Yeni Şafak

Şam’dan bakınca…

01:0012/03/2025, Çarşamba
G: 11/03/2025, Salı
Taha Kılınç

Geçtiğimiz perşembe akşamı (6 Mart) teravih namazını kılmak üzere Şam’ın tarihî merkezine yakın Halbûnî Camii’ne gittim. Yollar, akşamları şehrin genelinde elektrikler kesik olduğundan, kapkaranlıktı. Camiye vardığımda, çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu cemaatin içeriyi ve son cemaat mahallini tıka basa doldurduğunu gördüm. Küçücük de olsa, namaz kılacak yer yoktu. Cemaatin çokluğuna sevinerek ama yer bulamadığım için üzülerek, Hicaz Demiryolu istasyon binasının karşısındaki Mevlevî Camii’ne yürüdüm.

Geçtiğimiz perşembe akşamı (6 Mart) teravih namazını kılmak üzere Şam’ın tarihî merkezine yakın Halbûnî Camii’ne gittim. Yollar, akşamları şehrin genelinde elektrikler kesik olduğundan, kapkaranlıktı. Camiye vardığımda, çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu cemaatin içeriyi ve son cemaat mahallini tıka basa doldurduğunu gördüm. Küçücük de olsa, namaz kılacak yer yoktu. Cemaatin çokluğuna sevinerek ama yer bulamadığım için üzülerek, Hicaz Demiryolu istasyon binasının karşısındaki Mevlevî Camii’ne yürüdüm. Bu şirin Osmanlı mabedinde, etrafında meskûn mahal bulunmadığından ancak üç saflık bir cemaat vardı. İlk sekiz rekâttan sonra iki saf boşaldı; çok genç iki ilim talebesinin nöbetleşe imametiyle 20 rekâtı tamamladık.

Camiden çıktığımda, bütün yolların silahlı ve maskeli güvenlik görevlileri tarafından tutulduğunu gördüm. Günlerdir Şam’da hiç şahit olmadığım bir manzaraydı bu. Şehrin dört bir yanından siren sesleri de duyuluyordu. Silahlı gençlere selam verip yanlarından geçtim, Tekke-i Süleymaniye’nin yan sokağındaki otelime döndüm. Sıra dışı manzaranın sebebini, ancak otelde telefonuma mesajlar gelmeye başladığında anladım: Nusayrîlerin yoğunlukta yaşadığı Lazkiye bölgesinde, yeni Suriye yönetimine tabi güvenlik güçlerine saldırılar gerçekleşmişti. Lazkiye ve Humus’ta sokağa çıkma yasağı ilân edilmiş, Suriye’nin kuzey-güney karayolu bağlantısı kesintiye uğramıştı. Hatta Halep bölgesinde olan bazı dostlarımız, planladıkları Şam yolculuklarını da iptal etmek durumunda kalmıştı.

Ertesi gün (7 Mart Cuma), Emevî Camii’nde görülmeye değer bir manzara vardı:

Hutbenin konusu elbette yaşanan güncel gelişmelerdi. Son derece ateşli ve heyecanlı bir konuşma yapan hatibin sözleri, sıklıkla tekbirlerle kesiliyordu. “Size eman verdik, anlamadınız. Af ve müsamaha yolunu tuttuk, istismar ettiniz. Silahlarınızı bırakmanızı istedik, bırakmadınız. Büyüklük gösterdik, ihanet ettiniz. Bundan sonra, artık devletin gücünü ve kararlılığını göreceksiniz. Suriye’de bu tertemiz devrimin çalınmasına asla müsaade etmeyeceğiz! Silahlarının başında sabahlayan ve oruçlarını cephede açan mücahitleri dualarınızdan unutmayın…” şeklindeki cümleler ardı ardına sıralanırken, caminin içinde öfke ve coşku somut biçimde hissediliyordu. Namazdan sonra da Şam’ın her bölgesinde Ahmed Şara yönetimine destek için sokak gösterileri düzenlenmişti.

Hadiselerin detaylarına dalmaksızın, şu özeti aklından çıkarmamak elzem: Batıdan Nusayrî rejim kalıntıları eliyle İran ve Hizbullah, güneyden de Dürzîler eliyle İsrail, yeni Suriye yönetiminin felç edilmesine odaklanmış görünüyor. Suriye’nin azınlık grupları böylece yabancı güçler tarafından provoke edilirken, amaç elbette Baas sonrasında istikrarlı ve dengeli bir idarenin kurulabilmesini engellemek.

(Bu yazıyı yazarken, YPG ile Şam merkezî yönetiminin anlaşmaya vardığına dair ilk haberler geldi. Şimdiye kadar ayrılıkçı bir çizgi izleyen YPG’yi uzlaşmaya zorlayan sebeplerin başında elbette Lazkiye’de yaşanan kalkışmanın bastırılması geliyor. İkinci sebep ise, yeni Amerikan yönetiminin müttefiklerini her an “satabileceğine” dair oluşan algı. Beyaz Saray’da Ukrayna Devlet Başkanı Volodomir Zelenski’nin kameralar önünde düşürüldüğü o tuhaf durumu, elbette YPG de yakından takip etti.)

8 Aralık’ta Baas’ın düşüşünün ardından Suriye’ye ve Şam’a yaptığım ziyaretlerde en çok, eski dönemi hatırlatan her türlü slogan, bayrak, fotoğraf ve çizimin üzerini aceleyle badanalamaya çalışan insanların canhıraş çabaları dikkatimi çekmişti. Bir gecede eskinin üzeri örtülüyor, görünürde yeni bir perde açılıyordu. Ama peki akıllar ve kalpler ne durumdaydı? Baas’ın ve Esed rejiminin destekçileri hâlâ yerlerinde durmuyor muydu? Genel af ilân edildikten sonra mesela, sözde “tevbe” etmiş görünen kaç kişi gerçekten eskiden yaptıklarından dolayı pişmanlık duyuyordu? İlim adamlarından bürokratlara, istihbaratçılardan askerlere, Suriye hâlâ rejim artıklarıyla doluydu. Bunların yeni döneme entegrasyonu hangi yöntemle sağlanacaktı? 61 yılını baskıcı bir yönetim altında geçiren insanlar, “hürriyet” ortamında nasıl kontrol edilecekti? Doğrusu bu türden sorular aklımda sürekli dönüp durdu. Şimdi gelinen noktada, “devrimin coşkusu” sona erdi. Gerçek ve hayatî problemler, ufukta belirmeye başladı. Şara ve ekibi için, esas yönetim sınavları artık bundan sonra.

Cumartesi akşam Beyrut üzerinden İstanbul’a dönerken, kalbimde Bilâdüşşâm’ın istikbaline dair umut, sevinç, heyecan, korku ve endişeler iç içeydi.

#Şam
#Suriye
#Taha Kılınç
Yorumlar

Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.

https://lh3.googleusercontent.com/a/AGNmyxbeMLB7Jcz620UDG9gqPCaCVqeJpFoRAZul80Lb=s96-c
aydinmuhammed935548

Allah,Suriyeli kardeşlerimize huzurlu,güçlü devlet nasip etsin.

11 g önce
Kapat

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.