Ankara ve Washington o ifadede anlaştı! PKK silah mı bırakıyor?

04:001/01/2025, Çarşamba
G: 1/01/2025, Çarşamba
Yahya Bostan

Kaderin cilvesidir. Bundan yaklaşık on yıl önce, terör örgütü PKK, çözüm sürecini, Kobani/Ayn el Arab’da DEAŞ tehdidini gerekçe göstererek bitirmişti. Aslında olan şuydu: ABD o tarihte PKK ile çalışmaya başlayınca, örgüt Suriye’de devlet kurma hayalinin peşine düşmüştü. Geride kalan on yılda terör örgütü, Suriye’de alan kazandı ama Türkiye’den çıkarıldı, Irak’ta zemin kaybetti. Şimdi sıra Suriye’ye, öncelikle Ayn el Arab’a geliyor. Bu konjonktürde, örgüt, Ankara-Şam normalleşmesinden çekiniyordu


Kaderin cilvesidir. Bundan yaklaşık on yıl önce,
terör örgütü PKK, çözüm sürecini, Kobani/Ayn el Arab’da DEAŞ tehdidini gerekçe göstererek
bitirmişti. Aslında olan şuydu: ABD o tarihte PKK ile çalışmaya başlayınca, örgüt Suriye’de devlet kurma hayalinin peşine düşmüştü. Geride kalan on yılda terör örgütü, Suriye’de alan kazandı ama Türkiye’den çıkarıldı, Irak’ta zemin kaybetti. Şimdi sıra Suriye’ye, öncelikle Ayn el Arab’a geliyor.
Bu konjonktürde, örgüt, Ankara-Şam normalleşmesinden çekiniyordu (Ankara-Washington görüşmelerini de kaygıyla izliyor). Geçtiğimiz haziranda yeltendiği yerel seçimler bu sebepleydi. Geldiğimiz noktada Esad rejimi devrildi,
Ankara-Şam hattında normalleşmenin ötesine geçildi.
Örgüt bu durumun hangi sonuçları doğuracağını görüyor.
Bu şartlar altında iki alanda hareketlilik yaşanıyor. Bir.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin
1 Ekim’de TBMM’de DEM sıralarına giderek tokalaşmasıyla başlayan gelişmeler.

İki. Suriye ile terör örgütü PKK/SDG arasında karşılıklı açıklamalar.

Örgüt Kandil ve Suriye’de benzer bir strateji izliyor.
Ajandasını açığa vuruyor.
Ne yapmaya çalıştıklarını, detaylarıyla anlatacağım. Önce Suriye ile başlayalım…

SDG ÇERÇEVEYİ KABUL ETTİ AMA…

Suriye’de satranç oynanıyor. Şam yönetimi hamlelerinde Ankara’nın tecrübesinden faydalanıyor. Terör örgütü PKK/SDG’nin arkasında ise Amerikan aklı var.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan
Suriye’de Ankara’nın ne istediğini şöyle çerçeveledi: “Suriyeli olmayan PKK’lı kadrolar ülkeyi terk etsin. Suriyeliler dâhil YPG’nin bütün komuta kademesi ülkeden çıksın. Geriye kalanlar silah bıraksın. Ya kendi kendilerini feshederler ya da feshedilirler” (13 Aralık). Şunu da söyledi: “Suriye inşallah PKK/YPG ve DEAŞ’ı da topraklarından temizleyecektir” (22 Aralık).
Suriye lideri Şara
da “Tüm silahlı gruplar dağıtılacak” dedi. Kapsama PKK’yı da aldı. Bunu söyledikten sonra -PKK/SDG hariç- tüm grupları çağırdı, anlaşma yapıldı.
Terör örgütü, Suriye’de gelen dalgayı görüyor, pozisyonunu buna göre kalibre ediyor.
Elebaşı Abdi, ülkedeki PKK varlığını kabul etti, “Uygun mekanizma bulunur bulunmaz geri dönecekler” dedi. “Türkiye’nin güvenlik kaygılarını karşılamak amacıyla
Ayn el Arab’da ABD gözetiminde silahsız bölge”
önerdi (17 Aralık). Silah bırakacağız demedi ama
“SDG silahları, deneyimleri ve güçleriyle (Suriye ordusuna) entegre edilecektir”
ifadesini kullandı. Bunların üzerine son açıklama Şara’dan geldi: “Bu grubu (SDG) hükümetin silahlı kuvvetlerine katmak için müzakere yürütüyoruz”

(29 Aralık).

Tüm bunlardan ne anlıyoruz?
PKK/SDG, Suriye’de Ankara ve Şam’ın çizdiği çerçeveyi kabul etme noktasına geliyor.
Neden? Çünkü savaşarak kazanamayacağını görüyor. Bu yüzden “Operasyon yapılmasın” istiyor.
Son şansını masada denemek istiyor.
Peki, masada ne yapacak? Elebaşı Abdi, nasıl bir Suriye istediklerini satır arasında söylüyor: “Suriye’nin
ademi merkeziyetçi
… bir devlet olması gerektiğine inanıyoruz.” Yani federal yapı istiyorlar. Ben ne Ankara’nın ne de Şam’ın buna izin vereceğini sanmıyorum.

SURİYE’DEN ÖNCE… SURİYE’DEN SONRA…
Şimdi gelelim İmralı ziyaretine.
MHP lideri Bahçeli
“Öcalan, örgütü lağvettiğini açıklasın” derken Şam’da Esad oturuyordu. Bu çağrı, DEM Parti’den de Türkiye partisi olmasını istiyordu. Yaptıkları ilk açıklamada DEM eş başkanları “Kilit nokta Kuzeydoğu Suriye’dir. Burada barış orada top tüfek olmaz” demişti. Yani gelişmelerin ucunu SDG’ye bağlamıştı. Daha sonra yeğen Ömer Öcalan İmralı’ya “aile ziyareti” gerçekleştirdi. Öcalan’ın, “Koşullar oluşursa süreci hukuki ve siyasi zemine çekerim” mesajını DEM Parti (muhtemelen Kandil ile yapılan istişareler neticesinde) üzerine alınmadı. İçinde “işgal”, “ilhak”, “çete” ifadelerinin geçtiği sert bir açıklama yayınladı (27 Ekim). Kandil’deki elebaşı Duran Kalkan, pozisyonlarını şu cümleyle ifade etti: “Öyle anlaşılıyor ki bu çağrılar direnişi gevşetmek içinmiş.”

Elbette tüm bu gelişmeler, Suriye değişmeden önce yaşandı. Esad gitti. Sahada yepyeni bir durum var. Terör örgütü PKK, sıkıştı. PKK elebaşı Murat Karayılan dedi ki… “…sanki DEM Parti Ada’ya giderse bir anda çözüm gelişecek. Güçlerimize dönük saldırılar devam ediyor…” (17 Aralık). Yani diyor ki, operasyonlar dursun.

Bu açıklamadan 11 gün sonra DEM heyeti İmralı’ya gitti. Öcalan “Gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya (silah bırakma) hazırım” dedi. DEM Parti heyeti “Önceki süreçlerden çok daha umutluyuz” mesajı verdi. Yeni yılda açıklama yapacaklarını ifade ettiler. Kandil’in geri dönüşünü bekliyor olmalılar.


YA SİLAH BIRAKACAK YA DA…
Kandil, sıkıştığı dar alanda,
bu süreci Türkiye’nin operasyonlarını durdurması için fırsata çevirmek isteyecektir.
Bu yüzden Kandil’den DEM’e gelen geri dönüşün -Suriye’dekine benzer şekilde- “Önce operasyonlar dursun” yaklaşımında olması beklenir. Ancak bu mümkün değildir. Öcalan’dan beklenen örgüte “Kendini feshet” çağrısı yapması, Kandil’in de buna uymasıdır. Türkiye’nin oyalanacak, zaman kaybedecek lüksü yoktur.
Son tahlilde terör örgütünün ortadan kaldırılması için şartlar olgunlaşmıştır. ABD ile yapılan görüşmelerde, DEAŞ bahsi açıldığında, Washington’un “DEAŞ’la mücadele partnerlerle yapılır” ifadesini kullandığı,
Ankara’nın buna karşı çıkarak “DEAŞ’la mücadele meşru partnerlerle yapılır” dediği biliniyor. Ankara ve Washington’un “meşru partner” vurgusunda anlaştığı söyleniyor.
Terör örgütü PKK/SDG meşru olmadığına göre, bu tabloda yeri kalmamıştır. Terör örgütü silah mı bırakacak, yoksa zorla mı bıraktırılacak, onu konuşuyoruz.
#Terör
#Yahya Bostan
#DEM
#Suriye