Bakalım film nasıl bitecek

00:0015/12/2010, Çarşamba
G: 4/09/2019, Çarşamba
Taha Kıvanç

''Tercüman'' denildiğinde aklına ''kötü gazete'' fikri üşüşen tek tanıdığım yok. Bir dostum, ''Seninki günlerdir Tercüman kötülemesi yapıyor, ne demek istiyor?'' hatırlatmasında bulununca bunu fark ettim. Rahmetli Kemal Ilıcak düzgün bir patrondu, zamanında 500 binlerin üstünde satışa ulaşmış Tercüman da iyi bir gazete...Başta eşi, ailesi var... Gazetesinde yayın yönetmenliği yapmış Güneri Cıvaoğlu, Taha Akyol ile yazarı Rauf Tamer ve yüzlerce Tercümancı Doğan Grubu''nda çalışıyor... Bu konuda söz

''Tercüman'' denildiğinde aklına ''kötü gazete'' fikri üşüşen tek tanıdığım yok. Bir dostum, ''Seninki günlerdir Tercüman kötülemesi yapıyor, ne demek istiyor?'' hatırlatmasında bulununca bunu fark ettim. Rahmetli Kemal Ilıcak düzgün bir patrondu, zamanında 500 binlerin üstünde satışa ulaşmış Tercüman da iyi bir gazete...

Başta eşi, ailesi var... Gazetesinde yayın yönetmenliği yapmış Güneri Cıvaoğlu, Taha Akyol ile yazarı Rauf Tamer ve yüzlerce Tercümancı Doğan Grubu''nda çalışıyor... Bu konuda söz bana düşmez...

2011 yılında en büyük medya grubu parçalanacak... Aydın Doğan ve ailesinin elindeki hisseler için talepler var ve pazarlığın sonuna yaklaşıldığı işaretleri alınıyor. Tâliplerin hepsi yabancı ve niyetleri ciddi.

Yıllardır bu âkıbetin kaçınılmazlığını yazıp durduğuma göre sevinmeliyim, öyle değil mi?

Hayır, sevinmiyorum. Tâlip olarak adları geçen ''yabancı'' şirketlerden herhangi birinin grup gazeteleri ve kanallarına sahip olmasındansa, Aydın Doğan''ın patronluğunun sürmesini tercih ederim.

Bu görüşte etrafım çok tenha, biliyorum...

Grubun böyle bir âkıbete düçar olmasını önlemek için yazıp durdum. Daha ilk günden, "Bu hükümet ve özellikle başbakan, geçmiş hükümetlere ve başbakanlara benzemez; gazetecilik yapma dışındaki alışkanlıklarınızı lütfen terk edin" demiş ve yazmışsam, bugünleri öngörebilmemdendir.

Koskoca grup sekiz yıl boyunca hükümet işbaşından gitsin diye ''dua'' edenlere kendini teslim etti. Her seçim öncesinde, "Bu defa sandığa gömülecekler" diyenlerin görüşüne göre politika belirlendi. "Biz bir yüklenirsek bunları darmadağın ederiz, bizim gücümüz karşısında güç mü var" böbürlenmesinin gerçeği yansıttığına inanıldı.

Esas gerçek kafalarına dank ettiğinde bile şaşkınlıklar sona ermedi. Küfürbaz bir-iki yazarla yolları ayırınca sorunun çözülebileceğini sandılar. Bugün bile, patron, kendini "Falanca gitti ya işte" diye savunuyorsa hiç şaşırmam.

Dünyanın hangi istikamete doğru yol aldığını, Türkiye''nin bu yeni dünyada taşıdığı önemi bir türlü anlayamadılar. Medyanın 27 Mayıs (1960) düzeniyle devam edilebileceğini sandılar.

Ahmet Kaya''yı grubun gazetecileri öldürmedi elbette, ancak yalan manşetlerle sürgüne gönderen onlardı. Orada bile rahat bırakmadılar, "Şerefsiz" manşetleriyle yüreğine indirdiler koca adamın... Hrant Dink''i manşetler ve yazılarla kurda kuşa yem eden de onlardı. Kâtilini ''anlamaya çalışan'' ve böylece yeni cinayetlere fetva verenler de...

Lütfen isim istemeyin benden; çünkü bir kişi değil söz konusu olan, bir zihniyet...

Eski, köhnemiş bir yapının medya zihniyeti... "Büyük kardeşe büyük, küçük kardeşe küçük pay" ilkesiyle çalışan istihbaratla içli-dışlı, okuru göz önünde bulundurarak değil de devletle ince ayar çekerek haberi sunan bir zihniyet... Devletten aldığı gücü siviller üzerinde kullanarak vesayetçi anlayışın sürgit devamını sağlayan o zihniyetti işte.

Patrona "Bizim gücümüzün üzerinde güç mü var?" diye sunulan da aslında devletin o gücüydü.

Önceki gün Doğan Grubu birbiriyle çelişen iki açıklama yaptı. İlk açıklama "Hürriyet satılacak" diye geldi, ardından "Hayır, Hürriyet satılmayacak"
duyuruldu. Belli ki, patron ikircikli durumda. Bir an "Satalım her şeyi" derken, ardından "Satarsam doğru olmaz" görüşü kendisine hakim oluyor.

Pazarlık yapan yabancıların iştahını Hürriyet kabartıyor. 30 yıl önce, Türkiye''nin nüfusu bugünkü nüfusunun yalnızca üçte biri iken, Hürriyet 1 milyon adet satardı; bugün 72 milyonluk Türkiye''de 400 bin sattığı günler çok nâdir... Yanlış zihniyetten kurtulduğunda satışın çok yükselebileceğini, reklâm gelirinin de artabileceğini görüyor yabancılar ve gruba "Hürriyet''i de satın" baskısı yapıyorlar...

Grubu iyi tanıyan bir dostum, "Daha fazla satabilecekken az tirajla yetinmenin geçmişte taktik değeri vardı" görüşünde. Ona göre, köşe yazanların ne yazdığı değil, kim oldukları önemliydi. Kimi siyasilere ideolojik açıdan yakındı yazarlar, kimini de varlıklarıyla korkutuyorlardı. Dostum "Bugünün siyasileri onlara ne yakınlık duyuyor, ne de yazdıklarını ciddiye alıyor" demekte.

İki gündür bu konuyu yazıyorum ya, CHP''ye yakın duran bir dost da şu görüşünü paylaştı benimle: "Onlar için ''CHP''li'' diyorsunuz, bu çok doğru değil. Bazıları evet CHP''den siyasete de girdi, ama başarılı olamadı. Çoğunun yazdıkları ancak fanatikleri okşuyor; CHP''de hiziplerle iç içe-ler; yakında CHP liderliğinden de itiraz sesleri yükselirse şaşırma..."

Ne garip: Yanlış yayın çizgileriyle patronu her şeyini elinden çıkarma noktasına getirenler bugün de onu gözden düşürecek biçimde kuyu kazmaya devam ediyorlar.

Film bakalım nasıl bitecek...