Avrupa’nın ırkçılık haritasında İsveç diğer ülkelerle kıyaslandığında koyu kırmızı bir renge sahip. Bu, ırkçılığın ülkede yaygın, tehlikeli ve saldırgan bir seviyeye ulaştığı anlamına geliyor. Kökleri Neonazilere uzanan aşırı sağcı-ırkçı parti Sweden Democrats, 2018 genel seçimlerde meclise yüzde 18 oy alarak girmiş.Yani Neonazilerin iktidar adayı olabildiğison derece tehlikeli bir iklimden bahsediyoruz.Geçtiğimiz günlerde Türk Büyükelçiliği önünde Kur’an-ı Kerim’e hakaret edenStram KursPartisi
Avrupa’nın ırkçılık haritasında İsveç diğer ülkelerle kıyaslandığında koyu kırmızı bir renge sahip. Bu, ırkçılığın ülkede yaygın, tehlikeli ve saldırgan bir seviyeye ulaştığı anlamına geliyor. Kökleri Neonazilere uzanan aşırı sağcı-ırkçı parti Sweden Democrats, 2018 genel seçimlerde meclise yüzde 18 oy alarak girmiş.
Yani Neonazilerin iktidar adayı olabildiği
son derece tehlikeli bir iklimden bahsediyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Türk Büyükelçiliği önünde Kur’an-ı Kerim’e hakaret eden
Partisi başkanı, ırkçı Rasmus Paludan da bu zehirli iklimin bir ürünü. Üstelik bu provokasyon Paludan’ın ilk marifeti de değil. 2019’daki seçimlerde yüzde 1,8 oy alarak parlamentoya girmeyi kıl payı farkla kaçıran Paludan geçtiğimiz yıl tam 19 kez Kur’an yakma provokasyonunda bulunmuştu. Hem de bu çirkin saldırıları Ramazan ayında gerçekleştirmişti. Bunun üzerine ülkedeki Müslümanlar sokaklara çıkmış ve günlerce süren gösteriler gerçekleşmişti. Irkçı Paludan’ın 13 yaş ve altındaki erkek çocukları taciz eden pedofil bir sapık olduğunu, aynı zamanda polis koruması altında yaşadığını da ekleyelim.
İsveçli yetkililer nefret suçu içeren bu tür eylemleri ifade özgürlüğü nedeniyle engellemediklerini söylüyor. Büyük bir tutarsızlık. Çünkü İsveç yasalarına göre nefret söylemi suç ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmiyor. Bunu yine Paludan’ın 2020 yılında ırkçılık nedeniyle aldığı hapis cezasından anlıyoruz. Yasada nefret suçu tanımlanmış ancak çoğu zaman uygulanmıyor. Özellikle Türk Büyükelçiliği önündeki provokasyonda uygulanmadığını biliyoruz.
Şimdi gelelim bu provokasyonun Türkiye-İsveç-Finlandiya arasında yapılan
NATO müzakerelerine yansımasına
. Daha önce de yazmıştım. Ankara seçimlere kadar bu konuda bir gelişme beklemiyordu. Sebebi, İsveç’in Türkiye’nin beklentilerini karşılama konusundaki isteksizliğiydi.
Elçilik önündeki provokasyon, bardağı taşıran son damla oldu. İsveç makamları, provokasyonun engellenmesi konusunda eylemden bir gün önce diplomatik kanallardan uyarılmıştı. Buna rağmen Stockholm’den gelen “
Ülkemizde ifade özgürlüğü var, o deliyi siz de ciddiye almayın
” yanıtının Ankara’yı daha da öfkelendirdiğini biliyoruz. Ankara sert tepki gösterdi ve İsveç defterini -uzun bir süre açılmamak kaydıyla- kapattı denebilir.
Bu kapsamda İsveç’le planlanan ikili görüşmeler iptal edildi. Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “
NATO’ya üyelik başvuruları konusunda bizden hayırhahlık beklemesinler
” açıklaması geldi.
Zaman ne getirir bilinmez ancak Ankara’nın NATO üyeliği için İsveç’e kırmızı, Finlandiya’ya yeşil ışık yakacağını öngörebiliriz. Ankara böyle bir hamleyle hem İsveç’e ders vermiş olur hem de
NATO’nun genişlemesine karşı olmadığını
gösterir. Finlandiya’nın da bu opsiyonu değerlendirmeye aldığını anlıyoruz. Finlandiya Dışişleri Bakanı Haavisto’nun “Türkiye ile görüşmeye ortam sakinleştikten sonra devam etmek en iyisi. İsveç olmadan NATO’ya üye olmayı değerlendirmeyiz” sözleri yankı buldu ama Bakan’ın söylediği başka bir şey daha vardı. Haavisto’nun
NATO’ya İsveç ile birlikte aynı anda üye olma
stratejisini gözden geçirebileceklerine ilişkin vurgusu dikkat çekiciydi.
ABD’LİLER SIKIŞMIŞ DURUMDA
Yaşananların Türk-Amerikan ilişkilerine de temas etmesi kaçınılmaz. Biliyorsunuz ABD ile F-16 müzakereleri yürütülüyor. Biden yönetimi F-16 satışını desteklese de son söz kongrenin olacak. Son yapılan seçimlerde kongrede bıçak sırtı bir durum oluştu. Bu yüzden Beyaz Saray kongreye baskı yapma konusunda güçlük çekiyor. Washington “Kongre’yi ikna için iki ülkenin NATO üyeliğini onaylayın, bu pozitif etki yaratır” diyor. Bunu bir şart değil, temenni olarak dile getiriyorlar. Ancak gelinen noktada bunun gerçekleşmesi çok zor. Beyaz Saray Kongre’yi ikna için başka argümanlar bulmalı.
YENİ SURİYE TEKLİFİNDE NE VAR?
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu geçtiğimiz günlerde Washington’a gitmiş ve mevkidaşı Blinken ile bir araya gelmişti. ABD’nin Suriye’de işbirliği için
bazı tekliflerde bulunduğu
açıklamalara yansıdı. Heyecan verici bu gelişmenin ardından bu teklifin ne olduğu sorusunun cevabını aradım. Edindiğim bilgilere göre yeni teklif “
Ankara ile Suriye görüşmelerine yeniden başlayalım, yeni bir süreç başlatalım
” çağrısından öteye geçmiyor. Amacı, kapsamı, takvimi belirsiz. Ankara-Moskova-Şam arasında başlayan diyalog trafiğini etkileme amacı fark ediliyor. Ankara ise Suriye konusunda ABD’ye karşı derin bir güvensizlik duyuyor. Yeni bir süreç için terör örgütü PKK’ya karşı atılacak somut adımları bekliyor.
#İsveç
#Finlandiya
#NATO
#Türkiye
#Rasmus Paludan