Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, geçtiğimiz hafta çok önemli konulara değindi. İlk kez bir bakanın ağzından eğitimde fırsat eşitliği kavramını duydum ve mutlu oldum. Özer çok doğru bir teşhiste bulundu ve dedi ki: “Eğitimde fırsat eşitliğini artırmanın yolu okul öncesi eğitime erişimle doğrudan ilişkilidir. Bu bağlamda özellikle sosyoekonomik seviye olarak dezavantajlı ailelerimizin çocuklarının okul öncesi eğitime erişimleri çok daha kritik öneme sahiptir. Önceliklerimizden bir tanesi okul öncesi
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, geçtiğimiz hafta çok önemli konulara değindi. İlk kez bir bakanın ağzından eğitimde fırsat eşitliği kavramını duydum ve mutlu oldum. Özer çok doğru bir teşhiste bulundu ve dedi ki: “Eğitimde fırsat eşitliğini artırmanın yolu okul öncesi eğitime erişimle doğrudan ilişkilidir. Bu bağlamda özellikle sosyoekonomik seviye olarak dezavantajlı ailelerimizin çocuklarının okul öncesi eğitime erişimleri çok daha kritik öneme sahiptir. Önceliklerimizden bir tanesi okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması olacak.” Bakanımızı kutluyorum, yıllardır dilimizde tüy bitti. Okul öncesi eğitime yapılan 1 liralık yatırım 5’lira olarak döner dedik dinleyen olmadı. Umarım Sayın Bakan bu konunun peşini bırakmaz ve eğitimin en önemli kademesinin erken çocukluk eğitimi olduğunu topluma anlatabilir.
Tabii bunu söylerken ülkemizde okul öncesi eğitimin ne durumda olduğuna da bakmak gerekiyor. Ülkemizde okul öncesi eğitime katılan öğrenci sayımız yaklaşık 1 milyon 630 bin. Fakat bu sayının büyük çoğunluğu 6; 3, 4 ve 5 yaşta durum çok parlak değil. Şöyle ki; 3 yaşta yüzde 14, 4 yaşta yüzde 35 seviyesinde. Erken çocukluk eğitiminin birçok yönü var. Dil öğretimi, bilişsel gelişim gibi temel eğitim alanlarında gecikme yaşıyoruz. Ama ilginç bir durum daha var. Erken çocukluk eğitimi yaygınlaşmayınca kadınların iş gücüne katılımı da düşüyor.
Sayın bakanımızın ve son 20 yılda hükümetlerin bu konudaki çalışmalarını takdir etmekle beraber bu konuda daha çok yol almamız gerektiğine inanıyorum. Ancak şunu da bilmeliyiz ki zamanımız çok kısa ve her gün aleyhimize işliyor. Erken çocukluk eğitimi okul öncesi eğitimden farklıdır. Bu açıdan yapılan bütün araştırmalar erken çocukluk eğitimini alan öğrencilerin eğitim yaşamı boyunca almayanlara göre daha başarılı olduğunu göstermektedir. Ayrıca erken çocukluk eğitiminin anadil, yabancı dil, algoritma, sosyal beceri gelişimi ve soyutlama deneyimi açısından oldukça etkili olduğu görülmektedir. Erken çocukluk eğitiminin önemini düşündüğümüzde ve ülkemizin mevcut okullaşma oranlarını da baz aldığımızda 3, 4 ve 5 yaş eğitiminin merkezi milli eğitim politikasından farklı olarak geliştirilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu konuda en başarılı örnekler başta Avrupa olmak üzere Singapur, Güney Kore, Kanada gibi ülkelerdir. Benim önerim; Türkiye olarak 3 yaş ve 4 yaş (hatta 5 yaş) erken çocukluk eğitiminin bakanlık politikalarına, denetimine ve müfredatına bağlı olarak yerel yönetimlerce kent gerçekleri baz alınarak yürütülmesidir. Böylece yerel yönetimlerin kaynaklarını baz alarak fiziki olarak çok hızlı okullaşma olacaktır. Hatta yerel yönetimlerin rekabetçi anlayışı ile ulaşım, erişim gibi sorunlar da çözüleceği için ailelerin sürece katılımı da hızlanacaktır. İllerin hatta ilçelerin koşullarına göre atılacak adımlar ülkemizin erken çocukluk eğitimi sorununu çözecektir.
Dünyada birçok ülkede başarılı örneklerini gördüğümüz uygulamalarda yerel yönetimlerin ülke politikasına bağlı olarak yürütüldüğü ülkelerde okullaşma oranının yüzde 90’larda olduğunu görmekteyiz. Millî Eğitim Bakanlığı’nın süreci denetleyen ve organize eden bir konumda olması yaşanabilecek sorunları çözecektir. Milli Eğitim Bakanı’mızın açıklamaları ve hedefleri çok önemlidir ancak bu hedef sadece fiziki mekân ihtiyacının karşılanması ile çözülemeyecektir. Öğretmen sorunu da önemli bir sorundur. Bu açıdan pedagojik formasyonu olan ama atanamamış öğretmen adaylarının “Okul öncesi öğretmenliği lisansüstü” programı ile yetiştirilmesi de çok önemli bir adım olacaktır.
Eğitim, siyaset üstü ve milli bir meseledir. Lütfen eğitim ile ilgili bir adım atarken tüm motivasyonumuzu çocuklarımıza ve geleceğimize verelim. Diğer gündemlerimizi bir kenara bırakalım. Bu açıdan her kaynağın kullanılması zaruridir. Politika yapıcılara önerimiz okullaşma önünde engel teşkil eden fiziki mekân ihtiyacının çözümünde yerel yönetimlerden destek alınmasıdır.