Mısır’ın Kıbrıs’ı

04:003/05/2023, Çarşamba
G: 3/05/2023, Çarşamba
Taha Kılınç

“Muhammed Hamîdetî’nin liderliğindeki Cancavîdler, 2003’te patlak veren Darfur krizinin devamında çok sayıda savaş ve insanlık suçuna imza attı. On binlerce insanın hayatını kaybettiği çatışmalar, bir milyona yakın kişinin de mülteci konumuna düşmesine neden oldu. Darfur krizinin zirve yaptığı ve bütün dünyanın gözlerini Sudan’a çevirdiği bir zamanda, 2006’da Muhammed Hamîdetî, Sudan Devlet Başkanı Ömer Beşîr’le başkent Hartum’da bir araya geldi. Sudan hükümeti, Darfur’daki isyanı bastırmak için

“Muhammed Hamîdetî’nin liderliğindeki Cancavîdler, 2003’te patlak veren Darfur krizinin devamında çok sayıda savaş ve insanlık suçuna imza attı. On binlerce insanın hayatını kaybettiği çatışmalar, bir milyona yakın kişinin de mülteci konumuna düşmesine neden oldu.

Darfur krizinin zirve yaptığı ve bütün dünyanın gözlerini Sudan’a çevirdiği bir zamanda, 2006’da Muhammed Hamîdetî, Sudan Devlet Başkanı Ömer Beşîr’le başkent Hartum’da bir araya geldi. Sudan hükümeti, Darfur’daki isyanı bastırmak için yardımlarına başvurduğu Cancavîdlerin, merkezî yönetimle koordinasyon içinde çalıştığını o zamana kadar hep reddetmişti. Hamîdetî-Beşîr görüşmesi, hem bu işbirliğinin resmen teyidi hem de Hamîdetî için ulusal çapta bir hüsnükabul anlamına geliyordu. Henüz 30’lu yaşlarının başında olan Hamîdetî, katların çoğunda durmayan bir asansöre binmişti artık.

Ömer Beşîr’den “Darfur’daki hizmetleri karşılığında” cömert bir destek alan Muhammed Hamîdetî, emrindeki birlikleri “Sınır Koruma Ordusu” adıyla resmî statüye kavuşturdu. Özellikle Çin’den ithal edilen silah ve mühimmat sayesinde, Hamîdetî’nin emrindeki ordu, düzenli orduya adeta rakip duruma yükselmişti. Ömer Beşîr’le görüşmesinden hemen sonra merkezî hükümete isyan bayrağı açmayı deneyen Hamîdetî, yine büyük tavizler ve daha fazla hareket serbestisi karşılığında geri kazanıldı. Hartum yönetimi açısından Hamîdetî ile ilişkiler, uyanık kalmak için uyarıcı hap almaya başlayan birinin zamanla uyuşturucu müptelası olmasına benziyordu. Darfur’daki isyanla baş etmekte zorlandığı için Cancavîdlerin sahaya sürülmesini destekleyen Beşîr hükümeti, zaman içinde bu gölge kuvvetin etkisinden kurtulamamaya başlamıştı.

1989’dan itibaren 30 yıl boyunca Sudan’ı yöneten Ömer Beşîr, 11 Nisan’da resmen görevden el çektirildi. Kendisini devirenlerin başında, elleriyle besleyip büyüttüğü Muhammed Hamîdetî’nin gelmesi, Sudan’ı izleyenleri elbette şaşırtmadı. Ramazan ayı içinde, 3 Haziran’da Hartum’da yüzlerce kişinin ölmesiyle sonuçlanan baskında da yine, Hamîdetî’nin emrindeki Cancavîd milisleri (2011’den bu yana isimleri artık “Hızlı Destek Kuvvetleri”ydi, ancak hareket tarzları Darfur’dakinin aynısıydı) başrol oynadı. Öldürülenlerin cesetleri, hâlâ Nil kıyılarına vurmaya devam ediyor.”

Yukarıdaki satırlar, 15 Haziran 2019 günü bu köşede yayınlanan Sudan konulu bir yazıdan. Sudan’da bugün yaşananlara bakınca, ister istemez “Deve tüccarı” başlıklı o yazıyı hatırladım. Perşembenin gelişi, bırakın çarşambayı, ta pazartesiden belliymiş maalesef.

Ömer Beşîr’in azledilmesinden sonra görevi devralan askerî konseyin başkanı ve aynı zamanda düzenli resmî ordunun da komutanı General Abdulfettah Burhan’la Hızlı Destek Kuvvetleri’nin lideri olan yardımcısı Muhammed Hamîdetî (“Hemedti” olarak da telaffuz ediliyor) arasında devam etmekte olan gerilim, artık Sudan çapında bir iç savaşa dönüşmüş bulunuyor. Çatışmanın arka planında ise, merkezinde Mısır’ın yer aldığı bölgesel bir güç mücadelesi var:

Türkiye için Kıbrıs ne ise, Mısır için de Sudan odur. Hatta çok daha fazlasının olduğu bile söylenebilir. Mısır, Beşîr’in devrilmesinden sonraki süreçte, bütün yatırımı Sudan resmî ordusuna ve General Burhan’a yapmıştı. 2011’de Sudan’ın ikiye bölünmesinin önüne geçemeyen Mısır, güney hududunda kaos istemiyordu. Kahire yönetimi Muhammed Hamîdetî’yi “kontrol edilemez” buluyor, devreden çıkarılması için bütün önlemleri alıyordu. Ancak özellikle Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail tarafından desteklenen Hamîdetî de birkaç yıldır kendi tedbirlerine yoğunlaşmıştı. Libya’da merkezî hükümete bayrak açan General Halîfe Hafter’le safları sıklaştırmış, Yemen’de Birleşik Arap Emirlikleri safına savaşçı yollamış, Tel Aviv’le de gizli-açık müzakereleri ilerletmişti. Öyle ki, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin resmî armasındaki “Kudüs” ibaresi bir hokus-pokusla yok edilmiş, böylece Sudan kamuoyuna “bütün amaçlarının günün birinde Kudüs’ü kurtarmak” olduğu şeklindeki iddiadan da vazgeçilmişti.

Dünya, Sudan’da çatışan tarafların müzakere masasına oturtulmasına ve kalıcı bir ateşkesin sağlanmasına odaklanırken, asıl kendi aralarında ateşi kesmesi gerekenler, Sudan üzerinde bilek güreşine tutuşan haricî aktörler. Meselenin bam teli ve düğüm noktası tam da burası çünkü.

#Türkiye
#Mısır
#Kıbrıs
#Birleşik Arap Emirlikleri
#Taha Kılınç