Geçtiğimiz günlerde bir konferansta enerji bilimi çalışan bir hocama “Gelecekte enerji alanında meslekler ne olacak, yenilenebilir enerji kaynakları yaşamı nasıl etkiler?” diye bir sordum. Hocanın verdiği cevap beni adeta yerime çiviledi; “Eğer on yıl sonra elimizi sokabilecek bir su, ekebilecek bir toprak bulabilirsek” dedi. Evet dünyamızı hızla tüketiyoruz. Karbon ayak izimiz dünyayı yok ediyor. Küre ısınıyor ve maalesef bu durumu değiştirmek için çok zamanımız kalmadı. Dünyada bu konuda çok konuşuluyor
Geçtiğimiz günlerde bir konferansta enerji bilimi çalışan bir hocama “Gelecekte enerji alanında meslekler ne olacak, yenilenebilir enerji kaynakları yaşamı nasıl etkiler?” diye bir sordum. Hocanın verdiği cevap beni adeta yerime çiviledi; “Eğer on yıl sonra elimizi sokabilecek bir su, ekebilecek bir toprak bulabilirsek” dedi. Evet dünyamızı hızla tüketiyoruz. Karbon ayak izimiz dünyayı yok ediyor. Küre ısınıyor ve maalesef bu durumu değiştirmek için çok zamanımız kalmadı. Dünyada bu konuda çok konuşuluyor çok şov yapılıyor ama eyleme geçen bir şey yok. Büyük petrol şirketleri, büyük ve azgın para arsızları doymuyor. Dünyayı yemeye devam ediyorlar ve vahşi kapitalizm bunları seyrediyor hatta yardım ediyor. Bu işe dur demek isteyen o kadar çok insan var ki. Bunların başında da gençler ve çocuklar var. Bu amaçla iklim değişikliği, tarım, üretim konuları son zamanlarda değerli eğitimci Enver Yücel’in üzerinde çok yoğun çalıştığı alanlar. Yücel, Agro turizm, yenilenebilir enerji, doğal tarım ve köylerden başlayan değişim alanlarında müthiş çalışmalar yapıyor. Bu hafta iklim ve tarım çalışmaları kapsamında BM Genel Sekreter Yardımcısı Nikhil Seth ve beraberinde 26 farklı ülkeden BM-UNITAR delegeleri ile bu konuda özel çalışmalar yapacak. Önce İstanbul’da, bugün ve yarın Ankara’da ve sonra Giresun’da Kulakkaya yaylasında çalışmalar yapacaklar. Bahçeşehir Koleji dün BM heyetinin de katılımı ile iklim zirvesi yaptı. Zirvede çok şey konuşuldu ama Enver Yücel’in çağrısı dikkat çekiciydi. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarını ders programlarına aldıklarını belirterek, “Dünyada eğitimde, müfredatlarda iklim değişikliğiyle, çevreyle, sürdürülebilir kalkınma amaçlarıyla ilgili zaman zaman söylemler oluyor. Ama biz eyleme geçtik. Türkiye’de iklim değişikliği inisiyatifini ilk kuran kurumların başında olduk. İklim değişikliği başta olmak üzere sürdürülebilir kalkınma amaçlarını ders programlarımıza da koyduk. MEB başta olmak üzere tüm dünyaya çağrımdır; artık eğitim, kalıplarının dışına çıkmalı. İleride de müfredatların değişeceğini, çeşitleneceğini biliyorum. Buradan öğrencilerime seslenmek istiyorum bu dünya sizin ve gerekeni yapın. Sizlere güvenim tam.” dedi. BM Genel Sekreter Yardımcısı Nikhil Seth’in söyledikleri çok çarpıcıydı. Dedi ki; Paris Anlaşmasının sahadaki diğer anlaşmalara bakıldığında çok farklılık gösteriyor. 2015’te anlaşmanın imzalanması herkesi çok mutlu etti ama Paris Anlaşması imzalandığındaki sera gazı emisyon oranlarına baktığımızda dünya genelinde herhangi gerileme olmadı. Şu anda 6 yıl sonra rekor seviyelere ulaşmış durumda. Baktığımızda niyetler, verilen taahhütler ile yapılanlar arasındaki fark muazzam dedi. Genel sekreter yardımcısının sözlerinden korkar mısınız bilemiyorum ama farkındalık ve eylem açsından durumun çok parlak olmadığını anlamak zor değil.
Ama umudu kırmamak gerekiyor. Türkiye’nin karbon salınımının “0”a yakın bir yerinde, Giresun’un 2 bin rakımlı Kulakkaya yaylasında 11 Aralık Cumartesi “İklim Zirvesi” düzenleniyor. Kulakkaya İklim Zirvesi BM’nin yanı sıra, ilgili Bakanlık ve kurumları iklim krizi için bir araya getiriyor. Bahçeşehir Üniversitesi tarafından düzenlenen zirveye; BM Genel Sekreter Yardımcısı ve UNITAR Başkanı Nikhil Seth, CIFAL Küresel Ağı Direktörü Alex Mejia, BAU Global Başkanı Enver Yücel, FAO Orta Asya Alt Bölge Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık ile İTÜ Meteoroloji ve Afet Yönetimi Profesörü Prof Dr. Mikdat Kadıoğlu katılım sağlayacak. Bunun yanı sıra, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri alanında görev yapan BM Türkiye delegasyonu ve kurumlarının temsilcileri, yerel yöneticiler, akademisyen ve medya temsilcileri zirvede yer alacak.
Şunu artık bilmemiz gerekiyor: suyumuz yoksa para içemeyiz, toprağımıza para ekemeyiz, denizlerde balık biterse onun yerine para yiyemeyiz. En önemlisi biz bu dünyanın sahibi değiliz, ona zarar verme hakkımız yok. Son söz “doğa ile savaşı kazanırsak zaten kaybetmiş oluruz. Doğa ile barışmak zorundayız”