Tahran Zirvesi’ne dâir yazdığım yazıda, Rusya’nın, Türkiye için yol açacağı meseleleri göz ardı edercesine İdlib’e müdahale kararı almasının, temelde bir ABD-Birleşik Krallık-Fransa üçlüsünün “oyununa gelmek” olduğunu ifâde etmiştim. Tahran Zirvesi aslında Rusya’nın yalnızlaşması ve bir boşluğa düşmesi ile neticelendi. Türkiye müdahaleye kesin bir şekilde karşı çıktı ve kendi tezini uluslararası kamuoyu önünde kararlı bir şekilde dile getirdi. İran ise, tam da kendisinden bekleneceği gibi dışarıda kaldı ve İdlib işini Rusya’ya fatura etti. Kaldı ki Rusya’nın İran ile birlikte bu müdahaleyi yapması, hânesine menfî bir puan olarak yazılacaktı.
Açıkça ifâde edelim: Eğer Rusya müdahalede ısrar etmiş olsaydı, elinde “teröristlerin tasfiye edilmesi” gibi bir kart olacaktı. Lâkin müdahalenin yol açacağı insânî meseleler, bu kartı işlevsiz bırakacak; bu arada ne idüğü belirsiz de olsa yapılacak veyâ yapıldığı haberi yapılacak bir “kimyâsal saldırı”, Atlantik Üçlüsü adına ağır bir saldırıyı başlatmaya yetecekti. Bu ihtimâl devre dışı kalsa bile, Rusya ve rejim güçlerini İdlib’de ummadığı bir direniş bekliyor olacak; Rusya için İdlib “İkinci Afganistan” bataklığına dönüşecekti. Muhtemelen Rusya’daki mâkûl karar alıcı odaklar bu ihtimâlleri gördü ve geri adım attı. Soçi’deki Erdoğan-Putin görüşmesine Rus tarafı eli bir hayli zayıflamış bir şekilde geldi. Rusya en azından belirsiz bir süre için Türkiye’nin tezlerini kabûl etti.
Şimdi büyükçe bir pencere açalım: Eğer Doğu Akdeniz, iddia edildiği gibi fevkalâde zengin hidrokarbon kaynaklara sâhipse ve Atlantik Dünyâsı buraya hâkim olmak istiyorsa; dahası, Irak’ı Doğu Akdeniz şebekesine bağlamak istiyorsa Rusya’nın, Sûriye’deki kıyı şeridini Esad ile birlikte elinde tutması kabûl edilebilir bir durum değildir. Eninde sonunda Atlantik Üçlüsü Doğu Akdeniz’i sâdece İran’dan değil, Rusya’dan da temizlemek isteyecektir. İdlib, bu sürecin uç verdiği bir noktadır. İyimser bir değerlendirmeyle Rusya’nın bu tuzağa yakınlaşması, durumu test etmeye mâtuf olabilir. Diğer taraftan tam da bu esnâda bir Rus uçağının büyük bir ihtimâlle İsrâil tarafından düşürülmesi de Rusya’ya verilmiş bir gözdağıdır.
Yeni Dünyânın doğum sancılarını yaşıyoruz. Yavaş yavaş güç kümelenmeleri şekilleniyor. Bir tarafta Atlantik güçleri, diğer tarafta Avrasya güçleri kümeleniyor.(Sürecin bir de Afrika ayağı olduğunu unutmayalım). Yeni Dünyâ , ya “İkinci Atlantik Hegemonyası” veyâ “Avrasya Hegemonyası“ üzerinden kurulacak. Doğu Akdeniz havzası bu şekillenmelerin pratik sahâsını oluşturuyor.
Aktörlere bir bakalım: ABD ve Birleşik Krallık Pentagon siyâsetleri temelinde Atlantik Dünyâsının sert çekirdeğini oluşturuyor. Birleşik Krallık “para” ile “silah” arasınsa bir süre bocaladı.Ama öncelik tercihini silâhtan yana yaptı. (Baksınıza Britanya’da epeyidir terör saldırı olmuyor). Bir tarafıyla Karasal Avrupa; bir tarafıyla Kıt’a Avrupa’sına bakan Fransa ağırlığını Atlantik’den yana koydu. İspanya ve jeopolitik ehemmiyeti artan İtalya ve Yunanistan-Güney Kıbrıs ile berâber- bu kümelenmeye eklemlendi. (Fransa ve Birleşik Krallığın Güney Kıbrıs’a yerleşmesi çok dikkât edilmesi gereken bir oluşum)..İsrâil, yeni Atlantik İttifâkının yanında ve bundan sonra İsrâil ‘i daha fazla sahnede göreceğiz. Mısır, Suudi Arabistan ve BAE, yeni Atlantik İttifâkının görece yumuşak dokusunu oluşturuyor. PYD artık tam mânâsıyla bir bu ittifâkın fedâisi durumunda..
Avrasya’daki oluşum ise, Atlantik Dünyâ kadar konsolide değil. Ama önümüzdeki süreçte biraz daha şekillecek görünüyor. Elbette çekirdekte Çin var. Henüz siyâsal ve askerî çıkışlar yapmıyor. Sessiz ve derinden bir ekonomik açılımı yürütüyor. Rusya ve İran ile bağlarını güçlendiriyor.
Süreçte bir hayli ön almış olan Rusya’nın bütün gayreti Doğu Akdeniz’de tutunmak. Diğer taraftan enerji dolaşımında Avrupa’daki tekelini kurtarmak. Bunun için İran’a görece bir mesâfe koyup Türkiye ve Almanya’ya daha yakın durmak zorunda . Bundan sonra giderek ağırlaşan bir İsrâil baskısı da göreceği anlaşılıyor.
Ağır bir sıkışmışlık yaşayan İran ise perde siyâsetleri uygulayarak ayakta kalmaya çalışıyor.
Katar bu oluşumun bir başka ayağı..
Hindistan kararını henüz vermiş değil. Ama büyük müşterisi olduğu İran meselesi Hindistan’ı bir karar almaya zorlayacak kanaâtindeyim.
Atlantik dışına itilmiş olan Türkiye ise Fırat’ın Doğusu ve Kuzey Irak üzerinden Kürt kartı ile sıkıştırılmak isteniyor. Buna belli bir vâdede Kıbrıs da eklemlenecektir. Dahası İsrâil,Türkiye’nin bu coğrafyadaki etkinliğini sona erdirmek için daha fazla çalışacaktır.
Avrupa’nın karasal gücü olan Almanya da ister istemez bu kervana katılıyor. ABD’den ağır bir ekonomik baskı yiyen , İsrâil’in vetosu ile Doğu Akdeniz’de varlık gösteremeyen, Mısır’dan da dışlanan Almanya, Rusya ve Türkiye’ye yakınlaşmaktan başka çıkış yolu göremiyor. Almanya, Astana Üçlüsü’nün gölge ortağı olma yolunda.
Bu siyâsal ve askerî süreçlere eklemlenen ağır ekonomik krizler ayrı bir yazıyı hak ediyor. Rusya, Almanya, Türkiye, İran ve elbette Çin, ABD tarafından ekonomik olarak dara sokuluyor.
Hâsılı dünyâ, çok, ama çok sıkıntılı günlere gebe…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.