İsrail devletinin akademi, medya ve lobi aracılığıyla ürettiği “İsrail’in terörizmle mücadele” söylemi, kendisine karşı her türlü eylem ve eleştiriyi ortadan kaldırmak için kullanılan bir aparat oldu. Zachary Lockman’ın “Contending Visions of The Middle East” kitabında ifade ettiği gibi, İsrail, 1990’lar boyunca özellikle medyada neredeyse bütün Filistinli örgütleri terörist ilan etmek suretiyle, Filistinlilere yapacakları saldırı ve müdahaleleri meşrulaştırmak istemiştir. Bu anlamda Benjamin Netanyahu’nun tarih içerisindeki rolü de kendi işgal politikalarına meşruiyet kazandırabilecek bir söylem alanı oluşturmak idi.
Edward Said “Haberlerin Ağında İslam” başlığıyla Türkçe’ye çevrilen eserinde, ABD medyasının desteğiyle, İslamiyet terör ve Filistinlilerin ayrılmaz bir bütün olarak temsil edildiğini ifade etmektedir. Said’e göre uzun yıllar boyunca medya, karikatürler, talk show ve romanlarda inşa edilen Müslüman imajı, kana susamış terörist ya da şiddet yanlısı tiplerdir. İlgili kaynakların yoğun biçimde sunduğu İslam ve Müslüman algısının toplumsal karşılığı ile ilgili de çok önemli sorunlar söz konusu. Batı toplumlarında kurumsal bir boyut kazanan İslamofobi olgusunun geldiği nokta ortada.
Akademi, medya ve iş dünyasında yoğun baskılara maruz kalan Müslümanların Filistin ve İslam dünyası ile ilgili tutumları da dikkatle takip edilmekte ve bu tutum kendileri açısından politik bir silaha dönüştürülmektedir. Geçtiğimiz günlerde İsrail devletinin zulmünü protesto eden Harvard Üniversitesi öğrencileri ile ilgili alınan kararlar, Müslümanlara karşı gösterilen dışlayıcı politikaların hangi noktalara geldiğini açıkça göstermektedir. Protestoya katılarak İsrail terörünü dünyaya duyurmaya çalışan öğrencilerin isim listelerinin üniversite yönetiminden talep edilmesi ve ilgili öğrencilerin ömür boyu işe alınmaması İsrail lobisi tarafından talep edilmektedir. İsrail’e yönelik protestoların Avrupa’nın birçok kentinde ciddi bir mukavemetle karşı karşıya olduğu da görülmektedir. Örneğin Berlin Savcılığı ve polisi “Nehirden denize Filistin özgür olacak” ifadesini suç saymakta ve İsrail karşıtı protestoculara yönelik şiddet uygulamaktadır. Söz konusu protestolara yönelik gösterilen kurumsal karşıtlık ve medya ayağındaki Filistin karşıtı söylem, tek taraflı bir enformasyon akışını hedeflemektedir. Batı medyasının da önemli ölçüde görmezden geldiği bu protestoların İngiltere ayağında BBC’nin önünde yapılan protestolar, bu yönüyle Batı medyasının ortaya koyduğu iki yüzlü tavra karşı da önemli bir karşı duruştu.
Diğer tarafta ise İsrail devleti ve Batı medyasının ürettiği dezenformasyonlara karşı ise herhangi bir müdahale de bulunmamakta Filistinleri zora sokacak bir bilgi kirliliğine neden olmaktadır. Örneğin İsrail medyasında çıkan ve sonrasında kısa bir sürede sosyal medyada yayılan İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın 40 İsrailli bebeğin başını kestiği haberlerine yönelik asılsız haberlere herhangi bir filtreleme uygulanmamıştır. Karşı propaganda ve bilgi kirliliği yaratarak enformasyon alanını zehirleyen bu tutuma karşı sosyal medya platformlarının duyarsız kalması önemli bir sorun. Buna ek olarak uzunca bir süredir medya mensuplarına yönelik şiddet uygulayan İsrail’in Freedom House başta olmak üzere etki düzeyi yüksek olan izleme örgütleri tarafından kınanmaması da, İsrail’in devlet terörü uygulama noktasında elini güçlendirmektedir. Gelinen noktada çocuk, sivil ve kadın demeden sistematik biçimde soykırıma devam eden İsrail’in bir terör devleti refleksi gösterdiği gerçeği çağımıza vurulan bir kara leke olarak anılacaktır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.