Venezüela seçimlerinde Maduro’nun rakibi olan diğer aday Edmundo Gonzales’in Amerikancı komprador bir siyâsetin adayı olduğunu söylemek mâlumu ilâm olur. Maduro seçimi%51 ile kazandığını iddia etti. Gelin görün ki
bu defâ seçime gölge düştü.
Maduro “zaferini” ispatlayacak tutanakları ilân etmekten kaçınıyor. Seçimi %70 ile kazandığını iddia eden muhalefet ise kıyâmeti koparmakta. Sokaklar karıştı. Maduro buna mukâbil, taraftarlarını ve devlet şiddetini devreye soktu. Hâsılı tam bir iç savaş manzarası ile karşı karşıyayız. Yakın bir vâdede Venezüela’da suların durulmayacağını düşünebiliriz. Ama daha dikkât çekici olan, bugüne kadar kendi aralarında antiemperyalist bir dayanışma geliştirmiş olan
Latin Amerika solunun bu gelişme karşısında ciddî bir kriz yaşamasıdır
. Şili ve Brezilya’da iktidarda olan sol liderler, Gabriel Boric ve Lula de Silva, Maduro’yu şiddetle eleştirdi. Peru, Uruguay ve Ekvador da bu kervâna katıldılar. Aslında bu, zincirin bir başka bir halkasıydı. Venezüela hâdiseleri, Brezilya ve Nikaragua ve onların her ikisi de solcu olduğunu iddia eden liderleri Lula ile Ortega arasında gerilen ve nihâyet kopan ilişkilerin arkasından geldi. Latin Amerika solunun, tıpkı zamânında
I. ve II. Enternasyonalde yaşandığı üzere bir bölünmeye evrildiği
iddia edilebilir.. Hâsılı, bugün Latin Amerika’da bir tarafta
demokratik zorunlulukları
(imperatives), diğer tarafta
önceleyenler kümeleşiyor.