Suriyeli sığınmacı ve mültecilerin geri dönüşü: Mukayeseli bir bakış

04:0019/12/2024, Perşembe
G: 19/12/2024, Perşembe
Turgay Yerlikaya

8 Aralık Halk Devriminin ardından Suriye’nin geleceğine yönelik tartışmalar farklı boyutlarıyla devam ediyor. Son iki yazıdır, rejimin farklı yüzlerini görmemize imkan tanıyan hususlar üzerinden Esed rejiminin karakteristik analizini yapmaya çalıştım. Kasım sonu başlayıp kısa bir sürede devrimle sonuçlanan bu halk hareketi, hiç kuşkusuz bütün yönleriyle değerlendirilecektir. Fakat gözden kaçırılmaması gereken en önemli husus, devrimin yaklaşık iki haftalık bir süreçte değil 2011 Mart ayı itibarıyla

8 Aralık Halk Devriminin ardından Suriye’nin geleceğine yönelik tartışmalar farklı boyutlarıyla devam ediyor. Son iki yazıdır, rejimin farklı yüzlerini görmemize imkan tanıyan hususlar üzerinden Esed rejiminin karakteristik analizini yapmaya çalıştım. Kasım sonu başlayıp kısa bir sürede devrimle sonuçlanan bu halk hareketi, hiç kuşkusuz bütün yönleriyle değerlendirilecektir. Fakat gözden kaçırılmaması gereken en önemli husus, devrimin yaklaşık iki haftalık bir süreçte değil 2011 Mart ayı itibarıyla devam eden geniş ölçekli toplumsal hareketliliğin bir sonucu olduğudur. Kuşkusuz bu durumun sağlıklı bir değerlendirilmesi ancak uzun bir dönemi içerisine alan kronolojinin gözden geçirilmesi ve dönemlendirilmesi ile mümkün olabilecektir.

Bu yazıda Suriye Halk Devriminin öznesi olan Suriye halkının rejime muhalefetleri nedeniyle diasporada yaşamak zorunda olan kısmına odaklanacağız. Malumunuz sadece Türkiye değil Avrupa’yı da yakından ilgilendiren ve yaklaşık on milyon civarında Suriyelinin yer değiştirdiği bir iç savaş süreci söz konusu oldu. Bu bakımdan bu devrimin bir parçası olan Suriye dışındaki Suriyelilerin tutumları, Suriye’nin geleceği açısından oldukça büyük önem arz etmektedir. Öyle ki HTŞ liderliğindeki geçiş hükümeti, diasporadaki Suriyelilerin dönmeleri yönünde çağrılar yapmakta ve Suriye’nin geleceğinin inşa edilmesinde bütün Suriyelilerin rol oynaması gerektiğini ifade etmektedirler. Bu çağrının muhatapları nezdinde kabul görmesi, Mart ayı sonrasında yapılması planlanan seçimleri temsil anlamında önemli sonuçlar üreteceği ve Suriye’nin geleceğinde büyük pay sahibi olacağı çok açık.


SURIYELILERIN GERI DÖNÜŞÜ: AMA NASIL
Devrimin ardından yaşanan en önemli tartışmalardan biri mülteci ya da sığınmacı gibi farklı statülerdeki Suriyelilerin vatanlarına geri dönmesi. Bu bağlamda, Türkiye’nin son yıllarda güvenli bölgelerde inşa ettiği yapı stoku ölçüsünde bir güvenli geri dönüş süreci söz konusu olmuştu.
Devrimin ardından Türkiye’nin, geri dönüş bağlamında
gündeme aldığı resmi bir pozisyon yok. Kuvvetle muhtemel güvenlik ve imar gibi temel sorunların çözüme kavuşturulduğu bir Suriye vasatı, sığınmacıların birincil önceliği.

8 Aralık sonrasında Türkiye’den giden Suriyelilerin sayısında da dramatik bir artış olmadığı dikkate alındığında, sığınmacıların geri dönüşündeki en önemli parametrelerin güvenlik, imar ve istihdam gibi başlıklar olduğu görülmektedir. Bu nedenle, geri dönüş konusundaki beklenti yönetiminin rasyonel temellere oturması ve bir devlet politikasına dönüşmesi önem arz edecektir. Sahadan elde edilecek veriler de bu anlamda geri dönüşün çerçevesini oluşturacak ve muhtemelen birden fazla aşamayı içerecek bir resmi planlama oluşturulacaktır.


AVRUPA’NIN SURIYE POLITIKASI

İç savaş boyunca Avrupalı devletlerin temel meselesi göç oldu. Son dönemde Türkiye ve Avrupa arasındaki görüşmelerde de önemli bir konu başlığı olan mülteciler meselesi 8 Aralık’ın hemen ardından Avrupalı devletlerin ana gündem maddelerinden biri. Yaklaşık bir milyon Suriyelinin kabul edildiği Almanya’da, Suriyelilerin sınır dışı edilmesi gündemi henüz söz konusu edilmese de iltica başvurularının askıya alındığı görülmektedir. Almanya’nın sağlık sisteminde önemli bir açığı kapatan Suriyeli doktorların ve diğer kalifiye personelin durumunun ne olacağı ise iç politik bir gündem olarak kendisine yer buluyor. Nitekim Suriyeli doktorların sınır dışı edilmesi ya da Suriye’ye gitmeleri durumunda, sağlık sisteminin krize girebileceği değerlendiriliyor. Yaklaşık dört bin civarında olduğu ifade edilen Suriyeli doktorlar üzerinden yapılan bu tartışmalar da Batı’nın iltica konusundaki tutumuna yönelik bir karine aslında.

Yaklaşık yüz bin Suriyelinin olduğu Avusturya ise Suriyelilerle ilgili aile birleşimi dahil olmak üzere bütün başvuruları askıya aldı. İçişleri Bakanlığı’nın bir hazırlık içerisinde olduğu ve geri dönüşün bir zorunluluk olarak planlanacağı ifade ediliyor. Diğer Avrupa ülkelerinde de benzer bir eğilimin söz konusu olduğu dikkate alındığında mültecilerin geri dönüşü ile ilgili çerçevenin radikal kararlara kapı aralayacağı açık. Rejimin tavrı nedeniyle farklı değişkenlerin de dikkate alınarak sınırlı sayıda Suriyelinin iltica ettiği Avrupa devletlerinin aşırı ve radikal tutumları, yeni birtakım olumsuz sonuçlar doğuracaktır hiç kuşkusuz. Esed’in düşmesini gerekçe göstererek iltica koşullarının ortadan kalktığını iddia eden Avrupalı yetkililerin Suriyelileri zorunlu bir geri dönüşe tabi tutması, yeni olumsuzluklara yol açacaktır.

Avrupa devletleri ile
Türkiye’nin
Suriye politikası karşılaştırıldığında, tarihin doğru tarafında konumlanmanın farklı boyutları da görülmüş oluyor. İç savaş süreci boyunca hem Suriye hem de sığınmacılar politikasında tavizler vermeyen Türkiye’nin, Suriye’nin geleceğine yönelik katkısının devam edebilmesi, geri dönüşü rasyonel biçimde planlaması ile yakından ilişkili hiç kuşkusuz.
Bu nedenle önümüzdeki süreçte, geri dönüşü, Suriyelilerin talep ve beklentilerini dikkate alarak yapmak, Türkiye’nin olduğu kadar Suriye’nin de geleceği açısından oldukça önemli olacaktır.
#Suriye
#Baas Rejimi
#devrim
#Beşar Esed
#Türkiye