Çevik Bir"in kadrosu

Bir dostum, sabah sabah, "Çevik Bir gaza gelmiş olmasın?" dedi. "Cumhurbaşkanlığına aday olmayı düşünür müsünüz?" sorusunu Ali Kırca''nın yöneltmesini, İsmet Solak''ın da, ekranda uzun süre açıkça görüldüğü üzere, eliyle ve başıyla olumlayan işaret yaparak cesaret vermeye çalışmasını o böyle yorumlamış...

Çevik Bir''in ntv''den yayımlanan konuşması sırasında salonda bulunan ''gazeteciler'' iyi bir sınav veremediler. Dostumun kuşkusunun temelinde bu tespit yatıyor. Bir de, artık herkesin malumu olmuş olan ayrıntılar: atv haber müdürü Ali Kırca, 12 Mart 1971 darbesinin tasfiye ettiği genç denizci teğmenlerden; o dönemde vapur batırma dâvasından yargılanmıştı. Hürriyet yazarı İsmet Solak ise, 22 Şubat 1963''te Talat Aydemir''le isyana kalkışan Kara Harp Okulu öğrencisiyken, ordudan tasfiye edilmişti. Bir dostuma, "Acaba, orduda kalsalardı, rütbeleri ne olurdu?" diye sormuştum, anlamadığım bir başka soruyla cevap verdi bana: "Acaba şimdiki rütbeleri ne?"

Bu ''gaza gelme'' önemli bir teori. Geçmişte birçok örnekleri var bunun; bizim millet, biraz saf bulduğunu dolduruşa getirip erken doğum yaptırır. Bazıları, aylardan beri, "Plan işleme konuldu: Çevik Bir diktatörlüğüne hazır olun" türü mesajları İnternette birbirlerine gönderiyorlar; ama ben, bu öngörülere ihtiyatla yaklaşmayı tercih ediyorum. Yine de, olan-biteni büyük bir ilgiyle izlemekte yarar var.

RUYİAD toplantısında soru sırası kendisine geldiğinde, "Paşam, 28 Şubat''ta siz söylediniz biz yazdık" gibi bir şeyler söyleyen İsmet Solak, dünkü yazısında, "Ben bile bilmiyordum, bütün cesaretlendirmelerime rağmen, ne parti kurmaktan, ne de cumhurbaşkanlığına aday olmaktan söz etti; bütün bildiğim bir araştırma enstitüsü kurma niyetiydi" diye yazdı. Sabah, eşi Nilgün Bir''e de "Bekliyor muydunuz" diye sormuş; aldığı cevap şaşırtıcı: "Böyle bir niyeti olduğunu bilmiyordum, benim için sürpriz oldu." Alın, buradan yakın. Ertuğrul Özkök, dün, Çevik Bir''in, kendisine, "Ben işleri öyle uzun boylu düşünmem, daha önce bir iki defa düşünerek hareket ettim, duvara tosladım" dediğini yazdı. Kurmaylık eğitimi almamış mı Çevik Bir?

Bazıları Reha Muhtar''ı o gece çok beğenmiş; biri "Sorusu şıktı" dedi bana. Bir yaşında ilk darbesini yaşayan bir çocuk, sokaklardaki subaylara evinin penceresinden el sallıyor... Reha Muhtar''ın babası Cemal Bey Ankara İlâhiyat Fakültesi''nde Arapça okutmanıydı; Kerkük''ün saygın ailelerinden, Bağdat''ta okumuş, Arapça bilen bir Türkmen olarak... 27 Mayıs 1960''ta, Beşevler tarafında bir yerlerde oturuyor olmalılar...

Birçok yorumcu, Çevik Bir''in Murat Birsel''i terslemesine şaşırmış, bir o kadar da gazetecinin alttan alan tavrına. Toplantı sonrasında, Çevik Bir, masasına kadar giderek, Murat Birsel''den özür dilemiş. Toplantıda, kinayeli olarak, "Benim cumhurbaşkanı olmamı ister misiniz?" diye sorduğu Mehmet Ali Birand''ın karşısına çıkıp, CNN-Türk''te, "Murat, benim kuracağım stratejik araştırmalar enstitüsüne almayı düşündüğüm genç gazetecilerin başında geliyor" da demiş ertesi gün.

Murat Birsel''in strateji konularına ilgisi var. ABD''de similasyon teknikleri ve strateji üzerine eğitim gördü, askerliğini de Genelkurmay''da ''J5'' olarak yaptı. Bütün takılmalarıma rağmen, ''J5''in ne anlama geldiğini bana söylemeyecek kadar da ketumdur Murat. Neyse iki eski dostun, mâsum bir soru yüzünden aralarının açılmadığına çok sevindim. Sabah yazarı, "Cumhurbaşkanı olursanız size danışmanlık yaparım" da demiş Çevik Bir''e... Gazeteciliğe atılmadan önce Adnan Kahveci''ye başbakanlıkta yaptığı danışmanlık günlerinin hâlâ içinde sakladığı heyecanıyla...

O akşamı değerlendiren yazarların bazısı çok önyargılı davranmışlar. Hıncal Uluç, kendisine özel husumet duyduğu Ali Şen''in dâvetini kabul ettiği için, "Paşam, Kadıköy belediye başkanı seçilme şansın kalmadı" diye yazmış sözgelimi. Bir başkası, sorulara verdiği anlaşılmaz tepki sebebiyle, Çevik Bir''in cumhurbaşkanlığı hevesinin ilk denemede sona erdiğini, başlamadan bittiğini yazmış... Tepkisel tavra, "Gaf, büyük hata" diyenler çok... Bence, bu tür tespitlerde, eski bazı örnekler rol oynuyor...

Turgut Sunalp, ''askerlerin en sivili'' diye anılan değerli bir subaydı. Org. Faruk Gürler''in cumhurbaşkanlığı serüveninde en önemli rolü o oynadı. 12 Eylül sonrasında, önce Kanada''da büyükelçilik yaptı, partilerin kurulmasına izin verildiğinde de Konsey''in tasarladığı ''sağ parti'' ona emanet edildi. Politikaya ilgi duyan ve Meclis''e kapağı atmak isteyen bir çok kişi MDP''ye koşmuşlardı o zaman. Aralarında bazı gazeteciler de vardı ve bunlar, MDP merkezinde yaşadıklarını, yıllar sonra mizahi tarzda anlattılar. Çevik Bir''in üslubuna acele tepkiler biraz da Turgut Sunalp olayının yaşanmasından kaynaklanıyor.

MDP genel başkanı olarak, "Gözaltında genç kızlara copla işkence yapılıyor" iddiasına, Turgut Sunalp''in verdiği cevap belleklerde tazedir: "Yalan bu, copa gelene kadar bizde taş gibi delikanlılar var..." Bu cevapla, Türkiye''nin Avrupa''ya karşı, "Gözaltında işkence yok" iddiası en büyük darbeyi almıştı...

"Gaza mı geldi acaba?" diyen dost daha sonra şu soruyu sordu: "JİNSA adlı Yahudi Lobisi''nin en önemli kuruluşundan Çevik Bir''e verilen ödülün adı neydi sahi?" Arşive baktım, ''liderlik ödülü'' vermişler...