Cumhur İttifakı’nda yol ayrımı mı?

04:0018/11/2024, Pazartesi
G: 18/11/2024, Pazartesi
Turgay Yerlikaya

Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim’deki görece radikal çıkışı ve siyasete sunduğu yeni teklif, bağlamından ziyade Öcalan’a odaklanan bir perspektif üzerinden tartışılıyor. Hal böyle olunca, teklifin mahiyeti ve içeriği üzerine bir tartışma yapmak yerine Bahçeli’nin neden böyle bir çıkış yaptığına yönelik spekülasyonlara yol açıyor. Kamuoyuna yansıyan tartışmaların yanı sıra kulislerde ifade edilenlere de bakıldığında, Bahçeli’nin teklifinin içeriğine AK Parti’nin yeterince sıcak bakmadığı hatta Cumhurbaşkanı

Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim’deki görece radikal çıkışı ve siyasete sunduğu yeni teklif, bağlamından ziyade Öcalan’a odaklanan bir perspektif üzerinden tartışılıyor. Hal böyle olunca, teklifin mahiyeti ve içeriği üzerine bir tartışma yapmak yerine Bahçeli’nin neden böyle bir çıkış yaptığına yönelik spekülasyonlara yol açıyor. Kamuoyuna yansıyan tartışmaların yanı sıra kulislerde ifade edilenlere de bakıldığında, Bahçeli’nin teklifinin içeriğine AK Parti’nin yeterince sıcak bakmadığı hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın haberi bile olmadığı gibi iddialar ortaya atılıyor ve MHP’ye yönelik “şüphe” saklı tutuluyor. Bu iddia ve spekülâsyonların kaynağı ise hiç şüphesiz öteden beri MHP’nin Kürtler konusundaki tavrına ilişkin olumsuz ön kabullerin (faşist MHP) varlığı. Yani Kürtleri ilgilendiren herhangi bir meselede MHP’nin ön alamayacağı ya da bu alanla ilgili bir girişime sıcak bakmayacağı gibi bir ideolojik ön kabul.


Jeopolitik Gerçeklik ve Zaruretler

Bahçeli’nin çağrısı hiç kuşkusuz jeopolitik dengelerin değişme ihtimaline yönelik bir zorunluluğun yansıması olarak okunmalıdır. Irak’ta inşa edilen parçalı yapı ve Suriye iç savaşı boyunca silahlandırılarak üniter yapının hilafına tahkim edilen PKK/PYD ve son olarak İsrail’in Kürtlere yönelik planları. Tüm bu denklem, İsrail’in bölgede Arap olmayan unsurlar üzerinden geliştirdiği ikili ittifaklar ve güçlü devletleri parçalamaya yönelik stratejisi ile birlikte düşünüldüğünde, bir zaruretin ortaya çıktığı anlaşılıyor. Söz konusu zaruret, bölgede oluşabilecek hareketlenme ile Türkiye’nin daha fazla güvenlik tehdidine maruz kalmaması ve Türkiye’yi on yıllar boyunca rahatsız edebilecek bir terör devletinin kurulmasının engellenmesi.

Bu çağrı ve teklifin nihai kertedeki amacı, bu amaçla yola devam eden PKK ve sınır ötesindeki türevlerinin silahları bırakması ve DEM’in, terör örgütünün nüfuzundan arındırılması. Ancak böyle bir durumda, politik alanı kapsayan DEM’in, demokratik bir zeminde siyaset yapması sağlanacak ve örgütün tasfiyesi ile uluslararası angajmanların Kürtler üzerindeki planları devre dışı bırakılacaktır. Aksi takdirde DEM, seçmen iradesini yansıtmak yerine kendilerine dikte edilenleri yapmak zorunda kalacak ve örgütün güdümünde bir siyasi parti olarak hayatına devam edecektir.

Peki bu denkleme rağmen neden Bahçeli ve Erdoğan arasında bir görüş ayrılığı ya da yol ayrımı olduğu iddiaları gündeme getiriliyor. Bu tartışmaların en önemli nedenlerinden birisi öteden beri MHP ile angajman noktasında mesafeli olanların tutumu. Bu tutum, yukarıda ifade ettiğim gerekçe ile MHP’ye yönelik ideolojik ön kabuller üzerinden şekillen-mekte ve 31 Mart seçimleri sonrasında olduğu gibi AK Parti-MHP ittifakının devam etmesinin AK Parti’ye zarar verdiği üzerine bir argümana dayandırılmaktadır. Daha da ötesi son dönemde içerideki

tartışmalarda etki ajanlığı üzerinden ittifakın sıhhati ve geleceği noktasında operasyonel birtakım hareketliliklerin de olduğu ve temel amacın Cumhur İttifakı’nda çatlaklar oluşturmak olduğu da anlaşılıyor.


Yol Ayrımı Yerine Gelecek İnşası

Erdoğan ve Bahçeli arasında Türkiye’nin geleceğine yönelik stratejik bir planlamanın ürünü olarak ortaya çıkan Cumhur İttifakı’nın neden tartışmaya açıldığı sorusu kanaatimce önemli. Türkiye’nin gelecek on yılda güçlü bir siyasal liderlikle yola devam etmesi gerekliliği ortada iken bu ittifakın ideolojik ön kabul ve spekülasyonlar üzerinden hedef alınması dikkate değer. Fakat burada dikkat çekilmesi gereken en önemli husus, Erdoğan ve Bahçeli arasında kurulan bu ittifakın stratejik bir ittifak olduğu ve konjonktürel tartışmalardan azade biçimde değerlendirilmesi gerekliliğidir. Nitekim ittifakın geleceğine yönelik hemen her tartışmada iki lider de bu ittifakın ne anlama geldiği üzerine açıklamalar yapmakta ve gelecek planlamalarında bu ittifakın devam edeceğini ifade etmektedirler.

Bu noktada, Bahçeli’nin terörsüz Türkiye teklifi, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından desteklenmekte ve 1 Ekim sonrasında ortaya çıkan tablonun Türkiye’nin geleceğinde önemli bir kilometre taşı olduğu ifade edilmektedir. Herhangi bir oy kaygısı taşımadığı sıklıkla ifade edilen bu çağrının karşılık bulması durumunda, daha güçlü bir Türkiye söz konusu olacaktır hiç kuşkusuz. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bahçeli’nin tarihi teklifi ile ilgili, “Bu çıkış Türkiye’nin önüne tarihi bir fırsat penceresi açacaktır” diyerek Bahçeli’nin, elini değil bütün vücudunu taşın altına koymak suretiyle büyük bir sorumluluk aldığını ifade etmiş ve Bahçeli’ye destek verdiğini söylemiştir. Tüm bu açıklama ve teyitlere rağmen bir yol ayrımı mı tartışması yapmanın nereden kaynaklandığı üzerine daha fazla düşünmek gerekiyor kanaatimce.

#türkiye
#siyaset
#Turgay Yerlikaya