Yeni Şafak

Kısır döngüyü aşmak: Yeni bir paradigmaya doğru

01:0024/04/2025, Perşembe
G: 23/04/2025, Çarşamba
Turgay Yerlikaya

Trump’ın yeni döneminde daha belirgin biçimde hissedilen sistem krizleri, dünya siyasetinde bir kısır döngüyü beraberinde getirdiği gibi yeni arayışları da gündeme getirmektedir. Her krizin aynı zamanda yeni bir fırsata karşılık geldiği gerçeğini dikkate aldığımızda, dünya siyasetinin de yeni değişim ve dönüşümlere gebe olduğunu söylemek mümkün. Fakat bu tür paradigmal dönüşümler, Thomas Kuhn’un Bilimsel Devrimlerin Yapısı’nda da anlattığı gibi belirli bir zamana ihtiyaç duyarlar. Hakim paradigmaya

Trump’ın yeni döneminde daha belirgin biçimde hissedilen sistem krizleri, dünya siyasetinde bir kısır döngüyü beraberinde getirdiği gibi yeni arayışları da gündeme getirmektedir. Her krizin aynı zamanda yeni bir fırsata karşılık geldiği gerçeğini dikkate aldığımızda, dünya siyasetinin de yeni değişim ve dönüşümlere gebe olduğunu söylemek mümkün. Fakat bu tür paradigmal dönüşümler, Thomas Kuhn’un Bilimsel Devrimlerin Yapısı’nda da anlattığı gibi belirli bir zamana ihtiyaç duyarlar. Hakim paradigmaya karşı var olan meydan okumaların güçlenmesi ve birikimsel bir şekilde ilerlemesi, yeni bir paradigmanın ortaya çıkmasını temin etmektedir.

Mevcut dünya sistemini üreten hakim paradigmanın ürettiği kriz ve tehditler dikkate alındığında, yeni bir paradigmanın doğuş sancılarının var olduğunu söylemek mümkün. Bugün içerisinde bulunduğumuz şartlarda, Türkiye’nin de kısmen bir kısır döngüye maruz kaldığı ve kabuğunu kırmak için uzun bir süreç yaşayacağı açık.

Türkiye’nin ikinci yüzyılında, yeni ve kuşatıcı bir paradigmaya olan ihtiyaç her zamankinden daha fazla. Bu nedenle uzunca bir süredir terörsüz Türkiye projeksiyonuyla gündeme gelen bu arayış, yeni paradigmanın sadece bir sütununu teşkil etmektedir. Yeni paradigma, Türkiye’nin içeride bütün sorunlarını çözebileceği bir düzlemi hedeflerken dışarıda da otonomisini tahkim ederek küresel bir oyuncu olmayı misyon edinen bir Türkiye’yi inşa etmeyi amaçlamaktadır.

Paradigmal dönüşümün güçlü bir siyasal liderliğe ihtiyaç duyması kadar kuvvetli bir toplumsal desteğe de ihtiyacı vardır. Son dönemde siyasal liderliğin kararlılığının kamusal desteğe koşut biçimde ilerlemesi, mevcut paradigmanın dayattığı sınırların aşılmasına imkan tanımakta ve Türkiye, yeni bir geçişin mümkün olabileceğini göstermektedir. Terörsüz Türkiye’nin yanı sıra mevcut politik çatışmaların asgariye indirilmesi noktasında, yeni bir demokratik zeminin ihdası da bir zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır.


YENİ BİR PARADGİMA İHTİYACI

Kuhn’un bilimsel devrimler üzerinden inşa ettiği paradigma anlayışını, sosyal alana uyarladığımızda, hakim paradigmanın değişiminin çok çetin koşullarda gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Yani mevcut paradigmaya karşı oluşan direnç ve mukavemet uzun süreli çatışmaları da beraberinde getirebilir. Bu nedenle farklı paradigmalar aynı anda bir mücadele içerisinde olabilir ve hakim paradigmaya meydan okuyabilir. Bu meydan okuma sonrasında çatışan paradigmalar arasında kuvvetli bir ihtimal ortaya çıkar ve hakim paradigmanın yerini alabilir.

Türkiye’nin 2000’li yılları, hakim paradigmaya karşı meydan okumalarla dolu. 2000’li yıllar, sistemin yarattığı politik ve sosyolojik sorunların çözümünün arandığı ve hakim paradigmanın sorgulandığı yıllar olmuştur. Demokratikleşme yönünde ciddi ivmelerin kazanıldığı bu dönemde, sadece siyaset alanı üzerinden değil farklı açılardan da meydan okumalar söz konusu olmuştur. Hakim paradigmanın eşik bekçileri olan bürokratik vesayet unsurları ve onlara eklemlenen siyasal aktörler, düzenin kendileri lehine devam etmeleri için çok büyük çaba sarf etmişlerdir.

Cumhur ittifakının hükümet sistemi sonrasında inşa etmeye çalıştığı yeni paradigmanın dış ayağı ise, Türkiye’yi otonomisinde ısrar eden bağımsız bir ülke yapabilmek. Hiç kuşkusuz bu misyon, içeride güçlü ve kırılganlıklarını aşabilen bir Türkiye ile mümkün. Bu konuda, son dönemde terörsüz Türkiye projeksiyonu ve içerideki politik tartışmalar üzerinden, mevcut düzenin değişimine yönelik bir direnç olduğu açık. Bu direnç, geçmiş dönemlerde tekrarlanan bürokratik bir direnç değil. Aksine siyaset alanın dışarıdan enfekte etmeye çalışan ve siyaset dışı yollarla politik hattın direncini kırmaya dönük bir hamle.

Son dönemde, terörsüz Türkiye sorununun çözümü adına yaptığı hamlelerle, mevcut paradigmayı derinden sarsan Devlet Bahçeli, hem kendisine hem de partisine çizilen sınırları aşarak önemli bir misyon üstlenmiştir. Bahçeli’nin bu kurucu ve onarıcı misyonunun yarattığı atmosfer, yine Bahçeli üzerinden enfekte edilmeye çalışılmakta ve Bahçeli’nin her an siyasetin ana akışını değiştirebileceği ima ve iddia edilmektedir. Mevcut siyaset kompozisyonunu tahrif etmeye dönük bir siyasetin bu izleği değiştirme ihtimali mümkün olmasa da bir nifak üretme çabasında içinde olduğu açık.

Bahçeli önderliğindeki MHP’nin 2011 itibarıyla parti içinde karşılaştığı siyaset dışı müdahaleler de dikkate alındığında, değişim konusunun ne denli sancılı olduğu görülmektedir. İçerisinde bulunduğumuz dönemde Bahçeli’nin geçmiş tecrübeleri de dikkate alarak, demirin tavında dövülmesi gerektiğine yönelik ısrarlı vurguları bu noktada önemli. Hem dünya sisteminin yaratığı krizler hem de mevcut jeopolitik risklerin dayattığı belirsizliklerin aşılması noktasında gösterilen kuvvetli siyasi irade, paradigma değişiminin zor, sancılı ama imkan dahilinde olduğunu göstermektedir.

#ABD
#Donald Trump
#Turgay Yerlikaya
Yorumlar

Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.

Henüz yorum bulunmuyor

İlk yorumu siz yapın.

Kapat

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.