Komprador Burjuvazinin derin gazetesi Hürriyet’te yönetim değişti: Vahap Munyar gitti; Ahmet Hakan tebrikleri kabul ediyor!1948’de kurulan İsrail devletiyle yaşıt Hürriyet’in tarihinde ilk kez bir“devşirme”genel yayın müdürlüğü yapacak…Yurttaş Kane’in pardon Aydın Doğan’ın “garsonu” olarak da anılan Ahmet; Hürriyet’teki bu “en üst kata kadar” Gladyocu Etki Ajanı Ertuğrul’un kanatları altında uçtu.Onun için, pekâlâ “Bukalemun Ertuğrul’un eseridir” diyebiliriz...Hürriyet’teki yıllanmış köşeciliğinde
Komprador Burjuvazinin derin gazetesi Hürriyet’te yönetim değişti: Vahap Munyar gitti; Ahmet Hakan tebrikleri kabul ediyor!
Yurttaş Kane’in pardon Aydın Doğan’ın “garsonu” olarak da anılan Ahmet; Hürriyet’teki bu “en üst kata kadar” Gladyocu Etki Ajanı Ertuğrul’un kanatları altında uçtu.
Onun için, pekâlâ “Bukalemun Ertuğrul’un eseridir” diyebiliriz...
*
Ertuğrul, Hürriyet’in kaptan köşkünden ayrılalı tam on yıl oldu: Bu süre zarfında; sırasıyla Enis Berberoğlu, Sedat Ergin, Fikret Bila ve Vahap Munyar “Ertuğrul’un Koltuğunda” oturdular. Bir nevi “resmigeçit” yaptılar.
“Genel Yayın önetmeni” sıfatıyla kayda değer bir iz bıraktıkları söylenemez…
Mesela: Vahap Munyar’ın adı, bu sütunda “ilk kez” geçiyor; o da “istifası” nedeniyle!
“Hürriyet” zaten cebinde de; Türkiye’deki Baronsal Gladyo’nun medyadaki teknik direktörüdür, kendisi!
*
Bunca senedir, çok sayıda gazetecinin Hürriyet ile yolları ayrıldı…
Bazıları da, işten atılmaları protesto edip ayrıldı…
Bir an için “gittiğini” varsayalım: Şu “derin görevi” hesaba katıldığında, aslında “gitmiş de olmayacaktır!”
*
Hürriyet’in tarihinde “bugüne kadar görülmemiş bir yöntemle ve de sayıda bir tensikat yapıldığına” dikkat çekiliyor…
Acıtıcı bir yöntemle bıçakla keser gibi yapılan bu ameliyat; işten atılan mağdur gazetecilerin en azından bir kısmının “yeni medya yapılarında” bu sıfatlarıyla daha etkili bir biçimde görev almaları gibi bir neticeyi beraberinde getirecektir.
Hürriyet’teki mevcut patrona tensikat yaptırtan, gazeteyi boşalttıran arka plandaki Derin İrade; diğer yandan da, farklı maskelerle medyada sahne alacak yeni projeleri için istihdam sağlar!
Üstelik bu ilk kez olmayacak; azımsanmayacak kadar örneği var. Son on yıldaki en çarpıcı örneğini ise Hürriyet’ten Sözcü’ye “geçişlerde” bulmak, hiç de zor değildir.
Yeri gelmişken; “Amerikancı Hürriyet’in asıl sahibi kim?” diye sormak gerekiyor!
Terör Devleti İsrail’in kuruluşundan “iki hafta önce” yani 1 Mayıs 1948’de yayın hayatına başlayan Hürriyet gazetesi uzun yıllar Simavi Ailesi’nin sahipliğinde iken 1994’te Aydın Doğan’a satılmıştı…
Baronsal Gladyo’nun gazetesi olmak işte böyle bir şeydir!
Hürriyet, 2018’te ise Aydın Doğan’dan Demirören Ailesi’ne geçti: Demirörenlerin Hürriyet’i satın alırken verdiği paranın, misal “on-yirmi vs. katını dahi vermiş olsa” bir başkasına satılmazdı, bu gazete!
*
Aydın Doğan, Vehbi Koch’un damadı İnan Kıraç’ın “elinden tutmasıyla” 1979 yılı sonunda Milliyet’i satın aldığı vakit; yüzde 25 hisseyle gazetedeki ortağı kimdi?
El Cevap:Yıldırım Bey’inbabası merhum Erdoğan Demirören!
*
Tam burada “dört bir yanımızı, bir merak sarıyor” ve soruyoruz: Geçmişte, başlangıçta Tuncay Özkan’ın sonradan da FETÖ’cü kaçak Akın İpek’in sahibi olduğu Kanaltürk’ün yayın hayatı süresince yüzde 25 hisse ile “gizli bir ortağı” var mıydı, acaba?
*
Hürriyet’teki son yönetim değişikliği de, Demirören dönemine/yöntemine uygun ve bir miktar daha “Siyasi Pragmatizm” yüklenmiş bir makyajla gerçekleştiriliyor.
Eh, gazetenin Amerikancı & Baronsal Gladyocu çizgisinde herhangi bir değişiklik olması zaten mümkün değildir.
“Karıma da söyledim, cenaze törenimin Kilisede yapılmasını istiyorum” diyen Rejisör Ertuğrul’un; yıllar önce Hürriyet’in Ankara Temsilcisi iken çektiği “Dilek Taşı” filminden hemen sonra -eşi Tansu’yu teselli eden ünlü isim aşağıdakilerden hangisidir: