Aydın Doğan ihalelerde neden yok?

00:0010/12/2010, Cuma
G: 4/09/2019, Çarşamba
Taha Kıvanç

Bir dostum anlattı: Geçen gün önemli bir işadamıyla görüşüyormuş. Patron görüşlerine güvendiği ''uzmanlar'' tarafından nasıl yanıltıldığını anlatmış dostuma. “Biz” demiş, “Bir türlü yeni duruma ayak uyduramadık. En olumlu sinyaller gelirken bile, ''Hele bir bekleyelim, işler hep iyi gidecek değil ya?'' diyenlere kulak verdik. Tersini yapsaydık, bugün olduğumuzdan en az beş misli güçlü hale gelebilirdik.”Hazin, ama gerçek. Ülkesine güven sorunu yaşayan işadamı en fazla zararı kendisine verdi içinden

Bir dostum anlattı: Geçen gün önemli bir işadamıyla görüşüyormuş. Patron görüşlerine güvendiği ''uzmanlar'' tarafından nasıl yanıltıldığını anlatmış dostuma. “Biz” demiş, “Bir türlü yeni duruma ayak uyduramadık. En olumlu sinyaller gelirken bile, ''Hele bir bekleyelim, işler hep iyi gidecek değil ya?'' diyenlere kulak verdik. Tersini yapsaydık, bugün olduğumuzdan en az beş misli güçlü hale gelebilirdik.”

Hazin, ama gerçek. Ülkesine güven sorunu yaşayan işadamı en fazla zararı kendisine verdi içinden geçtiğimiz şu dönemde...

Aydın Doğan sözgelimi. ''Özelleştirme'' denildiğinde ilk akla gelen isimdi Aydın Bey; kendisine takılma fırsatıydı ihaleler benim için... Önceki gün büyük enerji ihaleleri yapıldı, kazananlar arasında iki medya grubunun patronu da vardı. Gözlerim Aydın Doğan veya adamlarını aradı ihaleye katılanlar arasında.

Yoktu, yoktular...

Gazetelerinin ekonomi uzmanlarının dün çıkan yazılarını okumuşsa neleri kaçırdığını daha iyi anlamıştır Aydın Bey. Dün çıkan son duruma dair ekonomik değerlendirmeler ülkemizin krizde müthiş büyüdüğünü açıkça ilân ediyor...

Fatih Özatay''ın
değerlendirmeyi Radikal''den birlikte okuyalım: “Genel kanı, yılın dördüncü çeyreğinde, ilk üç çeyrekte gerçekleşen (gerçekleşecek) yüksek büyüme hızının azalacağı yönündeydi. Oysa, dördüncü çeyreğin ilk ayı olan ekim ayında, sanayi üretimi bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla yüzde 9,8 oranında arttı. Bu oldukça yüksek bir artış.”

Bir çırpıda olmasa bile, sanayi üretimindeki artışın istihdama da yarayacağını kayda geçiriyor Fatih Özatay; esas dediği şu: “Sanayi üretimindeki bu gelişme 2010''a ilişkin büyüme tahminlerinin de yukarıya güncellenmesine yol açacak. Öyle anlaşılıyor ki, resmi tahminin epey üstünde, yüzde 7,5''i aşan bir büyüme hızı gerçekleşecek.”

Milliyet''te ''ekonomi yazarlarının duayeni'' sayılan Güngör Uras''ın
de göz açıcı. Güngör Bey büyümenin yüzde 8''i bile geçeceği tahmininde bulunuyor:

“On aylık dönemde toplam sanayi üretimi ortalaması geçen yılın yüzde 14.0 oranının da üzerinde, 2008''in sadece yüzde 0.8 gerisinde. Ekim 2008 krizin başladığı dönem olduğuna göre, krizin başladığı günkü sanayi üretim çizgisine dönülmesi önem taşıyor.”

Kendi kendine sorduğu “Artış veya iyileşme sürekli mi, devam ediyor mu?” sorusuna da şu cevabı veriyor Güngör Bey: “Sanayi üretiminde önemli olan üretim artışının istikrarlı büyümesidir. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış endekse göre Ocak 2010''den bu yana endeks 110.9 dan 121.7''ye tırmanırken, haziran ayındaki yüzde 1.6 oranındaki gerileme ve eylül ayındaki sıfır büyüme dışında devamlı bir üretim artışı gerçekleşmiştir.”

Sanayi büyüyünce ticaret, ulaştırma, hizmet sektörlerinin de büyüyeceğini, istihdamın artacağını, milli gelirin yükseleceğini öğreniyoruz Güngör Uras''tan. Bir şeyi daha: Aralık ayı da canlı gidiyormuş… “2010''un tamamında sürpriz bir şekilde yüzde 8 üzeri yüksek büyüme ile karşılaşabiliriz” diyor.

“Kriz, kriz” diye ortalığın toz dumanla kaplandığı, Başbakan Tayyip Erdoğan''ın “Teğet geçti” tespitiyle alay edildiği, en kötü senaryolarla kafaların karıştırıldığı günlerde, “Türkiye''ye bir şey olmaz” diyenler ve bu sonucu sağlamak üzere gece-gündüz çalışanlar kazandı da kazandı.

CHP''nin işi biraz da bu yüzden zor. ''Serseri mayın'' gibi kimi vuracağı belli olmayan Wikileaks belgelerine bel bağlanmasının sebebini anlamakta zorlanmıyorum. Bir ülkede ekonomi iyiyse veya iyiye doğru gidiyorsa iktidarı değiştirmek hiç de kolay değildir.

Ekonominin ''sol'' veya ''sağ'' ile de pek bir ilgisi yok; insanlar kendilerinin ve çoluk-çocuklarının geleceğini düşünerek oy kullanıyorlar çünkü... Hükümet etmenin bütün yıpratıcılığına rağmen, İngiltere''de ''muhafazakâr'' Margaret Thatcher 11 yıl, ''solcu'' Tony Blair 10 yıl iktidarda kaldıysa, sebebi, iki dönemde de İngilizler''in karınlarının doyması ve tasarruflarının artmasıydı.

Thatcher''den sonra ''muhafazakhar'' John Major, Blair''den sonra ''solcu'' Gordon Brown İngiliz halkına “Ekonomi emin ellerde” dedirtemedikleri için iktidardan düştüler.

İyiye doğru giden ekonomiye yatırım yapanlar siyasette de aynı çizgiye yatırım yaparlar. Bizim işadamlarının bunu öğrenmesi bayağı zaman aldı, ama çoğu sonunda öğrendi. En ciddi istisna ülkemizin hâlâ ''en büyük medya patronu'' konumundaki Aydın Doğan; ekonomideki olumlu gelişmelerden o da yararlandığı halde siyasette aynı doğrucu tavrı bir türlü gösteremedi.

Grup gazetelerinde şimdilerde çizilen olumlu tabloyu uzman yazarların sütunlarında okuduğunda ne düşünüyordur Aydın Bey, merak ediyorum.

Merak bu ya...