O hutbe

04:002/08/2017, Çarşamba
G: 17/09/2019, Salı
Taha Kılınç

“Elimdeki kayıtlara göre on bini aşkın vatandaşımız da Miraç gecesi Mescid-i Aksâ’da olacaktı. Hutbe değil de, mihraptan onlara bir selam verip, “Türkiye’deki kardeşlerinizin selamını getirdik” demek istiyordum. (Mescid-i Aksa yönetiminin) Ona dahi çekinceleri vardı.Aksâ’da Ürdün’e bağlı bir yönetim var. Bu ülkenin de İsrail devleti ile bir anlaşması var. Ama buna rağmen gitmeden bir gün önce masaya geçtim. Kendi kendime dedim ki: “Camiye girdim, (Başimam) İkrime Sabri bana dedi ki ‘Çık bugün Cuma

“Elimdeki kayıtlara göre on bini aşkın vatandaşımız da Miraç gecesi Mescid-i Aksâ’da olacaktı. Hutbe değil de, mihraptan onlara bir selam verip, “Türkiye’deki kardeşlerinizin selamını getirdik” demek istiyordum. (Mescid-i Aksa yönetiminin) Ona dahi çekinceleri vardı.


Aksâ’da Ürdün’e bağlı bir yönetim var. Bu ülkenin de İsrail devleti ile bir anlaşması var. Ama buna rağmen gitmeden bir gün önce masaya geçtim. Kendi kendime dedim ki: “Camiye girdim, (Başimam) İkrime Sabri bana dedi ki ‘Çık bugün Cuma hutbesini sen oku’, ne yaparsın? En iyisi, ben bir şeyler yazayım.” Yazdım. Sonra o metni yırttım. Baktım ki, Kudüs İsrail’in işgali altındaymış gibi konuşuyorum. Ondan vazgeçtim. “Bu imkân bana lütfedilecekse, Kudüs ebediyen Müslümanların mabediymiş gibi bir dil kullanmam lazım” dedim ve okuduğum metni kaleme aldım.

Cuma namazından iki saat önce Kudüs Müftülüğü heyeti ile görüşmemiz vardı. Ürdün Vakıflar Bakanlığı’nın ilgili müdürü de oradaydı. İkrime Sabri Hoca, “Bugün hutbe sırası bende. Hutbede size hassaten teşekkür edeceğim, bugün itibari ile on bin Türk var. Bu bizim için çok büyük bayram. Unutulmuştuk” dedi. Bu sözlerinden hutbeye çıkamayacağımı anladım.

Halkın arasından geçerek mihraba yöneldik. Sünnetimizi kıldık. O mihrapta kıldı sünnetini. Kalktı minbere doğru giderken yanıma geldi, “minbere buyurun” dedi. “Size zorluk olmasın” dedim. “Bana çok kızacaklarını biliyorum. Vallahi sünneti kılarken düşündüm, siz buradayken çıkamam ben hutbeye. Bu Selahaddin’in minberidir. Bu Sultan Selim’in minberidir. Lütfen siz çıkın” dedi. Şaşırdım ve “Buna hayır diyemem” dedim ben de.

Bu sözleri kalabalığın içinde ama kulağıma söylemişti. Minbere çıktığımda herkes şaşırdı. Cübbe farklı bir cübbe, sarık farklı bir sarık, yabancı bir görüntü... Arkadaşlar oraya çok ufak bir
. Yeterli bir sistem olmadığı için de insanların ağlayıp, tekbir getirişlerini görüntüleyemediler.”
Prof. Dr. Mehmet Görmez, 15 Mayıs 2015 Cuma günü Mescid-i Aksâ’da Arapça olarak irat ettiği hutbenin hikâyesini Yeni Şafak’tan Ersin Çelik’e
. Görmez Hoca’ya “Aksâ’da Arapça hutbe okuyan ilk ve tek Diyanet İşleri Başkanı” sıfatını kazandıran ve Filistinlilerin coşkulu desteğini kazanan bu hitap, sonraki cuma Aksâ’da gergin bir namaza da yol açacaktı. Bu namazın hikâyesi, İslâm dünyasının hâl-i pürmelâlinin de özetidir adeta:

