Afrin ve sonrası…

04:0022/01/2018, Pazartesi
G: 18/09/2019, Çarşamba
Süleyman Seyfi Öğün

Nihâyet beklenen adım atıldı; Türkiye Afrin’e müdahale etti. Bu adımın son derecede kritik olduğunu söylemeliyiz. Sâdece Türkiye açısından değil; bölgede cirit atan tekmil güçler için de durum bu. Yâni, bu saatten sonra Suriye’deki kartların yeniden karılacağını ve dağıtılacağını söylemek abartı olmayacaktır.Evvelâ şunu tespit etmeliyiz: Afrin harekâtı, Sûriye’ye karşı her türlü müdahaleyi meşru hâle getiren IŞİD’e karşı yapılmıyor. Cerablus ve el Bab’daki durum buydu. Türkiye’nin bu coğrafyada

Nihâyet beklenen adım atıldı; Türkiye Afrin’e müdahale etti. Bu adımın son derecede kritik olduğunu söylemeliyiz. Sâdece Türkiye açısından değil; bölgede cirit atan tekmil güçler için de durum bu. Yâni, bu saatten sonra Suriye’deki kartların yeniden karılacağını ve dağıtılacağını söylemek abartı olmayacaktır.


Evvelâ şunu tespit etmeliyiz: Afrin harekâtı, Sûriye’ye karşı her türlü müdahaleyi meşru hâle getiren IŞİD’e karşı yapılmıyor. Cerablus ve el Bab’daki durum buydu. Türkiye’nin bu coğrafyada yaptığı müdahale, “uluslararası konsensüse” uygun düşüyordu. Diğer güçler, Türkiye’nin sahaya inmesinden pek hoşlanmamış olsa da, söyleyecek fazla bir şey bulamadılar. Ama bu defa durum çok farklı. Kördüğüm bir bulmacayı andıran bir tablo bu. Şöyle özetleyelim: Bir NATO mensubu olan Türkiye Cumhûriyeti, bir başka NATO mensubu olan ABD tarafından güçlendirilen ve senelerdir Türkiye’ye karşı terör eylemleri gerçekleştirerek on binlerce insanın ölümüne sebep olan bir örgütü hedef alıyor. Daha da sâdeleştirelim: Bir NATO devleti, bir başka NATO devletinin çıkarlarını umursamıyor. Onun altını oyacak adımları büyük bir fütursuzlukla atıyor. Türkiye’nin tepkisi de buna karşı. O zaman adını koymakta bir sakınca yok: Türkiye’nin Afrin müdahalesi aslında iki NATO devletinin dolaylı savaşına işâret ediyor. Bu, NATO’nun târihinde görülmüş bir hâdise değil. Bir NATO-içi savaştan bahsediyoruz. Türkiye’nin açıklamalarını tâkip edecek olursak, müdahalenin Afrin ile sınırlı kalmayacağını, tamamlandıktan sonra sırada Münbiç’in olduğunu görüyoruz. Türkiye sürece, “olmak veyâ olmamak” noktasından bakıyor. Dolayısıyla her şeyi göze almış durumda.

Kararlılık devletlerarası ilişkilerde son derecede belirleyicidir. Bunun, gözükaralıktan bir farkı olduğunu düşünüyorum. Gözükaralık hesapsız işler yaptırır. Ama kararlılık bir hesaba dayanır. Türkiye işte tam da bu noktada. Harekâtın stratejik bir akıl tarafından tasarlandığını; inceden inceye hesaplandığını görüyoruz. Türkiye’nin kararlılığının bölgede bir dizi başka hesâbı kapatacağını ve yeni hesaplara vesile olacağını düşünüyorum. Nitekim ilk tepkiler Türkiye’nin attığı kararlı adımın ABD ve Rusya tarafından görüldüğüne işâret ediyor. Rusya bölgeden çekildi. Durumu istenmeyen ama mecbur kalınmış bir durum olarak görüyor ve ABD’nin fütursuz Türkiye siyâsetlerini suçluyor. ABD ise yaptığı açıklamalarda, Afrin’in ilgi alanının dışında olduğunu ifâde ediyor. En sert açıklamalar Esad hükûmetinden geliyor. Türkiye’yi işgâlci olarak tanımlıyor. Dahası, karşı koyacağını, hava savunma sistemini harekete geçirerek Türk uçaklarını vuracaklarını iddia ediyor.

Doğrusu bu açıklamaların çok da ciddiye alınır bir tarafını görmüyorum. Bu, kanâatimce en tehlikeli senaryodur. Rusya’nın izni olmaksızın Esad’ın elini bile oynatamadığını biliyoruz. Eğer her şeye rağmen Esad bu dediklerini hayâta geçirmeye kalkarsa, bunun arkasında Rusya’nın olduğuna hükmedebiliriz. İyi de Rusya ne için bunu yapsın ki? Böyle bir adımın Türkiye’yi kaybetmek olduğunu, ABD’yi güçlendirmeye yarayacağını elbette biliyorlar. Rusya, Türkiye ile işbirliği yaparak Ortadoğu’da çok daha rahat tutunabileceğini biliyor. Eğer Türkiye’yi gözden çıkarsaydı 15 Temmuz’da verdiği desteği vermez, ABD operasyonunu görmezden gelirdi.

Afrin müdahalesinin ortaya çıkardığı tabloyu başka nasıl değerlendireceğiz? Bâzılarına göre Türkiye tuzağa düştü. Beylik ifâdeyle “Ortadoğu batağına saplandı”. Diyelim ki bu tez doğru. İyi de o zaman bölgede var olan tekmil yabancı güçler için de durum farklı değil. ABD, Rusya, İran, hattâ İngiltere, Fransa ve Almanya da bu batağın içinde. Dahası, Türkiye ne yapacaktı ki?

ABD’nin tepeden tırnağa silâhlandırılmış 30 bin PKK’lı militandan oluşan sözüm ona güvenlik ordusunu kurma kararını tezahüratla mı karşılayacaktı?

Coğrafya çok çetin. İklim, kış şartları gözetildiğinde belki de çok müsâit değil. Sayın Başbakan’ın açıklamasına dayanarak, 10-15 bin militanın varlığından bahsediliyor. Savaşın çok zorlu geçeceği belli oluyor. Neticeden eminiz. Şimdilik Mehmetçikler için dua etmeliyiz. Allah onları esirgesin, sevdiklerine ve memleketlerine bağışlasın…

#Afrin
#TSK
#Suriye