Aydın Doğan, mektup yazıp hikâye anlatmayı pek seviyor. Dün bir kez daha Hürriyet ile Posta'nın birinci sayfasına kurulmuştu. “Hükümet kurup, hükümet yıkma” bahsindeki “derin marifetlerini” istediği kadar inkâr etsin, yalanlasın; bunların hiçbir hükmü ve kıymeti yok…
Böyle durumlarda, kısaca “mal meydanda!” diyoruz.
Attıkları onca manşeti geçtim; sadece şu son mektup olayını müteakip Aydın Doğan hakkında dile getirilen ciddi şikâyetler bile, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın söylediklerini teyit etmeye yetiyor.
Bu mevzuda; yıllarca Ecevit'in yakın korumalığını yapmış olan Recai Birgün de konuştu, “Politika ile uğraşan herkes Aydın Doğan'ın siyaseti yönlendirmeye çalıştığını bilir. Yapmadık diyorsa buna kargalar bile güler!” dedi...
“Bülent Ecevit'i deviremeyince partisini parçaladılar” sözleriyle de, 2002'nin o “uzun sıcak yazında” yaşananları hatırlattı!
*
Aydın Doğan'ın mektubundan söz açılmışken, Vehbi Koch'un bundan 35 yıl önce Kenen Evren'e gönderdiği bir mektup var; ondan da bahsedelim!
Vehbi Koch'un, 12 Eylül 1980 darbesinden bir hafta sonra Evren Paşa'ya yazdığı mektubun 13. maddesinde şu cümle okunuyor: “Basının eleştiri yapmasına kesinlikle izin verilmemelidir…”
Mektup, “Emrinize amadeyim” diye bitiyor!
Bu mektubu -tam da şu sıra, Hürriyet yayınlayabilir mi? Hayır, otuz beş yıldır yaptığı gibi gözlerini kapatmaya devam eder!
*
O mektuptan kısa bir süre sonra 6 Ekim 1980'de Aydın Doğan'ın ismi “Milliyet gazetesinin sahibi” olarak künyeye girmişti. Doğan'ın gazeteyi alması ise 1979'un sonundadır. 1 Şubat 1979'da Abdi İpekçi'nin derin bir suikast sonucunda hayatını kaybetmesinden aylar sonra Milliyet el değiştirmişti.
Vehbi Koch'un damadı İnan Kıraç, Aydın Doğan'ın “elinden tutarak” Milliyet'i satın almasını sağlamıştı…
O dönemde Aydın Bey, Sirkeci'de oto yedek parçası ticareti yapan ve basın piyasasında tanınmayan bir isimdi.
Milliyet'le medyaya girdikten sonra “merdivenleri” hızla tırmandı; 1994 yılında da “Amiral Gemisi” Hürriyet'i satın aldı.
Aydın Doğan'ın, Erol Simavi'nin yerine “Medya İmparatoru” haline getirilmesi, “Koch Ailesi ile çok yakın ilişkileri” sayesindedir!
Uzun yıllar boyunca “Koch Ailesi, neden medyaya girmedi?” hikâyeleri; “afiyetle yiyelim” diye, “ballandıra ballandıra” anlatılır!
Soyadında Koch olan şöhretler de, kimi vesilelerle “medyaya girmeme” sebeplerini “bir güzel” izah ederler!
*
Aydın Doğan'ın Hürriyet'i satın aldığı yıl yani 1994'te ilk göz ağrısı Milliyet'in yaptığı yayınları çoktan unuttuk…
Mesela, 4 Haziran 1994 tarihli Milliyet gazetesinde pabuç kadar puntolarla “Devin Öfkesi” manşeti atılmıştı! “Dev” diye tabir edilen İnan Kıraç idi!
Mister Kıraç, Başbakan Tansu Çiller'i ve hükümetini yerden yere vuruyordu!
“Derin Galatasaray” diye bilinen İnan Kıraç “Parasal güçle böyle oynarsanız bu iş karakolda biter” diyordu!
“Dev!”, Çiller hükümetinin bazı ekonomik kararlarına adeta ateş püskürüyordu!
O zehir zemberek manşetin üzerinden fazla geçmeden Çiller'in “malvarlığı” ile ilgili yayınlar yine Aydın Doğan'ın sahipliğindeki Milliyet'te patlamıştı! Çiller'in siyasi hayatı o tarihten sonra inişe geçti!
1993'te Hürriyet'in attığı “Leydi'nin Topuk Sesleri” manşetinden; 18 Haziran 1997'de Refahyol'un havlu attığı döneme gelinmesi mi; hepi topu dört yıl sürmüştür!
*
28 Şubat darbe sürecinin medyadaki lokomotifi Aydın Doğan'dı.
10 Mayıs 1997'deki Sultanahmet Mitingi'nde başta Doğan olmak üzere medya patronlarına meydan okuyan Tansu Çiller'in bu çıkışından sadece iki hafta sonra 25 Mayıs 1997'de Sabah'ta Ruhat Mengi'ye konuşan Rahmi Koch “Küçük Hanım gidecek, hem de çok fena gidecek. İşi bitmiştir. Son çırpınışlarını izliyorsunuz!” diyordu!
Başbakan Erbakan'ın istifasını 18 Haziran 1997'de kabul eden Cumhurbaşkanı Demirel, 281 vekilin imzasına burun kıvırıp Çiller'e hükümeti kurma görevini vermemiş, Mesut Yılmaz'ı tercih etmişti!
Vaktiyle Tansu Hanım'ı siyaset sahnesine “assolist” olarak çıkaran Derin Baronlar, kontrollerinden çıktığında (siyasi) biletini kesmişlerdi!
1994-1997 yılları arasında Çiller'i hedef yapan Doğan Grubu; 2002'de ise Hüsamettin Özkan'ın başbakanlığında “Ecevit'siz ve MHP'siz hükümet” için devreye girmişti…
“Muhtemel hükümetin” eksiğini de, Çiller'in DYP'siyle tamamlamak için pazarlıklara girişmişti!
2002'nin o uzun sıcak yazında, Ecevit'in partisi DSP karpuz misali ortadan ikiye bölünürken; Rodos adasında, Aydın Doğan, Ertuğrul Özkök ve Mehmet Yakup Yılmaz'la birlikte fotoğraflanan Özer Çiller'den başkası değildi!
Devlet Bahçeli'nin “erken seçim” kartını oynamasıyla, Doğan Grubu'nun Mesut Yılmaz ve Hüsamettin Özkan'la birlikte hayata geçirmek istediği “Baronsal” kaşeli “yeni hükümet” senaryosu berhava olmuştu!
*
Bay Doğan, Hürriyet için “Devlet Gazetesi” demişti!
Simavi'lerden Doğan'lara; “Eski Rejim”in lokomotif gazetesi, Baronsal Hürriyet'tir. Şimdilerde, Amiral (Battı) Gemisi'dir! Yazının sonuna geldik; ancak, Hürriyet'in asıl sahibini yazmayı unuttuk!