Putlar yıkılırken…

04:0030/01/2018, Salı
G: 18/09/2019, Çarşamba
Tamer Korkmaz

ABD’nin adı “Amerika Yalnızlık Devletleri” oldu! Amerikan “Time” dergisi “Yalnız Amerika” kapağı ile çıktı. Trump’ın Beyaz Saray’daki bir yılının ardından “ABD’nin yalnızlaştığını ve en önemli müttefiklerinden bile uzaklaşmaya başladığını” yazan dergi, “ABD’yi tek başına kalmış bir ülke olarak” tasvir etti!Time’ın kapağı, “Donald Trump’ın suyunun ısındığının” habercisi gibi duruyor.“The Post” ile “Mark Felt: Beyaz Saray’a Yıkım Getiren Adam” adlı filmler; 1974’te istifa etmek zorunda kalan Başkan

ABD’nin adı “Amerika Yalnızlık Devletleri” oldu! Amerikan “Time” dergisi “Yalnız Amerika” kapağı ile çıktı. Trump’ın Beyaz Saray’daki bir yılının ardından “ABD’nin yalnızlaştığını ve en önemli müttefiklerinden bile uzaklaşmaya başladığını” yazan dergi, “ABD’yi tek başına kalmış bir ülke olarak” tasvir etti!

Time’ın kapağı, “Donald Trump’ın suyunun ısındığının” habercisi gibi duruyor.


“The Post” ile “Mark Felt: Beyaz Saray’a Yıkım Getiren Adam” adlı filmler; 1974’te istifa etmek zorunda kalan Başkan Nixon’ı tam da bu dönemde sopaladığına göre, Hollywood’un eliyle verilen dolaylı mesajın da “Time” dergisinin kapağıyla “aynı kapıya çıktığını” düşünebiliriz!

Neyse; biz yine şu yalnızlık meselesinden devam edelim:

Son yıllarda, ısrarla “Türkiye’nin yalnızlaştığından” söz ederek, “Ankara’yı, Washington ve Tel Aviv’e yönlendirmeye” yeltenen içerideki muhtelif etki ajanları; “Putları Amerika’nın malum yalnızlığı” kapak olduğunda birden dut yemiş bülbüle döndüler…

-Eyvahlar olsun!

*

Ya, şu son birkaç yılı “Ortadoğu’da, Suriye’de ne işimiz var?” diyerek geçiren, Sam Amca’sının kadrolu elemanlarına ne demeli?

“Zeytin Dalı Harekatı”nın ardından, kamufle olabilmek için adeta yırtınıyorlar!

“Sayın Cumhurbaşkanım, lütfen çıkarın ülkemizi artık bizi bu Ortadoğu denilen bataklıktan; yüzümüzü yine Batı’ya döndürün!” diye yazan (29 Eylül 2017) Özel Harp Gazetecisi Ertuğrul, mesela…

Afrin harekâtının başlamasıyla birlikte yazısına “Adını koyalım, o çuvalın rövanşı şimdi alınıyor” diye başlık atıyor! (26 Ocak 2017)

Bukalemunluğu, “saklanma” ihtiyacındandır!

Peki, Sam Amca’sının bu kaşar dublajcısının 23 Eylül 2017 tarihli yazısına attığı başlık neydi; tam sırası gelmişken onu da hatırlayalım...

Irak ve dahi Suriye’ye yönelik muhtemel bir sınır ötesi harekât için “Bir adım içeriye girerseniz dünya karşınıza dikilir” diyordu! En başta, -put yapıp taptığı- Amerika’sı ile korkutuyordu, aklınca!

Bu Ertuğrul’un, iki yıl önce Bild gazetesindeki yazısında “Radikal Kürt Partisi!” diye tanımladığı terör örgütü PKK, şu sıralar Afrin’de vuruldukça; Özkök’ün namı hesabına çalıştığı ABD’si de vurulmuş oluyor!

Elbette “Gladio’cu Leopar’ın Benekleri” değişmez de…

Anında kamufle olup asıl misyonunu gizleyebilmek için, “gerektiğinde, vakit geçirmeden yüz seksen derece dönmesi” de şu “Görevimiz Tehlike!” filmindeki rolünün, misyonunun icabıdır!

*

Ertuğrul mu; 14 Ekim 2006 tarihli yazısının başlığından “Tam dansöz gibi yazmışım” diye sesleniyordu!

1 Mart (2003) tezkeresinin TBMM’de reddedilmesini, medyada ondan daha fazla “yerden yere vuran” yoktu…

“Şimdiden iki nesil kaybettik; ekonomimiz çökecek vs.” diye defalarca yazdı. 11 Mart 2006’da da şöyle diyordu:

“1 Mart tezkeresinin kabul edildiği günden itibaren hep şu tezi savundum: Türkiye bu kararıyla Ortadoğu’da aktif bir aktör olmaktan vazgeçtiğini bütün dünyaya ilan etmiştir…”

Sonraki yıllarda da ısrarla benzer lafları etti…

Bir gün bir baktık ki (1 Aralık 2017’de) köşesinde aynen şu satırlar okunuyordu:

“O Meclis ki, bundan on dört yıl önce 1 Mart 2003’te iktidarı ve muhalefeti ile Amerikan askerine geçiş iznini reddederek bütün dünyanın gözünde bir itibar abidesi haline gelmişti. 2003’lerden sonra Türkiye’yi yükselen yıldız yapan direklerden biriydi, o karar…”

Yani?

-Dön baba, dönelim!

Gezici araştırma şirketi, “Türkiye’nin en güvenilir kişileri” anketinde işte bu Ertuğrul’u on üçüncü sırada gösteriyordu! (29 Aralık 2017)

“Şaka gibi!” mi diyorsunuz?

Gerçekten de; okuyucularını/kamuoyunu “adamakıllı yanıltma; hipnotize etme” bahsinde onun eline kimseler su dökemez!

*

Ayağı kırıldıktan sonra bazı kararlar almış, sütununda onları açıklamıştı, Ertuğrul: İşte bu “Kırık Ayak kararlarından ikisini “Artık çok daha az milli meseleler” ile “Artık çok daha az, ağır ol da molla desinler” diye tarif ediyordu…

Ertuğrul dediğimizde; “iliştirilmiş gazetecilik” hayatını, “gayrı millilik” misyonuyla geçiren (sürdüren) bir Özel Harp elemanından bahsetmiş oluyoruz!

“Ağır ol da molla desinler” kısmına gelince; yirmi beş yıl öncesine gidip, Uğur Mumcu Suikastı’nın ardından gazetesi Hürriyet’te yaptığı yayınları, attığı manşetleri hatırlayabiliriz, pekâlâ…

Mumcu’nun katillerini “İran’la bağlantılı” yahut “radikal İslamcı” gibi göstererek perde arkasındaki Gladio’nun üzerini itina ile örtenlerden birisi de kendisiydi!

Bir de; 6 Mayıs 2000’de “Cinayetle uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan” masum gençleri, kamuoyuna “katiller!” diye sunan “Umut Operasyonu” dönemi var…

Utanmaz Adam Ertuğrul’un yönettiği gazete “uydurma katilleri enseleyenler!” arasında başı çekiyordu!

Hürriyet, 7 Mayıs 2000’deki manşetinden sonra bu defa 5 Haziran 2000 tarihinde “el yükselterek” şu başlığı atmıştı…

“MOLLA BÜLBÜLÜ ÖTTÜ: Başta Mumcu Suikastı olmak üzere tüm faili meçhuller aydınlandı”

-Öttü dedikleri “İranlı” mı? Uydurma bir şahıstı!

#ABD
#Türkiye
#Politika