Yeni anayasa tartışmaları ve siyasetin normalleşmesi

04:0013/05/2024, Pazartesi
G: 13/05/2024, Pazartesi
Turgay Yerlikaya

31 Mart seçimleri sonrasında ortaya çıkan tabloya bakıldığında, siyasette normalleşme tartışmalarının yapıldığı görülmektedir. İhtiyatlı bir iyimserlik üzerinden, siyasi partilerin birbirleriyle temaslarının Türkiye’nin geleceği açısından oluşturabileceği imkanlar üzerine düşünülmektedir. Hiç kuşkusuz Türkiye gibi jeopolitik açıdan ciddi risk ve tehditlere muhatap olan bir ülkenin en azından bu tehditlerle mücadele anlamında asgari bir mutabakat sağlaması mecburidir. Bununla birlikte Türkiye’nin

31 Mart seçimleri sonrasında ortaya çıkan tabloya bakıldığında, siyasette normalleşme tartışmalarının yapıldığı görülmektedir. İhtiyatlı bir iyimserlik üzerinden, siyasi partilerin birbirleriyle temaslarının Türkiye’nin geleceği açısından oluşturabileceği imkanlar üzerine düşünülmektedir. Hiç kuşkusuz Türkiye gibi jeopolitik açıdan ciddi risk ve tehditlere muhatap olan bir ülkenin en azından bu tehditlerle mücadele anlamında asgari bir mutabakat sağlaması mecburidir. Bununla birlikte Türkiye’nin gelecek inşası ve farklı toplumsal kesimlerin bu inşada yer alması demokratik katılım açısından oldukça mühimdir.

Bu açıdan yeni anayasa ile ilgili tartışmalar, normalleşme beklentisi üzerinden ele alınmakta ve Türkiye’nin 31 Mart sonrasında sivil anayasa beklentilerini canlı tutmaktadır. Bu çerçevede her ne kadar farklı görüşler ortaya çıksa da siyasi partiler yeni anayasa tartışmasına sahiplenme ve kategorik reddiye gibi kabaca iki perspektiften bakmaktadır. Bu konuda bir ihtiyaç olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları ile Meclis Başkanı Kurtulmuş’un partilere yaptığı ziyaretler, yeni anayasa noktasındaki talep ve motivasyonu göstermesi açısından sahiplenici bir perspektife işaret etmektedir. Meclis aritmetiği itibarıyla Cumhur ittifakının değişiklik noktasında yeterince sayıda milletvekiline sahip olmayışı, mecliste bulunan siyasi partilerin desteğini zorunlu kılmaktadır. Zaten bir anayasanın kapsayıcı olması ve demokratik meşruiyetinin tesis edilebilmesi de mecliste temsil edilen siyasi partilerin müzakeresi ve konsensüsü ile mümkün olmalı ve yeni anayasanın kapsayıcılığı açısından herhangi bir eleştiri söz konusu olmamalıdır. Bu bağlamda AK Parti’nin tutumu yeni anayasa açısından oldukça motive bir görüntü ortaya koymakta ve sivil bir anayasa için gerekli koşulların oluşturulmasını temin etmeye çalışmaktadır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Özgür Özel ile görüşmesinin ardından yeni bir ivme kazanan bu tartışma, partilerin konumlarını göstermesi açısından oldukça önemli göstergelere sahip. Nitekim Özel’in Erdoğan ile görüşmesinin ardından farklı platformlarda yaptığı açıklamalarda, yeni anayasa çalışmalarını kategorik olarak reddetmese de belirli gerekçelerle bu gündemi tali bir önemde değerlendirmektedir. İkili görüşmelerin ardından Özel’in, “Eğer bir şeyin yenisini alacaksak, kullanacaksak alınır. Anayasa yapacaksak, uyacaksak yapılır. Anayasaya uyulmuyorken yeni anayasa yapsanız ne olur, yapmasanız ne olur? Bu hassasiyetlerimizi Sayın Başkana ben de açıklıkla ifade ettim” cümlesi, iktidara yönelik mesafe anlamında önemli bir itiraz.

Özel’e göre enflasyon ve yoksulluk gibi sorunların varlığı ortada iken yeni anayasa tartışması yapmak bu sorunları gölgede bırakmak anlamına geliyor. Benzer bir eğilimi kongre sonrasındaki İYİ Parti’de de görebilmekteyiz. Genel Başkanlığı devralan Dervişoğlu, yeni anayasa tartışmalarını kategorik olarak reddetmekte ve bu konuda müzakere yapılmasının imkansızlığına işaret etmektedir. Dervişoğlu’nun “Millete, ekmek bulamazsanız anayasa yiyin dedirttirmeyeceğiz.” ifadeleri bu reddiyeyi görmek anlamında oldukça açıklayıcı. İYİ Parti ve Dervişoğlu'nun Türkiye’nin daha yakıcı sorunları olduğunu ve bu sorunları unutturmak için yapay gündemler ihdas edildiği yönündeki eleştirisi de yeni anayasa tartışmaları ile ilgili bakışı net biçimde ortaya koymakta ve bu konuda İYİ Parti ile CHP’nin önemli ölçüde örtüştüğü gerçeğini bizlere göstermektedir.

31 Mart seçimleri sonrasındaki özgüven ile yeni anayasa tartışmalarını müzakere etmek yerine bu tartışmaları farklı gerekçelerle kategorik olarak reddetmek arasında bir fark olmalı.
Nihayetinde Türkiye’nin farklı sorunları ile meşgul olmak yeni bir anayasa yapmayı gündem dışında tutmayı gerektirmemeli. Türkiye’nin her ne kadar farklı dönemlerde kısmi değişikliklerle revize edilse de sivil bir yeni anayasaya ihtiyaç duyduğu gerçeği yadsınamaz. Ya da diğer bir ifadeyle yeni anayasa gündemde iken diğer konu ve sorunların gündem dışında tutulması anlayışı da kabul edilmemeli ve farklı sorunlara yönelik çözüm arayışı eşzamanlı biçimde sürdürülmeli. Nihayetinde muhalefet partilerinin sahip olduğu enstrümanlar, Türkiye’deki farklı konu başlıklarının gündemde tutulması açısından oldukça elverişli.
Yeni anayasa ile ilgili tartışmalar, siyasetteki normalleşme beklentisinin ne kadar sürdürülebileceği ve nereye evrileceği
açısından bir turnusol kağıdı işlevi görmektedir. Partilerin bugünkü pozisyonlarını sürdürme noktasındaki ısrarları, siyasetteki normalleşme beklentileri ile birlikte düşünüldüğünde, yeni anayasanın bu zeminin sürdürülmesi açısından ne denli önemli olduğunu da gösterecektir. Bu nedenle
yeni anayasa sürecinde, sadece meclis ve siyasi partiler üzerinden değil sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları ve akademik çevrelerin de dahil olduğu bir müzakere zemininin inşa edilmesi oldukça mühimdir.
Yeni anayasanın kapsayıcılığı açısından şüphe oluşmaması ve demokratik meşruiyetinin mutlak biçimde tesis edilebilmesi de tüm paydaşların sürece katılımı ile mümkün olacaktır hiç kuşkusuz. Bu nedenle partilerin kategorik bir reddiye yerine sürece katılmaları ve itiraz ve teklifleri ile masada olmaları, Türkiye’nin geleceği açısından oldukça önemlidir.
#Yeni Anayasa
#Siyaset
#Turgay Yerlikaya