Tahmin edileceği üzere, Görmez’in Aksâ’nın minberinden Müslümanlara ve İslâm dünyasına hitap etmesi, Ürdün yönetimini küplere bindirmişti. İkrime Sabri’nin namaz sırasında sergilediği oldu-bittiye engel olamayan Krallık, ertesi cuma günü (22 Mayıs), hutbeye çıkması için Ürdün Başkadısı ve Vakıflar Bakanı Ahmed Huleyl’i apar-topar Kudüs’e gönderdi.

Oldukça
Mescid-i Aksâ’ya giriş yapan Ahmed Huleyl’e karşı homurtu ve sloganlar daha namaz ve hutbe öncesinde başlamıştı. İç ezan okunurken protestolar o kadar yoğunlaştı ki, korumalar minberin etrafına etten duvar ördü. Mihraptan minbere güçlükle geçebilen Huleyl, cami içindeki gürültü ve sloganlar nedeniyle sesini cemaate duyuramadı. Birkaç defa yüksek sesle getirdiği tekbirler ve atmaya çalıştığı ateşli nutuk da Filistinlileri sakinleştiremeyince, Huleyl hutbeyi tamamlayamadan minberden inmek durumunda kaldı.

Tamamı Filistinlilerce kayda alınan namazdaki görüntü, daha da trajikomikti: Camide sadece iki-üç saf namaza iştirak etmişti, onlar da Ürdün ve Filistinli resmi görevlilerden oluşuyordu. Aksâ imamının hemen sağında duran Huleyl, namaz sırasında imamı iki kez dürterek eliyle “Çabuk ol, namazı uzatma” anlamına gelen işarette bulunurken görüntülendi. Huleyl’in yaşadığı panik ve gerginlik, namaz sırasında adeta namazda değilmişçesine durmaksızın hareket etmesinden de belli oluyordu.

Farzın güçlükle tamamlanmasından sonra, koruma ordusu Ahmed Huleyl ve beraberindekileri Aksâ’nın yan kapısından dışarı çıkardı. Aksâ imamı Şeyh Yûsuf Ebû Suneyne, Ürdün heyetinin camiyi terk etmesinin ardından yeniden minbere çıktı, Cuma hutbesini yeniden okudu, namazı da yeniden kıldırdı. Cami içindeki binlerce Filistinli, ancak bu şekilde sakinleştirilebilmişti.

Mescid-i Aksâ’da yaşanan bu sıra dışı sahneleri yorumlayan Ürdünlü yazar Enis Hasavne, şunları yazdı daha sonra: “Olay, Ahmed Huleyl’in şahsına gösterilen bir tepkiden çok, Ürdün-Filistin ilişkilerinin ne hale geldiğinin bir göstergesiydi. Huleyl’in saldırıya uğramasından sadece bir hafta önce, Türkiye Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, cuma hutbesini okudu ve Filistinlilerden büyük beğeni topladı. Şunu söylemek gerekiyor ki, Ürdün’ün Kudüs konusundaki pozisyonu, Filistinliler nezdinde destek görmüyor.”

Görevini tamamlayarak emekliye ayrılan Prof. Dr. Mehmet Görmez’in, kanaatimce, Diyanet İşleri Başkanı'yken yapmış olduğu en parlak hizmet, işte bu hutbeydi. Hem İslâm âlemine Arapça hitap ederek gönülleri fethetti, hem de sadece 22 dakika 40 saniye süren bir cuma hutbesiyle Ortadoğu dengelerinin nasıl oynatılabileceğini gösterdi hepimize.

Son olarak, Mehmet Görmez Hocam’dan özel bir ricam var: Lütfen hatıralarınızı yazınız. Sansürsüz biçimde, tarihî bir belge olacağını düşünerek yazınız hem de. Bu memlekete ve gelecek nesillere karşı bir borç olarak, yazınız.

#Diyanet
#Mehmet Görmez
#15 Temmuz