Üniversite yerleştirme sonucu açıklandı. Son 10 yıldır sürekli söylediğimiz gibi üniversite önünde yığılma devam ediyor. Üniversite sayısı artıyor, kontenjan artıyor ama garip bir şekilde nüfus artmasa bile üniversite önünde bekleyen de artıyor. Bu yaman çelişkinin birkaç boyutu var. Ama daha da önemlisi TÜİK araştırmasında gizli; TÜİK genç nüfusta ne eğitimde ne de istihdamda olmayanların oranının yüzde 27,1 olduğunu açıkladı. Yani her 100 gençten 27’si okulda da değil işte de değil. Yani bu gençler ne okuyor ne de çalışıyor. “Ev gençleri” olarak yaşıyor. Ayrıca aynı raporda her 4 gençten 1’inin şu anda işsiz olduğu da belirtiliyor. Bu rakamların ne kadar olumsuz olduğunun farkında mıyız bilemiyorum ama sorunun eğitim sisteminin diploma odaklı ve sınavlar ekseninde yürümesi olduğunu anlamak gerekiyor. Bu gençlerin 12 yıl okuyup hiçbir beceriye sahip olmaması, iş bulamaması, günümüz yetkinliklerine sahip olmamasını da sakın atlamayın.
Nereden bakarsak bakalım çocuklarımızı sadece sınavlara hazırlayan diploma odaklı sistemin nihai sonucu bu olacaktır. İşte TÜİK verisi de bu oranı doğrulamış oluyor. Bu maalesef hem bugün için hem de geleceğimiz için çok önemli bir sorun. Bu açıdan bakınca aslında birkaç sorunu aynı anda düşünmemiz gerekiyor.
Bunlardan birincisi bu gençler neden eğitimi terk ediyor? ikincisi gençler neden pasif hayatı tercih ediyor? Üçüncüsü bu gençlerin kendi tercihleri mi? yoksa sistem onları oraya mı itiyor?
Birinci sorunun cevabı ile başlayayım; gençler okulu isteyerek terk etmiyor. Gençler eğitimde başarısız oldukları için veya istenilen sonucu alamadığı için ayrılıyor. Bizim eğitim sistemimiz benim deyimimle “eleyici” eğitim sistemi, çocuk okula başladığı günden itibaren kendini geliştirmek, yetenek veya yetkinlik kazanmak yerine mecburen birtakım sınavları geçerek birilerini eleyerek sonuca ulaşmaya çalışıyor. Kısacası sistem her çocuğun gelişimini destekleyen değil tersine her çocuğun “skorer” çocuk olması halini alıyor. Bu durumda da bazı çocuklar sistem dışında kalıyor. Sistem o kadar kötü ki; ilkokuldan itibaren başarısız, zayıf, yapamayan çocuklar üretiyor. Ortaokulda LGS veya bilumum isimli sınavı geçemeyen çocukları başarısız! damgası ile “seçkin” olmayan liselere giderek baştan sistem dışına itmiş oluyor. Öyle korkunç bir sonuç doğuyor ki; meslek liselerini “başarısızların” toplanma merkezi gibi lanse ediyor. Daha sonra üniversite sınavı dönemi başlıyor ki burada da ciddi oranda öğrenci “başarısız!” oluyor ve sistem dışına atılıyor. En büyük sorun da zaten burada çünkü hiçbir becerisi ve yetkinliği olmayan, aynı dersleri aynı şekilde ezberlemiş yüzbinlerce genç sistemin dışında kalmış oluyor.
İkinci sorunun cevabı; gençler aslında pasif hayatı çaresizlikten seçiyor. Liseyi bitirip üniversiteyi kazanamayan veya okulu terk eden öğrencilere bir yetkinlik kazandıramadığımız için çaresizce ailelerine sığınıp “pasif yaşamı” seçmek zorunda kalıyorlar. Üçüncü sorunun cevabı çok net; bu çocukları buraya biz itiyoruz. Yani eğitim sisteminin sonucu bu oluyor.
Peki buradan çıkmak veya bu sorunun çözümünü bulmak mümkün mü? Sorunun çözümü aslında sistemin içinde gizli; çocukları elemek yerine onları öğrenebilecekleri alanlarda ve olabildiğince okulda tutabilmek. Bunun için ABD’nin bazı bölgelerinde uygulanan; lise-kariyer merkezi sistemi uygulanabilir. Öğrenciler haftanın 3 günü lise, 2 günü mesleki eğitim alarak çift diploma alabilir. Bu durumda üniversite kazanamayan öğrenciler sistemde kalmış olur. En azından bir kısmı. İkinci çözüm LGS’nin kaldırılması ve liselerin yukarıdaki gibi tek tip olması. Üniversite sınav sisteminin yetkinlik, yetenek ve kişisel başvuru esasına göre yapılması sorunu ciddi oranda çözecektir.
Tüm bu açılardan bakarak artık görmemiz gereken sorun şu; eğer bizler bu oranları duyunca bunun ne kadar büyük sorun olduğunu görmezsek, bu devasa sayının bize ne tür sıkıntılar ve gençler için nasıl bir geleceksizlik ürettiğini fark etmezsek maalesef canımız çok yanacak. Bir an önce bu konuyu konuşup çarelerine bakmamız şart. Aksi durumda geleceğimiz için büyük bir sıkıntı ürettiğimiz ortada.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.