Teknoloji ve bilginin merkezde olduğu post-endüstriyel toplum teorileri, sosyo-politik ve sosyo-ekonomik göstergeler düzeyinde ciddi bir değişim olduğu tezini öne sürmüşlerdi. Bilgi ve teknolojinin merkezde olduğu bu değişimin temel dinamiği, geleneksel kodlara dayalı üretim ve sanayi ağırlıklı devam eden sistemin yerine, teknolojik düzlemde işleyen ve bilgiyi esas alan bir sistemin ikame edilmesiydi. 2000’lerin başından itibaren internet teknolojileri üzerinden dolayımlanan ve büyük veriyi merkeze koyan bugünün dünyası da benzer bir trendin devam ettiğini göstermektedir.
Tüm bu göstergeler, ABD’nin Ulusal Güvenlik Strateji Belgeleri’nde öncelediği, 21. yüzyıl jeopolitik rekabetinde büyük bir yara aldığını gösteriyor. Araştırma, teknoloji ve inovasyonda lider olmaya stratejik bir önem atfeden ABD’nin bu alanda Çin’e mukavemet edememesi ihtimali, birçok değişikliğe de gebe. Çin ve Rusya denklemindeki rekabeti, demokrasi ve özgürlükler mücadelesi argümanı üzerinden ele alan ABD’nin bu konularda ne denli demokratik olduğu da tartışmalı. Gümrük vergileri ve TikTok kararında olduğu gibi hukuki çerçeveyi aşındıran adımların yanı sıra benzer teknolojilerin Gazze’deki soykırıma desteğini hangi bağlamda değerlendirdiği ya da teknoloji alanını domine eden oligopollerin neden ve hangi saiklerle İsrail’e yatırım yaptıklarının cevabı ABD açısından muamma.
Yapay zeka ve bulut teknolojilerinin etkisini ekonomi-politik bir zeminden inceleyen Yanis Varoufakis, içinde yaşadığımız dönemi teknofeodalizm olarak kavramsallaştırır. Varoufakis’e göre, 2008 finans krizinden sonra G7 ülkelerinin merkez bankaları aracılığıyla basılan paralar, bugünkü teknoloji şirketlerinin sermayesi haline geldi. Bu sermaye aktarımı, günümüz bulut sistemini oluşturan aktörlerin elini güçlendirdi ve bu aktörler herhangi bir üretim yapmaksızın bütün ekosistemi yönlendirir duruma geldiler. Amazon ve Google gibi örneklerin yanı sıra yapay zeka alanındaki başat aktörler, bulut sistemini kontrol etmekte ve burada yer almak isteyenler açısından rekabet koşullarını zorlaştırmaktadırlar.
Bir yandan finansal yatırımlar diğer yandan teknoloji ve inovasyon üzerinden ilerleyen savaşlar. İnternet ve uzay alanını da içerisine alan bu devasa dönüşümün matematiği ve mantığı üzerine uzun uzadıya düşünmek gerekiyor. Aksi takdirde, yapay zeka alanını kontrol ettiğini düşünen aktörlerin bu alanda mutlak güç sahibi oldukları ve alanın mücadele dışı olduğuna dair ön yargıyı paylaşmış oluruz. Eğer bu önyargı ile pasif birer aktör olarak hareket edersek, yalnızca bulut sisteminde bizlere algoritmalarla işaret edilenleri görür ve onun dışındaki dünyaya da kayıtsız kalırız. Bu nedenle DeepSeek R1 teknolojisinin en önemli kazanımı, alanın rekabet edilebilir bir yer olduğu ve bu alanda ABD’nin hegemon olmadığını göstermek.
Trump’ın ilk elde yoğun bir coşku ile karar verip açıkladığı Stargete’in 500 milyar dolarlık bir yatırıma karşılık geleceği ve bu yeni girişime Musk’ın neden sıcak bakmadığı gibi tartışmaları daha sağlam bir zeminde yapmak gerekiyor. Bununla birlikte Tesla ve SpaceX’in sahibi olan Musk’ın neden ve hangi motivasyonlarla Twitter’a 44 milyar dolar verdiği ve bu platformu satın aldığı üzerine de bir fikri takip etmekte fayda var.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.