplantı yapıldığı, Ürdünlü ve ABD’li yetkililerin Suriye’nin güneyini kontrol etme seçeneklerini konuştuğu söyleniyor.
Öyle görülüyor ki Suriye’nin güneyinde, İsrail’e şemsiye sağlayacak yeni bir tampon bölge kurma çabaları gittikçe olgunlaşıyor. Bu çabaların, terör örgütü PKK’nın Suriye’nin kuzeyinden çıkarılması ihtimalinin belirmesiyle daha fazla arttığını söylemek yanlış olmaz.
#Türkiye
#İsrail
#Suriye
#Yahya Bostan